2 ay geçmiş olmasına rağmen Gajeel hala tedaviyi red ediyordu. Hastanede kalıyor olması, ilaç kullanmak ve seanslara katılma konusunda pek yardımcı olmamıştı. Tek yaptığı gününün yarısunda yatmak, geri kalan zamanında da çeşitli sportif hareketler yapmaktı. ' ben bunca kası bir hastane köşesine kaybetmek için yapmadım. ' diyordu kendi kendine. Tabi bazen de gelen doktorları kovma gibi olaylar oluyordu.
Gajeel'den
Canım sıkılmıştı. Bütün gününün bu beyaz, ölü duvarlar arasında geçmesi pek de eğlenceli değildi. Acaba şu lanet hemşireler terasa çıkmama izin verirler mi? Daha önemlisi bu hastanenin terası var mıdır?
Can sıkıntısından oda da dönüp dururken çok güçlü bir acı bedenimi sarmıştı. Ölüyorum sanırım. Ağzımdan ardı arkası kesilmeyen küfürleri sayarken, bir yandan da küçük ayak parmağımı tutmaya çalışıyordum. Evet masanın ayağına parmağımı çarptım. Mükemmel (!) Acı hafiflediği zaman hiç kimseye sorma gereği duymadan direkt odadan çıkmak için kapıya doğru yüneldim. Elim kapı kulubunu kavradığı zaman bir süre daha düşündüm. Doğru bir karar mıydı? Kaçmıyordum sonuçta alt tarafı terasa çıkmak için odamdan dışarı çıkacaktım. Bu kadar kafa yormanın aptallık olduğunu düşündüğümdeyse daha fazla düşünmeden kapıyı açtım ve odadan dışarı doğru bir adım attım.
Evet odadan çıkmak güzeldi ama koridorda bir doktor veya hemşireyle karşılaşmak hiç iyi olmazdı. Kim bilir bu çatlaklar başıma bir bekçi bile koyardı. Bu ihtimali düşünmek bile sinirlenmeme sebep oluyordu.
Hızlı adımlarla asansöre doğru ilerlerken çığlık atan bir kız sesi duymam adımlarımı durdurmama sebep oldu. Bir yerlerden tanıdık gelmesi sesin sahibini merak etmeme neden olsa da yakalanmamak ilk önceliğimdi. Bu yüzden takmamaya karar verdim ve yoluma devam ettim.
Henüz en fazla 5 adım atabilmişken çıplığın daha güçlü bir şekilde tekrarlanması adımlarımı o yöne çevirmeme neden oldu. Bu sesi gerçekten de tanıyordum ve kalbimde oluşan ağrıya engel olamıyordum. O ses her kime aitse, geçmişinde büyük bir pişmanlığa neden olmuş olmalıydı.
Hala sesin geldiği odayı ararken içimde oluşan merak duygusu da artıyordu. Sadece tek bir çığlık beni nasıl bu kadar etkileyebilmişti?
Bir oda kapısının daha önünden geçerken içeriden duyduğum tanıdık ses gülümsememe neden oldu.
"İşte şimdi buldum seni. "Kapıyı açmak için hazırlanırken geçmişe ait anıların hepsi gözümün önünden film şeridi gibi geçmişti. Hayır, hayır... O olamazsın... Bu... Bu imkansız öyle değil mi?
Daha fazla kararsızlık içinde kalmamak için kapı kolunu çevirdiğim gibi hızla içeri girdim.
Şaka mıydı bu? Tek pişmanlığım, tek keşkem şu an gözümün önündeydi. O mavi saçları nerde görsem tanırdım. Bu oydu...
Öncelikle herkese iyi bayramlar. Kafayı toparladığım gibi yeni bölüm atmak istedim. Yine sizi beklettim biliyorum ama yaşadığım olaylardan sonra içimde pek yazma isteği yoktu. Artık her şeyi geride bıraktığım için yine kendimi bu kitaba verme kararı aldım. Umarım beğenirsiniz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öfkenin Sevgisi ~Gale Texting
Hayran Kurgu"Beni bırakıp gitmenden nefret ediyorum. " "Bana acımandan nefret ediyorum. " "Ben...Senden nefret etmekten bile nefret ederken seni seviyor olmaktan... Nefret ediyorum! "