1. Bölüm

4.6K 163 44
                                    

Güneş tüm ihtişamı ile etrafı aydınlatıyordu, etrafta koşuşturan çocuklar, çeşme başında bekleyen genç kızlar vardı. Köyün en haylaz kızı Aykız kahvaltısını yapar yapmaz dışarıya çıkmış pabuçlarını giyiyordu. Aykız pabuçlarını giymiş dışarıya çıkıyordu ki, anası Mihrimah hatun arkasından bağırmıştı.

"Aykız, ablanı bekle kızım." Aykız henüz altı yaşına yeni girmişti, bal sarısı saçlarını iki yana örmüş başına da kofisini takmıştı.

Aykız ellerini beli koyup,

"Ben kendim gidebilirim." Diye bağırmıştı annesine.

Her sabah koşarak derenin kenarına gidip oyunlar oynarlar, mutlaka kir pas içinde eve dönerlerdi. Aykız hiç korkmadan ağaçlara, damlara tırmanırdı. Hiç durmaz sürekli oradan oraya koşup haylazlık yapardı.

"Aykız beni üzme anacım, bekle ablanı geliyor hemen. Asel hadi kızım sende." Asel içeriden bağırmıştı,

"Geldim ana." Asel pabuçlarını giyerken, bir diğer yandan da Aykız'a söyleniyordu.

"İşi gücü yok birde bana kızar durur, ancak oyun peşinde." Mihrimah hatun iki kızını idare etmeye çalışıyordu.

İkisi de birbirinden inatçıydı, sürekli kavga eder didişirlerdi. Asel Aykız'ı yanında istemez, Aykız da ablasıyla hiçbir yere gitmek istemezdi. Lakin babaları Korkut bey kural koymuştu, nereye gideceklerse evden birlikte çıkacaklardı, gidecekleri yere kadar birlikte olacaklardı. Aykız çoğu zaman bu kuralı dinlemezdi, babası Korkut bey kızına yinede kızamazdı.

Mihrimah hatun,

"Ya Rabbim sen bana sabır ver." Diyerek içeriye girmişti.

Aykız koşarak giderken Asel arkasından bağırmıştı.

"Aykız beni bekle." Aykız arkasını hafif dönerek ablasına,

"Seni bekleyemem ben, arkadan gelirsin." Demişti.

Tam önüne döndüğü sırada birine hızla çarparak yüz üstü yere düşmüştü. Aykız her seferinde muhakkak bir yerini yaralamayı başardığı için artık alışmıştı. Aykız doğrulup oturdu, gözleri çarptığı küçük çocuğa ilişti. Küçük çocuk ayağa kalkmış üstünü silkeliyordu, nihayet üstünü silkelemeyi bırakıp Aykız'a çevirdi bakışlarını. Yumruğunu sıkıp söyleyeceklerini içine attı, Aykız'ın yanına oturdu. Cebinde ki mendili çıkardı, yavaşça mendili yanağına götürüp akan kanı sildi.

"Yanağın yarılmış, kanıyor." O sırada Asel de hızla yanlarına gelmişti, kardeşine bakarak söylenmeye başlamıştı.

"Ah be Aykız, yine yaptın sakarlığını. Hep diyorum sana, önüne bak diye." Aykız yutkunarak kısık sesle,

"Özür dilerim." Dedi, sesinde mahcup olmuş bir ifade vardı.

Asel karşısında duran küçük çocuğa bakarak,

"İyi misin?" Diye sordu. Küçük çocuk sadece başını sallamakla yetindi.

"Benim adım Yiğit, buraya yeni taşındık. Dedemin yanına." Yiğit hemen arkasında duran konağı göstermişti.

Köyün en güzel konağıydı, kapalıçarşıda dükkanı olan sarrafçı İshak dede oturuyordu bu konakta. Ailesiyle birlikte yazları gelirlerdi, eşi vefat ettikten sonra dükkanını oğluna bırakıp temelli yerleşmişti konağa.

"Hoş geldiniz." Dedi Asel gülümseyerek. Aykız sessizce yerinde duruyordu, ayağını burktuğu için olduğu yerden kımıldayamıyordu.

"Abla ayağımı burktum, kalkamıyorum." Aykız'ın gözünden bir damla yaş akmıştı, ayağının ağrısını yeni yeni hissediyordu.

DİVANE-İ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin