23. Bölüm

790 78 17
                                    

Gonca hatunun cümlesi hepsinin beynine bir ok gibi saplanmıştı. Yiğit'in zaten bir anası yok muydu? Birkaç saniye cümleyi sindirmeye çalıştı her biri. Ama sindirilecek şeyler değildi bunlar. Gonca hatun derin bir nefes aldı, şimdi bunları anlatmanın sırası değildi.

" Hikayene kulak misafiri olduğumdan merakınızı gidermek için söyledim, lakin bunu konuşmanın ne yeri ne de zamanı. Kağıt hala Yiğit'te, hatta yanında anasını tarif eden bir notta vardı. Sanırım sen onu okuyacak vakit bulamamışsın. Yiğit'in unutamadığı tek şey anası, eğer kağıdı bulursan tekrar konuyu açar ve Yiğit'e anlattırırsın belki." Aykız ne diyeceğini bilemez bir şekilde Gonca hatuna bakıyordu. Nurbanu ve Nurfidan'nın de dili düğümlenmiş gibi hiçbir şey söyleyemiyorlardı. Gonca hatun mutfağa gelme amacını hatırladı, bir bardak alıp testiden su doldurdu. Daha sonra hiçbir şey söylemeden diğerlerinin yanına döndü. Selda gelip beylerin geldiğini haber verene kadar bir süre afallamış bir şekilde birbirlerine bakakalmışlardı. Aykız kahveleri yapıp kardeşi Tuğrul'a verdi, Tuğrul ablasının yüz ifadesinden bir gariplik olduğunu anlamıştı.

" Bir şey mi oldu abla?" Aykız başını olumsuz anlamında sağa sola salladı, elini kardeşinin omzuna koyup gülümsedi.

" Biraz yorgunum sadece, hadi kahveler soğumadan götür." Tuğrul da ablasına gülümsemiş ve kahveleri dağıtmak için Aykız'ın yanından ayrılmıştı. Aykız'ın ve ikizlerin işleri bittiğinde diğer hatunların yanına dönmüşlerdi. Sık sık ikizlerle ve Gonca hatunla göz göze geliyordu Aykız. Zaman akmıyor, boğulduğunu hissediyordu. Resimde ki kişi Yiğit'in anasıysa eğer, Gonca hatun Mehmed efendinin ikinci karısı oluyordu. Peki Yiğit'in anasına ne olmuştu? Muhtemelen ölmüştür diye düşündü Aykız. O yüzden bu kadar sinirlenmiş olmalıydı Yiğit. Bu kadar düşünmektense konağa gidip bir an önce her şeyi öğrenmek istiyordu. Ne olursa olsun bunu öğrenecekti. Bir şekilde Yiğit bunu anlatacaktı, zorundaydı. Sürekli gizli işlerden, sırlardan sıkılmıştı artık. Dökülmenin zamanı gelmiş, lakin ilk önce Yiğit'in bu konuyu Aykız'a anlatıp içini dökmesi gerekiyordu. Eğer Yiğit yaralıysa bu yarayı birlikte sarmaları gerekiyordu. Birbirlerinin derttaşı olmalıydılar, birbirlerinin acılarına ortak olmaları gerekiyordu.

Aykız için zaman epey yavaş geçmişti, bir türlü ortama ayak uyduramıyordu. Sürekli dikkati dağılıyordu. Sonunda herkes kalkmıştı, Aykız tek tek bütün ev ahali ile görüştüğü için mutluydu. En azından hasretini gidermişti. Konağa döndüklerin de herkes odasına çekilmişti, evin küçük oğlu Ali abileriyle ve ablalarıyla sohbet etmek istediğinden avluda toplamıştı hepsini.

" Lüfen yenge sende otur bizimle, çok özledim biraz sohbet ederiz." Ali o kadar çok ısrar etmişti ki, kırmadı Aykız. Onlar sohbete iyice daldığında odaya çıkmayı düşünüyordu. İkizler ve Kağan yine ortamı neşelendirmişti. Yiğit ve Aykız sessiz kahkahalarıyla onlara katılıyordu. Ali ise mektepte yaşadığı olayları anlatıyordu. Biraz zaman geçmiş iyice sohbete dalmışlardı ki, Aykız Ali'den özür dileyerek çok yorgun olduğunu söyleyip odaya çekildi.

Sohbet o kadar tatlıydı ki, bir ara tekrar yapmaları gerekiyordu. Aykız'ın aklı bu güzel sohbette kalmış olsa da öğrenmesi gereken şeyler vardı. Üstünde ki kıyafetleri çıkarıp çiçek basmalı beyaz geceliğini giyindi. Örülü olan bal sarısı saçlarını açıp arkaya doğru sarkıttı. Gerçekten de yorgun hissediyordu, epey uykusu vardı. Kendine gelmek için testiden bir bardak su doldurup içti. Sakin olmalıydı ve Yiğit'in kağıdı koyabileceği her yere bakmalıydı. Yiğit gelmeden ve uykusu ağırlaşmadan önce. Önce elbiselerin olduğu ahşap dolaba baktı, her cebi kontrol etmeyi de ihmal etmemişti. Lakin bulamadı, elbise dolabında yoktu. Çekmecelere baktı tek tek, her yeri karış karış aradı. Ararken öyle stresliydi ki, epey terlemişti. Divana oturdu dinlenmek adına, o an eli divanın altında takılı kaldı. Divan açılabiliyordu, yani kağıt burada da değilse başka hiçbir yerde olamaz demekti. Aykız divandan inip açılan kısmı yukarı kaldırdı. Yiğit'in çizdiği tüm diğer resimler buradaydı. Aykız'ın gözleri küçükken gördüğü genç kadını arıyordu. Sonunda bütün resimlerin en altında buldu, katlanmış kağıdın içinde Gonca hatunun dediği gibi bir de yazıların olduğu kağıt vardı. Anasını tarif eden not kağıdı. Aykız camdan dışarıya göz gezdirdi, hala aşağıda derin bir sohbet içerisindelerdi. Aykız tekrar divana oturdu, genç kadının resmini inceledi tekrar. Kalbine saplanmış bir bıçak vardı sanki. Yiğit'in gerçek anası buydu demek. Ne kadar da güzel bir kadındı öyle, unutulamayacak bir güzellik. Aykız Yiğit'in anasını tarif eden notu okumak için derin bir nefes aldı.

DİVANE-İ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin