28. Bölüm

727 75 26
                                    

Bir aydır konakta tatlı bir telaş hakimdi. Herkes bir işin ucundan tutmuş, hayatlarını birleştirmek isteyen bu iki insan için uğraşıyordu. Aykız birkaç gündür çok çabuk yorulduğunu hissediyordu. Bütün yaptıkları için çok mutluydu, lakin biraz bunalmıştı ve dinlenmeye ihtiyacı varmış gibi hissediyordu. Birkaç gündür olduğu gibi halsiz uyanmıştı, kalkarken yine başı dönmüş ve midesi bulanmıştı. Henüz Yiğit'e ve evdekilere bundan bahsetme gereği duymamış ve elinden geleni yapmaya çalışmıştı. Aykız yatağa oturup biraz kendine gelmeye çalıştı, midesi sürekli aç olduğunu dile getirmek ister gibi garip sesler çıkartıyordu. Lakin Aykız'ın yemek yiyecek hali bile yoktu, midesi alt üst oluyordu zaten. Gözleri kapalı derin nefesler alırken kendisine doğru gelen birinin ayak seslerini duydu. Gözlerini açtığında tepesinde dikilen Yiğit'i gördü. Kaşlarını çatmış Aykız'a bakıyordu, yavaşça Aykız'ın önünde diz çöktü.

" İyi misin?" Aykız yavaşça başını salladı.

" Biraz halsiz gibiyim sadece, sorun yok." Yiğit Aykız'ın ellerini tutunca, Aykız kendi ellerinin aksine Yiğit'in sıcacık elleriyle irkildi. Yiğit ellerini tutana kadar soğuk olduğunu fark etmemişti.

" Hadi aşağı inip kahvaltı yapalım, bir şeyler yersen kendine gelirsin. " Aykız gülümseyip kalktı, başında ki örtüsünü düzeltti.

Birlikte aşağı inip sofraya oturdular. Aykız zar zor birkaç lokma yiyebildi, hala midesi bulandığı için bir şey yiyememişti. Yiğit sürekli Aykız'ı kontrol ediyordu, sadece birkaç lokma yemesi gözünden kaçmamıştı. O kadar solgun duruyordu ki bakınca bir şey olduğu anlaşılıyordu. Sofra toplanana kadar Yiğit işe gitmekten vazgeçmişti. Biraz Aykız'la vakit geçirmek için güzel bir gündü. Aykız'ın da biraz kendine geleceğini ümit ediyordu. Ev ahalisinin birkaç işi vardı, Aykız olmadan da halledebilirlerdi. İkisinin bir aydır sürekli gittiği Kız kulesine gitmeye karar vermişlerdi. Aykız Yiğit'le vakit geçirebilecekleri için çok sevinmişti. Kimsenin olmadığı, manzarasının Kız Kulesi olduğu bir yer biliyordu Yiğit. Sürekli oraya gidiyorlar, yanlarına aldıkları yiyecekleri yiyip keyifli vakitler geçiriyorlardı.

Aykız bez parçasını yere serip yanında getirdiği yiyecekleri yerleştirdi özenle. Bakır bardaklara doldurduğu şerbetten içip, Aykız'ın kendi elleriyle yaptığı börekten yediler. Manzaranın güzelliği ve etraftaki sessizliğinin tadını çıkardılar bir süre. En huzurlu oldukları yerlerden birisiydi burası. Birlikte vakit geçirilecek en güzel yer. Yiğit sırtını bir ağaca yaslamış, dizine de Aykız'ı yatırmıştı. Aykız ağaçtan düşen yaprakları seyrediyordu. Sonbahar yaklaşıyordu, ağaçlar dökülmeye ve sararmaya başlamıştı bile. Yavaşça düşen yapraklardan bir tanesi tam Aykız'ın yüzüne düşmüştü. Aykız kendi kendine kıkırdayıp düşen yaprağı eline aldı. Gözleri kapalı olan Yiğit'e baktı, uyuduğunu fark etmemişti. Kendi kendine tekrar kıkırdadı, Yiğit'in burnuna doğru yaprağı yaklaştırıp hafifçe değdirdi. Yiğit refleks olarak eliyle burnunu kaşımıştı, Aykız Yiğit uyanana kadar birkaç defa tekrarladı. Sonunda, Aykız aynı şeyi tekrar yapacağı sırada, Aykız'ın elinde ki yaprağı aldı. Yaprağı bir kenarı atıp Aykız'ı gıdıklamaya başladı. Aykız nefessiz kalana kadar gülmüş, sonunda Yiğit'in durmasına sebep olmuştu.

" İyi misin?" Aykız gülerek başını salladı.

" Lütfen beni bir daha bu kadar gıdıklama, güleceğim diye nefessiz kalıyorum." Aykız'ın iyi olduğunu anlayınca Yiğit de güldü. Aykız yattığı yerde kalkıp tam Yiğit'in karşısına gelecek şekilde oturdu. Bir süre Yiğit'in yüzünü ve ruh halinin nasıl olduğunu yokladı. Sonunda Yiğit dayanamayıp ne istediğini sordu.

" Bir şey istemeyecektim, bir şey soracağım ama endişeleniyorum." Yiğit kaşlarını kaldırdı, Aykız derin bir nefes alıp Yiğit'in parmaklarıyla oynamaya başladı.

DİVANE-İ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin