14.Bölüm

915 94 23
                                    

Aykız kalktığında başında Yiğit'in beklediğini fark etti. Başı feci şekilde ağrıyordu, gözlerinin şiş olduğundan o kadar emindi ki. Yiğit'le göz göze bile gelmeyi istememişken, şimdi yine o gözlerde takılı kalmıştı. Yiğit sadece yüzü asık bir şekilde Aykız'a bakıyordu. Hiç bir şey söylemeden öylece bakması çok acı veriyordu Aykız'a. Aykız yavaşça yataktan kalkıp kendisine gelmek için odada bulunan lavaboda yüzünü yıkadı. Eline minik bir ayna alıp, kendisine şöyle bir göz gezdirdi. Gözleri şişmiş, etrafı kızarmıştı. Aykız eliyle yüzünü kapattı, çok kötü görünüyordu. Yiğit divanda oturmuş, hala aynı sakinlikte bekliyordu. Bir türlü, bu kadının bu kadar çok ağlamasının sebebini anlamıyordu. Kendisini bu kadar çok harap etmesine sebep olacak ne olmuş olabilirdi ki. Yiğit yine sinirlenmeye başlamıştı, bu sorular onu fazlasıyla yormuştu. Ayağa kalkıp Aykız'ın yanına ilerledi, cebinde ki kolye kutusunu uzattı. Aykız Yiğit'e bakmadan kutuyu aldı, kısık sesiyle teşekkür etti. Yiğit sesini zar zor duyabilmişti, daha fazla dayanamadı ve Aykız'ın kolundan tutarak kendisine doğru çekti. Her ikisinin de gözleri kapalı bir şekilde, bir süre birbirlerine sarıldılar. Yiğit Aykız'ın hıçkırık sesini duyduğunda, kalbinin acıdığını hissetti. Birbirlerinden ayrıldıklarında, Aykız'ın yüzünden birkaç damla göz yaşı daha akıyordu. Birlikte divana oturdular, Yiğit Aykız'ın elini tutup ne olduğunu sormak istemişti. Lakin buna cesaret edemedi, sadece kısık bir sesle ne olduğunu sorabildi.

" Neden yine bu kadar çok ağladın, niye kendine bu kadar çok acı çektiriyorsun Aykız. Yorulmadın mı bu kadar çok ağlamaktan, kendini bu kadar çok yıpratmaktan." Aykız gözlerini Yiğit'e dikip, kaşlarını çattı.

" Ben mi kendime acı çektiriyorum yani. Ben senin yüzünden ne kadar acı çektim, o kadar zamandır seni... " Aykız sadece sustu, devamını getiremedi.

Yiğit alayla güldü, başını salladı.

" Yine bir sürü bilinmezlik, sana ne olduğunu anlatamam saçmalıkları. Ne olduğunu bilmediğim sürece hiçbir şey değişmeyecek, bunu neden anlamıyorsunuz. Senin neden bu kadar çok acı çektiğini, neden benim yüzümden olduğunu bilmiyorum Aykız. Sana benim hakkımda kimsenin bir şey anlatmadığı gibi, bana da senin hakkında hiçbir şey anlatmadılar. " Aykız'ın hıçkırıkları arttı.

" Bunun hoşuma gittiğini mi sanıyorsun, bir sürü soru ve bilinmezlikle yaşamanın benim için kolay olduğunu mu düşünüyorsun. Yiğit dayanamıyorum, ben bugün başka kadına aşık olduğunu öğrendim. Hemde diğer tüm kadınlardan nefret etmeni sağlayan kadını sevdiğini öğrendim. Sana bu kadın hakkında soru bile soramıyorum, inan bana buna bile cesaretim yok benim. Ben çok yorgunum, herkesin sürekli bana söyledikleriyle hareket etmek ne kadar zor biliyor musun?" Aykız elleriyle yüzünü kapattı, göz yaşlarını saklamak istermişcesine.

" Ben çok yoruldum Yiğit, senin beni sevmediğini bile bile uğraşmak ne kadar zor ne kadar acı veriyor bir bilsen. Her gün kalbim yanıp kavruluyor, her gün başka bir şeyle karşılaşıyorum. Ben seni tanıyamıyorum bile." Yiğit hiçbir şey söyleyemedi.

Ne diyebilirdi ki, bilmediği bir konu hakkında nasıl yorum yapabilirdi. Bir kadının canını bu kadar çok yakmasına rağmen, tek bir şey bile hatırlamıyordu. Lakin kendi canını yakan kadını asla unutamayacaktı. O kalbinde, nefretinin onu yakıp kavurmasıyla yaşayacaktı. Biraz olsun kalbi yumuşamaya başlamışken, tekrar o kadını hatırlamak canını çok yakmıştı. Bir an Aykız dan bile nefret etti, ne yaptığını sanıyordu ki. Asla bir kadına aşık olmayacaktı tekrar, canın yanacağını bile bile o ateşe kendisini tekrar atmayacaktı. Yiğit'in başına feci bir ağrı saplanmıştı yine, elleri titremeye başladığında yine küçük bir kriz geçirdiğini anladı. Sakin kalmalıydı, eğer sinirlenirse sakinleşmesi kolay olmayacaktı. Başını ellerinin arasına alıp yavaşça masaj yapmaya başladı. Aklından o kadar çok düşünce geçiyordu ki, kendisini sakinleştirmesi imkansızdı. Yiğit sinirle ayağa kalktı, bir şeyleri dağıtıp kırmamak için kendisini zor tutuyordu.

DİVANE-İ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin