Bir haftadır olduğu gibi yine hastane odasında yatıyordum. Her şey boş ve anlamsız geliyordu. Yanıma gelip giden insanlar, benimle konuşmak isteyenler, ailem olduğunu idda edenler.. Hepsinden bunalmıştım. Son çare onlar geldiğinde uyuyor numarası yapıyordum. Hiç birinin tek lafına inanmak gelmiyordu içimden..
Adım da Nisan'mış. Yaklaşık 2 hafta önce bir trafik kazasından şans eseri kurtulmuşum. Aldığım darbeler ve geçirdiğim beyin kanaması sonucu kalıcı bir hafıza kaybı yaşıyordum. Kalıcı diyorlardı ama çok küçük bir ihtimal geçmişi hatırlama imkanım vardı. Motor gelişimlerimin hepsini hatırlıyordum. İşimi bile.. Ama ne hayatımı, ne ailemi, ne de kim olduğumu hatırlamıyordum. Annem babam kazayı duyunca hemen gelmişlerdi. Yani annem ve babam olduklarını onlar söylüyordu. Hmm 1 ay sonra evleneceğim deli divane aşık olduğum adam vardı. Şimdi hiç hatırlamadığım, hiç bir şey hissetmediğim bir adam. Mete Durulmaz.
Ben Nisan Bulut eğer doğruysa yaşım Vücudumdaki çoğu yer de çatlak olduğu için hala kalkamıyordum. Fotoğraflarda ki ben güzel bir kızmışım. Açık kumral saçları kahve-ela arası gidip gelen gözleri olan biriymişim. Mete ile tonlarca fotoğraflar vardı. Tek tek bakıyordum, ailemle de bakıyordum. Ama eksiktim. İnsan ailesini hatırlamasa bile kan çekmez miydi? Çekmiyordu.
Tüm bu düşüncelere boğulmuşken içeri Mete girdi. Bana hep gülümseyerek bakıyordu."Bugün nasıl hissediyorsun biriciğim?"
"Mete iyiyim sadece hastaneden taburcu olmak istiyorum."
"Evde dinleneceksen seni hemen taburcu ettirelim Nisan."
"Ettirebiliyorsanız ettirin. Evden çıkamam hiç bir yeri hatırlamıyorum."
"Haklısın bebeğim, ben babamlara haber vereyim de taburcu ettirelim."
Kafa sallayarak gidişini izledim. Gözlerinde bir hüzün vardı. İnkar etmiyordum. Ben istemiyordum. En kısa zamanda bu nikahmış, evlilikmiş sürecini uzatmak istediğimi de söyleyecektim. En azından tekrar birbirimizi tanıyabilirdik.. Biraz ertelemekten ne zarar gelirdi?
❄️
Eve gelmiştim sonunda vücudumda herhangi bir sargı ya da alçı yoktu. Sadece dinlenmem gerekiyordu. Geldiğimiz ev iki katlı müstakil bir evdi. Arka bahçesi yeşillik olan.. İdeal bir aile eviydi. Üst katında benim odam vardı. Mavi gri tonlarının karışımı harika bir odam vardı. Ben dizayn etmişim. Bilmiyorum..
Yorgun olan bedenimi uykuya bırakmaya karar verdim.
Karanlık tuhaf bir ortamda yine kendimi arayarak uyandım. Benliğimi kaybetmenin en büyük zararı sanırım bu rüyalardı.2 Hafta Sonra..
Evde o kadar bunalmıştım ki sonunda üniversiteye gidiyordum. Evet hatırladığım tek şey doktor olduğumdu. Son iki yılım kalmış olması gerekirken sürekli yaz okulu yaptığımdan bir senem kalmıştı. Mezun olup tam bir doktor olacaktım. Bir hastanede yardımcı doktor gibi bir şeydim. Bir kaç saatlik dersten ve herkesin geçmiş olsun dileklerini kabul ettikten sonra okuldan çıkıyordum. Yanımda biten bir kıza baktım. Hiç izin almadan koluma girmişti."Ya kızım gelmiş yine senin ki, bütün okul sizi kıskanıyor vallahi. Çok yakışıyorsunuz Nisan!"
"Sen de kimsin? Ayrıca sen nerden biliyorsun Meteyi?"
"Deli misin kızım sen? Benim ben can dostun, kurtarıcın, kız kardeşin Tuğçe."
Bize doğru gelen Meteyle selamlaşan Tuğçe kafamı karıştırmıştı.
"Tuğçe endişelenme diye sana söylemedik, Nisan bu kazada hafıza kaybı geçirdi. Hiç birimizi hatırlamıyor."
Gözleri dolu dolu olan Tuğçe bana sarıldı. Ağlıyordu. Ne kadar samimi içten bir kızdı.
"Ya kuzum benim bende diyorum bu kız neden hiç beni aramadı, gelmedi herhalde dedim. Kapıdan çıkarken gördüm. Çok üzüldüm ben yanındayım siz şimdi gidin ben sana yarın kendimi de seni de anlatırım."
"Teşekkürler Tuğçe görüşürüz."
Tebessüm ederek giden kıza baktım. Ufak tefek harika bir kızdı. Gerçekten şimdiden kanımın ısındığı tek insandı. Diğer herkes beni haddinden fazla geriyordu. Hem ben anneme de babama da hiç benzemiyordum, annem benim aksime buğday tenli kahverengi gözlü koyu kahve saçları olan bir kadındı. Babam da annem gibiydi sadece gözleri daha koyuydu. Mete ise uzun boylu yeşil gözlü çok hafif buğday tenli biriydi. Yakışıklıydı.
Fotoğraflarımızda çok mutluymuşuz ve çok yakışıyormuşuz. Sessizce arabaya bindik ve Metenin bizi götürdüğü yeri bekledim. Geldiğimiz kafe deniz kenarında huzurlu hasır sandalyeli şirin bir yerdi."Beğendin mi burayı güzelim?"
"Beğendim huzurlu ve sakin."
"Senin en sevdiğin mekanlardan birisi burası ve biz sık sık geliriz."
Bir masaya oturup birer kahve söyledik, ben yanına bir de çikolatalı kek istemiştim. Siparişlerle birlikte konuya girmek istedim.
"Mete bir şey konuşmak istiyorum."
"Dinliyorum hayatım."
Masanın üzerinde duran ellerimi tutup öptü.
"Mete bu evlilik işini biraz erteleyelim mi?"
Sorum üzerine değişen mimikleri, gözlerinden geçen öfke, üzüntü, hayalkırıklığı hepsini görüyordum. Bakışlarını denize çevirdi sessiz ve sakince cevabını bekledim. Kendiyle çelişiyordu.
"Hayır ertelemek istemiyorum 3 yıldır benimsin, birlikteyiz. Nisan çok aşığız ve çok mutluyuz. Ne ertelemesi?"
"Mete zor anlıyorum. Beni de anla seni hiç hatırlamıyorum senin bana anlatıp söylediğin her şey bana masal gibi geliyor. Senin hissettiklerinin hiç biri yok içimde. Erteleyelim. Birbirimizi tanıyalım, seni hatırlamasamda tekrar seveyim, bir şeyler paylaşalım. Güzel güzel anılar biriktirelim istiyorum."
"Ben bunu yapamam Nisan, her şey hazırken iptal edemem. Evlenelim sen istemeden sen beni tekrar sevmeden sana dokunmam. Bir şeyler yaşarız ve sen ne zaman dersen o zaman gerçekten karım olursun."
"Neden beni boğuyorsun Mete? Neden sıkıyorsun? Neden bize zaman vermiyorsun?"
"KAYBETMEKTEN KORKUYORUM LAN!"
Kurduğu cümleyle afalladım. Ne kaybetmesi?
"Ne diyorsun sen Mete? Ne kaybetmesi?"
"Kazada az kalsın ölüyordun. Ulan daha doyamadığım kadını toprağa verecektim. Sen benim ne kadar acı çektiğimi görüyor musun? Kurtuldun diye sevindim, bir öğrendim ki herşey sende sıfır. Hiç birimiz yokuz hayatında. Ne yapacağımı şaşırdım. Beni her ittiğinde yıkıldım. Eskiden aşkla bakan gözlerin ne dersem tereddütle bakıyor, yoruldum. Beni hatırlamaman yetmezmiş gibi bana karşı hiç bir şey hissetmiyorsun. Ya başkasını seversen? Sana süre verirsem seni kaybedersem? Beni hiç sevmezsen? Bunları aklın alıyor mu Nisan? Düşünebiliyor musun!"
"İlk önce sakinleş Mete. Senden bir başkasını sevmemden korkma biz nişanlıyız. Sadece süre istedim aşkımızı tazeleyelim diye. Tereddütlerin olmamalı madem ben seni eskiden deli divane seviyormuşum yine severim. Beni boğdukça kendinizden soğutuyorsunuz sizinle görüşmek dahi istemiyorum beni bu duruma getirme Mete. Anlayışlı ol. Gözlerimi açıyorum ve sıfırdan bir hayat. Hiç bir şey hatırlamıyorum. Kaç yaşındasın? Okuyor musun? Ne okuyorsun? Ya da mesleğin ne? Nerde tanıştık? Nasıl sevgili olduk? Evlenme teklifi nasıl aldım? Benim en yakınlarım kimler? BİLMİYORUM. Sizler üstüme geldikçe ben bunalıyorum. Sen istiyorsun ki evlenelim yanımda olsun, dokundukça ona beni sever. Sevmem Mete. Sevmediğim bir adama tahammül bile edemem. Bırak beni kendi halime eskiden nasılsam o halime. Beni sıkmıyormuşsun. arkadaşlarımla geziyormuşum, bırak kendimi bulayım lütfen."
Sonlara doğru kısılan sesimle gözyaşların firar etmeye başladı. Acı çekiyordum, çekiyorduk. Kimse bir şey yapamıyordu. Yazık bize.
Metenin bana sarılmasıyla kollarımı ona doladım, iç çeke çeke kollarında ağlamama izin verdi. Kokusu güzeldi. En azından kokusunu sevmekle başlayabilirdim."Sen ağlama yeter ki meleğim süre senin olsun ben her zaman yanında sana destek olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIFIRDAN
Teen Fictionİki adam bir kadın.. Biri sevdam diğeri sevdalanan.. Biri beyaz, biri siyah.. Ben Nisan geçmişinin gizemiyle geleceğinde boğuşan.. Bir kadının yüreği bir adama aittir. O adam oraya bir kere girer, orada yaşar. Sevilmek isteyen adam ne kadar zorlars...