Sabahın erken saatlerinde uyandım. O kadar yorgundum ki, hastaneye gidecek dermanım yoktu. Zorla bedenimi yataktan çıkarıp banyoya ilerledim. Bir duş almadan kendime gelemezdim. Banyoda dişlerimi fırçalayıp yüzümü yıkadım, suyun ısınmasını beklerken gözlerimle kendimi inceliyordum. Dün geceden beri kabus üzerine kabus görmüştüm. Kemalle kavga ediyorduk, ayrılıyorduk. Hep benzer sahneler vardı. Kemal'i kaybetmekten korkuyordum. Kemal benim ilk, tek aşkımdı. Sonsuza kadar öyle kalsın istiyordum. İçimdeki huzursuzluk beni boğsa da dün gece yaşanmamış gibi devam edecektim. Her şeyi çabuk unutan bir hafızam vardı. Hem düğün telaşesi içinde aklıma dahi gelmeyecekti. Mete de zaten bir daha karşımıza çıkmayacağını söylemişti. Güvenmekten başka çarem yoktu.
Hızlıca duşumu alıp saçlarımı kuruttum. Saçlarımı doğal haline bıraktım. Saçlarımı seviyordum. Beyaz bir tişort, hafif yırtık açık renk kot kahverengi kemer ve kahverengi ayakkabılarımla kombinlemiştim. Bir de kahve beyaz tonlarında çantayla harika olmuştum. Makyaj yapmaya gerek duymadan arabama ilerledim. Yorucu bir gün olacaktı.(Nisan karakterine ben bunu yakıştırıyorum. Siz nasıl hayal ettiyseniz öyle kalsın. Kombinide bu:)
Hastaneye girdiğimde araç park yerine ilerliyordum. Park ettiğim an çalan telefonumla duraksadım. Arayan Kemaldi.
"Efendim hayatım?"
"Nasılsın güzelim? Aramamışsın beni?"
"Sen dedin yarın işim yok diye bende kıyamadım uyandırmaya biraz daha uyu istedim Kemalim. Niye uyandın ki?"
"İşler işler diyelim. Sen nerdesin?"
"Hastaneye geldim şimdi iniyordum sen aradın kuzum. Nöbette olucam bugün merak etme."
"İşim bitince uğrarım yanına birlikte yemek yeriz olur mu?"
"Olur bir tanem seni çok seviyorum bunu asla unutma, kendine dikkat et."
"Sen de kendine dikkat et birtanem."
Sevdiğim adamın sesiyle yüreğim ferahlamıştı. Mutlu ve enerjik bir şekilde hastaneye giriş yaptım. İlk önce odada bizim kızlarla kahvaltı edip sonra da üzerimdekileri değiştirdim. Kırmızı hastane takımımı giyerek yaka kartımı da taktım. Başlasın acil koşuşturması..
Saatler sonra anca bir kahve molası verebilmiştik. Sabahtan beri harıl harıl çalışıyorduk. İnsanlar ise beklemeyi hiç bilmiyorlardı. İğnesi, serumu, dikişi, yara temizlemesi, pansuman yapması, eline ayağına giren cisimleri çıkarmak, ciddi travmalarda hastayla birlikte koşturmak derken akşam olmuştu. Kemalle birlikte yemek yiyeceğiz diye gelene kadar kahve içiyordum. Ben en son yemeğe çıkan kişiydim. Arkadaşlarım beni idare ederlerdi. Gözüm kapıda Kemal'i beklerken içeri giriş yaptı. Beyaz tişort, lacivert keten ile harika görünüyordu. Oturduğum masadan kokusunu alabiliyordum. Benim kocam olacak adam çok yakışıklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIFIRDAN
Novela Juvenilİki adam bir kadın.. Biri sevdam diğeri sevdalanan.. Biri beyaz, biri siyah.. Ben Nisan geçmişinin gizemiyle geleceğinde boğuşan.. Bir kadının yüreği bir adama aittir. O adam oraya bir kere girer, orada yaşar. Sevilmek isteyen adam ne kadar zorlars...