9. Bölüm
Multimedia Adem
Kâinat'tan
"Bazı kadınlar sol göğsünün altında mayın taşır beyler. Ve oraya ilk ayak basan adam, ayağını çekip gitmeye kalkışırsa eğer; mayın patlar, kadın dağılır, adam ölür kadının sol göğsünde. Sonra bir daha kim gelip giderse gitsin sol göğsünün altındaki kente, asla aynı etki yaşanmaz. Bir mayın bir defa patlar beyler. Bir kadın, gerçekten, bir defa sever.
'Bir şiir bir kez yazılır, bir kitap bir kez okunur' gibi çürütülebilir bir tez değildir bu. Bir insan bir kez ölür türündendir. Hatta düpedüz eşdeğerdir bu ikisi.
Ve sevgilim, sana gelince;
Eğer bir gün uğrarsan sol göğsümün altındaki kente, hüzünlü bir sesle: 'Buralar bir zamanlar hep benimdi' diyeceksin kendine."
Gözümden süzülen yaşlardan biri eski, sarı kâğıdın üstüne düştü. Diğerleri ise büyük bir hızla enkaza dönen kente, kalbime doğru akıp içimi sızlattı. Yıkık bir kent var sol göğsümün altında benim, 18 senedir kimsesiz, boş, çiçekleri solmuş... Sahibi gitmiş terk etmişti onunla muhteşem olan kenti..
Seneler sonra bir bahar rüzgârı esti o yıkık dökük kentte. Gördüğüm bir çift turkuaza yakın bir göz ile yıldırımla,r şimşekler eşliğin büyük bir fırtına koptu orada. O fırtına benim canımı yaktı fakat sonrasında yağan bahar yağmuru ile acım dinmeye, solan çiçekler tekrar açmaya başladı. Belki enkaza dönen kenti düzeltmek, hasarları gidermek o kadar kolay olmayacak ama çiçekleri açtı, umut ağaçları yeşerdi ya o kadarı bile yeterdi benim için.
Benim ona olan aşkım hiçbir zaman bitmemişti. Kızımın, kızımızın gözlerini, bakışlarını gördükçe onu görüyordum karşımda. O kadar zordu ki benim için onsuz yaşamak. İlk aşkımdı o benim. Kalbimdeki mayını patlatan tek adam. Çok unutmaya çalıştım ama sadece canımı acıttı bu. Unutmayı bırakıp kabullendim. Çünkü ilk aşklar hiçbir zaman söküp atılmaz içinden insanın. Onu görmekte görmemekte çok büyük ıstıraptır. Onun o masum yüzünü, gülüşünü, dünyadaki en güzel gözleri gördüğün anda sol göğsünden başlatan ve tüm bedenini saran bir ateş seni yakar ve küle dönüştürür. Onu görememek, her ağladığında o gülüşü göremeyip mutlu olamamak ise küllerinize üfleyen ve rüzgâr olur tekrar alevlendirir ve aleve odun atar. Biz onu görmekle görmemek arasında olan savaşı izlerken duyduğumuz acıyla onu içimizden söküp atmak isteriz fakat bu sadece etimizden et koparmaya çalışmak gibi canımızı yakar ve acımıza acı katar. Yani ilk aşkı unutmak yoktur. Onu hatırladıkça ve unutmaya çalıştıkça acı çekmek vardır. O hep içimizdedir. Başka bir adamla evlensek bile...
Çalan telefonla düşüncelerim dağıldı. Ceyda arıyordu. Saat daha 8'i 15 geçiyordu. Ben saat 9 da gidiyordum. Neden bu saatte arıyordu ki?
"Alo Kâinat?"
"Efendim canım? Hayırdır bir sıkıntı mı var?"
"Sıkıntı mı? Ah.. Sıkıntının büyüğü var buraya gelebilir misin?"
"Ne oldu Ceyda kötü bir şey olmadı ya size?" derken çantamı kaptım ve Esila'ya çıktığımı belirten bir not yazarak baş ucundaki komidine yapıştırdım.
"Kötü bir şey olmadı ama az sonra ya katil olacağım ya da kalp krizi geçireceğim."
"Çatlatmasana meraktan Ceyda"
"Adamın beri geldiğimden beri 'Ah...Peki beyefendi hemen getiriyorum..' Kâinat adam beni deli ediyor ve buranın en yetkilisiyle görüşeceğim diyor. Nolur çık gel"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Su
Подростковая литератураSoğuk rüzgâr yanaklarımda adeta bıçak etkisi yaratıyordu ve o etkiyi iki saniye sonra kalbimde hissedeceğimi bilmiyordum. “O senin kardeşin, üvey kardeşin.” Sanki içimde dokuz katlı bir bina yıkılmıştı ve ben yıkılan binanın enkazında yok olmuştum...