Sunshine Boy (boyxboy)

Sanırım Aşık Oluyorum

Müşterileri gittikten sonra ara sokaktan çıkıp yürümeye başladık.

"Bizim çocukları çok seveceksin." dedi Yılan. "Hepimiz birbirimizi kardeş gibi kollarız. Çoğumuzun ortak bir yönü var bu yüzden sıkı sıkıya bağlıyızdır."

"Ortak yön mü?" diye sordum.

"Eşcinsel veya trans olduğu için aileleri tarafından sokakta bırakılıp terkedilmiş çocuklar. Patron topladı hepimizi. Uyuşturucu bilmemne işlerine falan girmek istemezdik hiçbirimiz. Ama sokakta yaşarken para lazım işte."

"İsmini bilmediğini söylemiştin. Ailen seni de böyle bıraktıysa... Şey, anlamadım."

"Ah..." dedi beresini öne doğru çekiştirerek. "Ben... Daha ana sınıfındayken bir arkadaşımdan hoşlandığımı söylemiştim. Erkek bir arkadaş. Sevgi kavramını bile bilmiyordum da işte... Televizyonda öpüşme sahnesi falan çıktığında bunları o arkadaşımla yapmak istediğimi söyledim. Babam beni o kadar çok dövdü ki, evden kaçmasam ölebilirdim. Birdaha dönmedim zaten oraya. Patrona rastladığım için şanslıyım. O kadar uzun zamandır ismimi kullanmıyorum ki unuttum."

Titreyen elimi omzuna koydum. "Özür dilerim."

"Önemli değil. Artık daha iyi bir ailem var. Bu arada, geldik."

Terkedilmiş gibi duran , eski, bahçeli ve iki katlı bir evin önünde duruyorduk. Yılan zile bastıktan biraz sonra kapıyı bizden daha küçük duran bir kız açtı.

"Ooo yeni birini bulmuşsun. Çok geç kaldın. Patron seni bekliyordu." dedi hafif çatlayan bir sesle.

"Geç falan kalmadım." dedi Yılan. "O herif hep erken geliyor."

"Neyse ne. İçeri geç hadi."

Yılan'ın arkasından içeri geçerken kız beni durdurdu. "Hilal ben. Hoşgeldin."

"G-gri." diye kekeledim elini sıkarken. Omuz hizasındaki siyah saçları ve küçük bembeyaz yüzüyle çok güzeldi. Yüzünde pembe tonlarında hafif bir makyaj vardı ve sürdüğü allık, aşırı zayıflıktan dolayı dışarı çıkmış elmacık kemiklerinde çok güzel duruyordu. Yüzümün kızarmadığını umdum.

"Aaa utandı." diyerek gülümsedi Hilal. "Benden hoşlandıysan bir ara vakit geçirebiliriz. Ama baştan söylemem lazım, ben senin bildiğin kızlardan değilim."

Göz kırpıp kıkırdadı ve o da Yılan'ın peşine takıldı.

"Doğru söylüyor." dedi Yılan. "Normal kızlardan biraz fazlası var onda."

"Nasıl yani?" diye sordum. Kaba olmak istemiyordum ancak biraz eksiği var gibiydi. Hiç göğsü yoktu resmen.

"Reşit olduğumda görürsün." dedi Hilal.

Zen'in fısıldadığını duydum. "Sanki yaptığımız her bok çok legal de amınakoyayım."

Birkaç kişinin gruplar halinde muhabbet ettiği büyük bir odaya girdik. İçeride sadece büyük bir halı ve birsürü kanepe vardı. İçeri girdiğimizi duyanlar bize doğru baktıklarında beni gördüler ve yanımıza geldiler. Hepsi çok iyi insanlara benziyordu. 5-6 yaşlarındaki çocuklardan 20li yaşlardaki gençlere kadar birsürü farklı yaşta insan vardı ve çoğunun kaderi benzerdi. Aralarında benim gibi sokaktan bulup getirdikleri de vardı.

Pembe bir tişört giymiş aşırı derecede yakışıklı bir adam içeri girdi. "Yılan geldi mi?" dedi kızgın bir ifadeyle.

Yılan kalabalığın arasından yanına gidip başındaki bereyi çıkardı ve soğuk bir ifadeyle "Geldim." dedi. Sanırım başı dertteydi. Patron yakışıklı olmasının yanında sert bir adama benziyordu.

Beklemediğim bir şekilde Yılan'ın dağılmış sarı saçlarını düzeltti ve gülümsemeye başladı. "Seni çok özledim." dedi. "Yukarı geçelim hadi aşkım."

Yılan ellerini adamın omzuna koyarak ayaklarının ucunda yükseldi ve adamın yanağına bir öpücük bıraktı. "Günlerce buraya uğramayan ben değilim." dedi flörtöz bir sesle.

Sarılarak odadan çıktılar. Hiçbir şeyi anlamlandıramadığım için kaşlarımı o kadar çok çatıp da bakmış olmalıyım ki Zen kolunu omzuma dayadı.

"Yılan'ın yeşil rengi sevdiği falan yanlış. Üzülmesin diye öyle diyoruz. Gerçekten de yılanın tekidir. Sattığımız malların parasının belli bir miktarı bize kalıyor. Satan kişilere de eşit miktarda mal veriliyor. Hepimiz bu işi yapmıyoruz tabii, sadece gönüllüler. Yılan'ın daha fazla mal ve daha fazla para almak için Patron'la beraber olduğunu herkes biliyor."

Cidden garip gelmişti. Boktan bir hayatım olmasına rağmen bu olaylara hiç alışkın değildim.

"Patron kaç yaşında?" diye sordum.

"Otuz üç."

"Peki ya Yılan?"

"On dokuz. Patron onu bulduğunda daha yirmi yaşındaymış. Bu grubun ilk üyesi Yılan bu arada."

"Vay." diyebildim. Yurttan, kendimden yaşça büyük biriyle yattığım için atılmış olsam da, arasında on dört yaş olan iki kişinin sevgili olması garip gelmişti. Hele ki büyük olan diğerinin çocukluk halini biliyorsa.

"Asma suratını bu kadar." dedi Hilal. "Aç mısın? Gel bir şeyler yiyelim."

Acıktığımı ve aşırı susadığımı o an anladım. "Biraz." dedim. Gerçekten utanıyordum.

Yan tarafdaki mutfağa geçtik. "Sandviç tarzı bir şeyler yersin değil mi?" diye sordu.

"Cidden zahmet etme."

"Ne zahmeti? Sen yeni misafirimizsin."

"Peki. Olur o zaman."

Önce önüme bir bardak su koydu. "Kaç yaşındasın Gri?"

"On altı sanırım. Sen?"

"On beş."

Gözleri o kadar maviydi ki bakmadan duramıyordum. Dudakları pembe ve dolgundu. Ona her baktığımda daha da güzel gözüküyordu ve daha da kızardığımı hissediyordum.

"Ben bu tayfanın aşçılığını yapıyorum." dedi. "Satıcılık işleriyle falan alakam yok. Küçük bir hamburgercide çalıştığım için elimin lezzeti iyidir."

Önüme bir sandviç bıraktı. "Dene bakalım."

Sandviçten bir ısırık aldım. "Vay be. Zaten var olan bir şeyleri birleştirerek bu kadar farklı ve güzel bir tad elde etmek mümkün mü cidden?"

"Teşekkürler." diyerek gülümsedi.

Gülümsemesi, yurttan atıldığıma dua etmeme neden olmuştu. Eğer ömrüm boyunca onun elinden çıkmış şeyleri yiyip gülümsemesini görebileceksem cidden şanslıydım. Tam gözlerim tekrardan yüzüne dalmıştı ki üst taraftan inleme sesleri geldi.

"Of Yılan sesini tutmayı beceremiyor cidden." diye homurdandı Hilal. "Ben bir gideyim de kapılarına vurayım. Çocukların psikolojisi bozulacak."

Bacaklarını fazlasıyla açıkta bırakan siyah elbisesini çekiştire çekiştire mutfaktan çıktı.

Bu eve geldiğim için cidden aşırı şanslıydım.

Ben niyeyse bunları çok sevdim ya wbmbm Sizce Güneş'i (Şu anki adıyla Gri :d) Yılan'a mı ayarlayayım yoksa Hilal'e mi

Hilal'in durumunu anlamışsınızdır zaten