Tuğra'nın öpücüğüyle uyandırıldığımda battaniyemi iyice kafama çektim.
"Bebeğim kalk hadi." dedi omzumu dürterek. "Artık gitmemiz gerek."
Esneyerek yerimden kalktım ve üstümdeki battaniyeyi katlayıp sırt çantama koydum.
Sanırım dört yıl olmuştu. Artık yirmi yaşında olmalıydım. Bir ara saymayı bıraktığım için tam yaşımı hesaplayamasam da, aşağı yukarı o civarlardaydı.
Geçmişimi, bir ay önce çıktığım hapishanenin duvarlarında bırakmış, Tuğra ile mutlu bir hayat sürdürmeye çalışıyordum. Geceleri boş inşaatlarda uyuyup arada bir ağır işlerde çalışmak ne kadar mutluysa tabii.
Yine de beraberdik, birbirimize destek oluyor, acılarımızı en iyi şekilde dindiriyorduk. Birkaç sene o ortamda kalmak beni değiştirmişti. Bu bir ayda, hayatımda hiç dövmediğim kadar adam dövmüştüm. Artık cılız değildim. Kaslarım hafiften belirmeye başlamış, vücudum irileşmişti.
"Yine düşünceli düşünceli bakıyorsun." dedi Tuğra. "Sevimli duruyor. Ama üzülüyorum."
"Üzülecek bir şey yok. Sadece, koca bir çetenin çökertilmesine yardımcı olup yıllarca hapishanede yattığım için kızgınım hala."
"Aman boş ver." diyerek birinci kattan aşağı, kumların üzerine atladı. Ben de arkasından atladım.
"Bugün çok yorgun hissediyorum." dedim gerinirken. Biraz ileride gördüğüm parkı gösterdim. "Biraz şurada takılalım mı? Hava daha yeni aydınlanıyor. Birkaç saat boş olur."
"Olur." Biraz sıkkın gözüküyordu.
Bir süre sessiz bir şekilde salıncaklarda oturduk.
"Ben çok sıkıldım." dediğinde soru sorarcasına ona baktım. Omuz silkti. "Keşke biraz rahat yaşayabilsek. Gerçi belki de bu kadar yaşamamız bile mucize."
"Cidden. Neden hala kendimi öldürmediğimi merak ediyorum."
"Belirsizlik. Beni korkutuyor. Şu an da bir saniye sonrası bile belli değil ama, öldükten sonraki belirsizlik daha korkunç."
"Bence, öbür tarafta bizi her ne bekliyorsa, yıllardır yaşadıklarımızdan daha kötü olamaz."
Gülümsedi. "Doğru. Ama seni orada göremeyeceksem ölmek istemem."
Uzanıp elini tuttum. Her ne kadar geçmişi unutsam da, her ne kadar Tuğra'yı sevsem de, bir yanım her yakınlaşmamızda kötü hissediyordu. Ona dokunduğumda bütün vücudum elektrik akımına kapılıyordu sanki.
"Fazla felsefik konuştuk sanırım." dedi gülümseyerek. "Sevişmek ister misin?"
"Parkta mı?" dedim şaşkınlıkla.
Kafasını evet anlamında salladı. "Daha kimse gelmez. Zaten etrafta çok ev falan yok. Terkedilmiş dağlık bir yere benziyor."
Gülerek gözlerimi devirdim ve salıncaktan kalktım. Hemen karşımızda duran kaydırağın ucuna uzanıp pantolonumu çıkardım.
"Hapishanede gizli yaptığımızdan daha heyecanlı olacak." diyerek önüme dikildi ve fermuarını açtı.
"Normalde üstte olmam." dedi içime girerken.
"Ben de altta olmadım." dedim. "Zaten dışardan bakılınca da tam tersi duruyoruz bence."
Sert bir vuruş yaparak beni susturdu. "O işler görünüşle olmuyor canım."
Bir sevişmenin bu kadar acı verici ama bir o kadar zevkli olacağını düşünmezdim. Tuğra, kaydırağın kenarına, bense onun beline tutunuyordum. Plastiğin vücuduma verdiği elektrik yüzünden Tuğra her yanlışlıkla çok fazla çıkıp da geri girdiğinde deliğimde garip bir sızı oluşuyor, Tuğra'nın canı daha çok yandığı için o sinirle daha da hızlanıyordu.
"Kaydırak çarptıkça daha iyi hissetmem normal mi?" dedi nefeslerinin arasından.
"Sen normal değilsin." dediğimde bir eliyle boğazıma sarıldı. Diğer eliyle de ağzımı sımsıkı kapamıştı.
Kendisini bana daha çok ittirdi ve daha da hızlandı. Boynum acıyordu ve doğru düzgün nefes alamıyordum. Tam bayılmak üzereyken içime akan sıcaklığı hissettim.
Gözleri kayarken üstüme yığıldı.
"Cidden manyağın tekisin." dedim güçlükle nefes alırken. "Ama çok da sevimlisin."
"Duruma göre değişir." Nefes aldıkça göğüs kafesi beni sıkıştırıyordu.
"Kalk üstümden hadi. İçime geldin zaten pis herif."
"Seks esnasında her şeyi yapabileceğimi biliyorsun."
"İstersem seni öldürürüm bile. Aklım yerinde olmuyor." dedim geçmişte söylediği şeyi taklit ederek. "Evet, biliyorum."
Günlerimiz monoton ve sıkıcı geçse de, her günümüzün böyle olması için her şeyi yapardım. Eski pişmanlıkları yaşamak istemiyordum artık. Eskisi gibi acı dolu bir hayat istemiyordum. Tuğra ile beraber orada burada dolaşıp, canımızın istediğini yapıp, bütün gün sevişmek istiyordum.
Ne geçmişi, ne de geleceği bir saniye bile düşünmek istemiyordum.
Baya bi ileriye sardım qhsmwbs Güneş, Rüzgar, her neyse işte ana karakterimize kızmayın♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine Boy (boyxboy)
Short StoryBaby Powder'daki alternatif evrenin Güneş'i gerçekten rüyadaki gibi olsaydı...