Selamm kendi kendime doğum günü hediyesi vermek için bu özel bölümü yazıyorum tam yıkıklık hareketi♡
"Zen! O kadar özledim ki seni!" Incecik belini kollarımla kavramaya çalıştım.
"Abartma yahu." dedi yanağıma bir öpücük bırakarak. "Alt tarafı işe gittim geldim. Her gün yaptığım gibi."
"Her gün özlüyorum ki seni aşkım." dedim çocuk gibi bir sesle.
"Ay şu çocuk taklidini yapma yine." Kıkırdaması benim de gülümsememe neden oldu. "Çocuk demişken, çocuklar nerede?"
"Okuldan sonra yorulmuşlar. Yemeğe kadar biraz uyusunlar dedim. Odalarındalardır."
"Aman onlar da.. Daha birinci sınıfta ne yorulması?"
"Üstüne gitme çocukların."
Başını alay dolu bir tavırla iki yana sallayıp montunu çıkardı. Beraber salona geçtik.
"Öğretmen olmak güzele benziyor." dedi Zen. "Erkenden geliyorsun eve. Ben yedide ancak işten çıkabiliyorum. O da şansım varsa."
"En azından masabaşı işin var. Birsürü çocukla uğraşmak zorunda değilsin."
"Aman, evde yeterince uğraşıyoruz zaten." diyerek güldü. Gülümsemesi her seferinde o kadar çok içimi ısıtıyordu ki, onu öpmeden duramıyordum.
"Bakıcıyı ayarladım." dedim uzun bir süre öpüştükten sonra. "Bir saate gelir. Biz de yemeğimizi yiyip hazırlanmış oluruz."
"Görüşmeyeli çok oldu." dedi heyecanlı bir şekilde. "Yemek hazırsa çocukları kaldırayım."
"Tamamdır. Ben de sofrayı hazırlayayım."
.
Yemekten sonra tam hazır olduğumuzda kapı zili çaldı. Çocukları bakıcıya emanet edip beraber çıktık. Restorana geldiğimizde, garson rezerve ettiğimiz masayı gösterdi. İlk biz gelmiştik.
Biraz sonra Hilal'in sesini duydum. "Gri! Zen! Nasıl özledim bir bilseniz."
Üstüne tam oturan, kırmızı kadife, uzun bir elbise giymişti ve uzattığı siyah saçları, göğüslerinden aşağı dökülüyordu. Yolda görsem oyuncu veya model sanabilirdim. Demir ile kol kola girmişlerdi.
Sarılırken "Bir sürprizim var ama herkes gelince öğrenebilirsiniz." dedi.
Biraz muhabbet ettikten sonra da Yılan ve Patron girdi içeriye. Yılan yeşil bir takım elbise giymişti ve sarı saçlarını güzelce şekillendirmişti. Patron ise her zamanki gibi yakışıklıydı ve Yılan ile çok yakışıyorlardı.
Muhabbet koyulaşmaya başladığında, Hilal bardağını havaya kaldırdı.
"Size aşırı güzel bir haberim var!" dediğinde herkes bardaklarını eline alıp dikkatle ona doğru baktı.
Hilal, önce aşk dolu gözlerle Demir'e baktı. Sonra bize döndü. "Hamileyim."
Hepimiz sevinçle, elimizde hazır bekleyen bardakları Hilal'in şerefine kaldırdık.
Mutluyduk. Hayatta zorlanmıyorduk. Hepimizin bir işi, bir ailesi vardı. Çocuklarımızı güzelce yetiştirecek, asla kötü anılara sahip olmalarına izin vermeyecektik.
Kısa oldu ama olsun öylesine yazdım zaten :") Öncelikle, madem iş güç sahibi oldular niye takma isim kullanıyorlar derseniz, bu bölümü cennet olarak düşündüm.
Gri, hep öğretmen olmak istedi çünkü içten içe eğitime ve bilgiye aç biriydi.
Zen, masabaşı bir işte çalışmak istiyordu çünkü hayatının düz ve sıkıcı olması ona mükemmel bir hayal gibi geliyordu.
Demir, Hilal'i seviyordu ama asla söyleyemedi.
Hilal, diğer kadınlar gibi göğüslerinin olmasını ve hamile kalabilmeyi istiyordu.
Yılan ve Patron zaten birbirini seviyorlardı onlar orada süs wksbansb
Bir bölüm de olsa, kısacık da olsa, mutlu olmalarını istedim :")
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine Boy (boyxboy)
Short StoryBaby Powder'daki alternatif evrenin Güneş'i gerçekten rüyadaki gibi olsaydı...