"Başım ağrıyor." dedim yorganı daha da üstüme çekerken. Görkem arkadan bana sarıldı.
"Çok sert davrandım. Kusura bakma." dedi kulağıma doğru.
"Bütün üzüntünü ve sinirini benden çıkardın lan."
"Biraz öyle oldu." diyerek burnundan nefes verdi.
"Var ya." dedim ona doğru dönerken. "Tam orospu çocuğuyuz."
Güldü. "Direkt orospuyuz bence."
"Haklısın."
Birkaç saniye birbirimizin gözlerinin içine baktık. "Beni kullandıktan sonra atacaksın değil mi?" diye sordum.
"Seni kullandığım falan yok." dedi ciddi bir sesle.
"Biriyle yatıyorsan ya sevdiğin içindir ya da kullandığın içindir."
Kolunu bana daha da sarıp beni kendine çekti. "Bu kadar sığ düşünmeyi bırak."
"Pişman hissetmiyor musun?" Ben kendim Zen'in üstüne başkasıyla yattığım için böyle bir itliğe alışıktım. Ve aradan çok uzun zaman geçmişti. Onunsa birkaç gün.
"Beni intihara falan mı sürüklemeye çalışıyorsun?" dedi acı verici bir gülümsemeyle.
"Hayır. Özür dilerim."
Kapı çalınca birden ayağa kalkmaya çalıştım.
"Bekle. Ben açarım." dedi. "Normalde evimin kapısı asla çalmaz. Geçenki olay gibi olabilir. Seni görmesinler."
Ayağa kalkıp altına şortunu giydi ve yatak odasından çıktı. O çıkar çıkmaz ayağa kalktım ve kapıyı kapattım. Kulağımı kapıya dayayarak içeriyi dinlemeye başladım.
"Burada Rüzgar diye biri yok." dedi Görkem.
"Hasiktir." diye fısıldadım. Ya Tuğra ya da mafyadan biri gelmiş olmalıydı.
"Yalan atma. Burada olduğunu biliyorum. Merak etme sadece konuşacağım." Bu Tuğra'nın sesiydi. Beni nasıl bulduğunu tahmin bile edemiyordum.
"Dediğim gibi burada öyle biri yok. Tek yaşıyorum."
"Çekil şuradan evi arayacağım."
"Evime izinsiz gi-" Görkem'in cümlesi büyük bir patırtı sesiyle kesildi.
"Sana çekil dediğimde çekil!"
Kapıyı açtığımda Tuğra'yla burun buruna geldim. Ardından yüzümün ortasına bir yumruk yedim ve yere düştüm.
"Orospu çocuğu!" diye bağırdı. "Nasıl beni terkedersin?"
"Beni nasıl buldun?" diye sordum korkuyla.
"Sarışın arkadaşını görüp takip ettim."
Burnumdan akan kan dudaklarımı ıslatıyordu. "Teker teker mafyayı bana yaklaştırın tebrikler." dedim kanı kolumla silerken.
"Seni gebertseler haklılar."
Güldüm. "Şimdi böyle mi olduk?"
"Ama gebertemezler."
"Neden?"
Göz devirip yanıma çöktü ve yüzüme iyice yaklaştı. "Sen yokken adamlar arasında iç savaş çıkardım. Sırf seninle uğraşmasınlar diye."
"Bunu nasıl becerdin?" Cidden bu çocuğun yapamayacağı bir şey yoktu.
Gülümsedi ve işaret parmağını köprücük kemiğinin üstünde gezdirdi. "Cazibemle."
"Ebesinin amı ama." dedim alaycı bakışlarla.
"Ciddiyim. O yaşlı adamların yarısı sırf beni bir kere denemek için kaç yıllık dostlarına sırt çevirdi."
Buna cidden inanırdım. Tuğra'nın garip bir çekiciliği vardı. Ancak sadece seks için kullanılacak bir insandı. Bunu da insanlara karşı çok iyi kullanıyordu. Ama burada olmaması gerekiyordu. Görkem ile beraber mutlu yaşamak istemiştim.
"Hadi gel." dedi elimden tutarak. Ayağa kalktı. "Gidelim buradan."
Yutkundum. "Gidemem."
"Neden?"
"Gidemem işte. Artık... Yollarımızı ayırma vakti gelmişti."
"Neden?"
Cevap veremedim.
"Beni sikip attın demek. Teşekkürler." dedi sinirle.
"Pozisyon açısından pek öyle sayılmaz."
"Sikerim lan pozisyonunu!" Bağırdığında gözlerimi kapatmak zorunda kalmıştım. Korkutucuydu. "Nereden buldun bu evi? Bu çocuk kim? Beni neden terkettin?" Gözleri dolmuştu.
"Tuğra lütfen..." Derin bir nefes aldım ve kararlı bir şekilde bakmaya çalıştım. "Artık seninle aramızda hiçbir şey kalmadı."
Gözleri kocaman açıldı. Kahkaha atmaya başladığında korkudan titriyordum. Arka cebinden bir tabanca çıkartıp içeride baygın duran Görkem'e doğrulttu.
"Sen bu evden çıkmıyorsan o zaman onu öldüreyim. Beraber burada yaşarız."
"Tuğra..."
"Düşünsene! Evli çiftler gibi. Çocuklarımızın olduğunu düşün." Kahkahası giderek daha da korkutucu bir hal alıyordu. "Sence de mükemmel değil mi?"
"Dur." diye fısıldadım ancak beni dinlemiyordu.
"Senin tek gerçek aşkın benim Rüzgar." Silahı ateşledi ancak kurşun Görkem'e denk gelmedi. Tuğra aklını kaybetmişçesine kıkırdarken ani bir hareketle elinden silahı aldım ve geri çekildim.
"Beni öldüremezsin." dedi ona doğrulttuğum namluya küçümseyici bir bakış atarak.
"Ama yaralayabilirim." diyerek omzunu sıyıracak şekilde ateş ettim. Ölmeyi haketmiyordu ancak beni rahatsız etmesini istemiyordum.
Acıyla bağırırken bana delici bir bakış attı. Bağırışları hırıltılara dönüşüyordu.
"Geri döndüğümde ağzına sıçacağım."
"Ah, öyle mi?" Hemen arkamda Görkem'in telefonu duruyordu. Şanslıydım ki şifre koymamıştı. Polis'in numarasını tuşladım. Tuğra, acı yüzünden yanıma yaklaşamıyordu.
"Alo, bir ihbarda bulunacaktım." dedim Tuğra'nın gözlerinin içine bakarak. "Evimize zorla girildi. Kendimi korumak için saldırganı vurmak zorunda kaldım. Şu an yaralı. Lütfen gelebilir misiniz?"
Polise adresi verdikten sonra telefonu kapadım.
Son enerjisiyle zorla gülmeye çalışan Tuğra'ya soru sorarcasına baktım.
"Aptal." dedi kıkırdayarak. "Bu yapabileceğin en kötü hamleydi."
Selamm bu bölümde normalde Tuğra ölecekti ama içime sinmediği için değiştirdim.Böyle de pek içime sinmedi gerçi ama wksnjwns Aslında yazacak çok şeyim vardı ama hikaye resmen köşeye sıkıştı ve bitmesi gerekiyor. Bir yandan da çocuğum gibi oldular hiçbirinden ayrılmak istemiyorum :c
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunshine Boy (boyxboy)
Short StoryBaby Powder'daki alternatif evrenin Güneş'i gerçekten rüyadaki gibi olsaydı...