"Beni neden seçtin?" dedi Louis gözlerinin içine bakarak.
"Senaryo hoşuna gitti mi?" Yeşil gözleri uzaklarda bir noktaya odaklanmıştı.
"Beni yanlış anladın sanırım. O gün ne yaptığımı farkında değildim. Sadece o rolü çok istediğimi biliyorum. Sen en sevdiğim yönetmensin." Pekala bunu söylemek istememişti ama gerçek buydu. "Bu rol için her şeyi yaparım."
Yeşil gözler ona odaklandı bu sefer. Ne vardı o gözlerin içinde bu akılalmaz senaryoları yaratan? Gözleri kısıldı. "Gerçekten yapar mısın?" Dudağının kenarı hafif kıvrıldı. "Benimle gel."
Louis Harry'nin adımlarını takip etti. Hava kapalıydı ve birazdan yağmur yağacak gibi duruyordu. Harry Styles eliyle Louis'e arabaya binmesini işaret etti. Louis tereddüt etmedi ve bindi. Şöför kullanmıyordu. Bu ilginçti.
Şehirden çıkıp iki yanında ağaçlar olan bir yoldan geçtiler. Şehre çok uzak değildi fakat bambaşka bir yer gibiydi. Harry'nin evinin Kocaman bahçeleri en güzel çiçeklerle süslenmişti. Evi ise gösterişli ve başka dünyalardan gelmiş gibi büyüleyiciydi. Her tarafı camlarla kaplıydı. Harry, Louis'nin girmesi için hiçbir şey söylemedi. Louis sadece onu takip etti. İçerideki ışıklandırma için bile servet harcamış olmalıydı. Her tarafta mumlar vardı ve biraz sonra Harry Styles evin bütün ışıklarını kapattı. Sadece mumlar yanıyordu. Evin tamamen camlarla kaplı önü okyanusa bakıyordu ve sadece mumlar yanarken bu görüntü dünyanın en romantik şeyi olabilirdi.Eğer yanındaki Harry Styles olmasaydı. Ve evet o da büyüleyiciydi en az bu manzara kadar ve bu mumlar kadar ve evi kaplayan koku kadar ve yağmurla birlikte okyanusta oluşan dalgaların kıyıya çarpışını izlemek kadar, yıldızların şehir merkezine göre on kat daha güzel ve büyüleyici olması kadar. Gözleri bu kadar etkileyiciydi. Ve dudakları ve sinir bozucu gülümsemesi de. Ama ağzını açtığı an büyü bozuluyordu. Çünkü o kelimelerde Louis'i delirten bir şey vardı.
Şimdi Harry okyanus manzarası karşısındaki geniş, bordo rengi koltukta oturuyordu. "Yanıma gel." Louis ondan istenileni yaptı. Koltuğun diğer ucuna oturdu. Harry elindeki esrarı sarmakla meşguldü. "Sen de ister misin?"Normalde Louis asla uyuşturucu kullanmazdı. Sigara bile içmezdi. "Evet"Dedi. Denemekten bir zarar gelmezdi. Ellerini inceledi. Çok inceydiler, ve hareketleri çok detaylıydı. Gözleri ise sadece yaptığı işe odaklanmıştı. Sanki dünyanın en önemli işini yapıyormuşçasına çalışıyordu elleri.
"Etkilendin mi? Kimse benim kadar güzel saramaz bunu." Eğer bu kadar etkileyici filmler çıkaran dünya çapında başarılı bir yönetmen olmasaydı Louis onun övündüğü bu yeteneğine gülebilirdi. Ama belli ki Harry Styles sadece bu konuda yetenekli değildi. Louis ona uzatılan esrarı aldı. Harry cebinden bir çakmak buldu. Louis yakması için ona yaklaştı. İçine çekmesiyle öksürmesi bir oldu. Ah, evet sertti. Harry Styles şimdi bir kahkaha atmıştı. Yine aşağılıyor beni diye düşündü. Lanet olası bir şeyi bile düzgün içemiyorum ben. Harry biraz önce içtiği esrarın dumanını üfledi.
"İlk seferin mi?" Yine alaycı bir gülümseme. Bu sefer Louis ona cevap vermeyecekti."Beni buraya neden getirdin?" Harry Styles ağzına götürdü esrarı bir kez daha içine çekti. Bakışları ciddileşti. Ve sonra gözleri yine alaycıydı. Ellerini Louis'nin saçlarına götürdü ve gezdirdi.
"Bu rol için her şeyi yaparsın ha?" Bir sinir bozucu gülümseme daha. "Evime gelirken bir kez bile itiraz etmiyorsun. Bu kadar mı istiyorsun benimle olmayı?" Son cümlede sesi fısıltı gibiydi. Louis nefesinin kesildiğini hissetti. Hiçbir zaman hareketlerini sorgulamamıştı. Şimdi şuanda cama yağmur taneleri hızlıca çarparken ve yüzüne mum ışığı yansırken gözleri çok etkileyici görünüyordu. Ve aklı, zekası, aklından geçenler...
Onun filmleri akıl almaz bir zeka ve gözlem harikasıydı Louis bunu biliyordu. Ve her şeyi onu o kadar gizemli ve çekici yapıyordu ki. Karşısındaki adamdan nefret ediyordu. Karşısındaki adamı istiyordu. Harry'nin elleri yüzünde dolaştığında ve parmakları dudaklarına değdiğinde Louis'nin dudakları aralandı ve iki parmağın ağzına girmesine izin verdi. Parmak uçlarını emmeye başladığında gözleri bir an Harry'nin gözlerinden ayrılmıyordu. Dikkatlice Louis'i izliyordu. Dudakları hafif aralanmıştı ve saçının bir teli yüzüne çarpıyordu.
Biraz sonra ellerini dudaklarından çekti ve bu sefer dudaklarıyla keşfetti onları. Öpüşmeleri hızlıydı. Louis, Harry'nin dişlerini hissediyordu dudaklarında. Ve kan tadını. Harry'nin dudakları dudaklarının kenarında geziniyordu şimdi biraz sonra ise boynunda. Nefes nefeseydi. Harry oturduğu yerden kalktı. "Beni izle."
Merdivenleri çıktılar birlikte. Harry yatak odasının kapısını açtı. Odada Kocaman bir yataktan başka neredeyse hiçbir şey yoktu. Bu yatak Louis'nin hayatında gördüğü en ihtişamlı ve güzel yatak olabilirdi. Kenarlarında altın motifler vardı. Üstünde ise satenden koyu mavi örtüler vardı. Harry'nin yüzü ona çevrildi. Saçları biraz önceki öpüşmelerinden sonra dağılmıştı, dudakları ise hafifçe şişmişti ve çok nefes kesici gözüküyordu. Kolundaki saati çıkarıp kenardaki bir masaya bıraktı.
"Ne bekliyorsun?" Bu adam beni ne sanıyor? Diye düşünmedi Louis. Belli ki sandığı şeydi. Ama umrunda değildi hem de hiç.
Harry Styles yatağın ucundaki yerini aldı "Dizlerinin üstüne."
Louis ona söyleneni yerine getirdi.
"İşin bitince evdeki herhangi odadan birinde kalabilirsin. Burada kalmanı istemiyorum." Louis başını salladı. Ellerini Harry'nin pantolonunun fermuarı üzerinde gezdirdi . Yavaşça açtı ve pantolonunu indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Kills
Fanfiction"Güzelliğin olduğu yerde acıma vardır, basit bir sebepten dolayı; çünkü güzellik ölmelidir: güzellik daima ölür."