Louis artık uyumakta zorlanıyordu ve her gece Harry'i izlemekte profesyonelleşmişti. Neredeyse hep aynı saatlerde uyanıyor ve yavaşça aşağı iniyor ve o düşünürken onu izliyordu. Ses çıkarmamakta her geçen gün daha başarılı oluyordu ama Harry'nin bunu bilme ihtimalinden çekinmiyordu. Çünkü onu düşünürken izlemekte ilham veren bir şeyler vardı. Daha sonra odasına çıkıyor ve saatlerce elindeki metni çalışıyordu. Bugün o günlerden biriydi. Bütün gece sadece birkaç saat uyumuştu. Uzun bir süre boyunca çalışıyordu ama hala bir şeyler olmuyordu. Büyük bir odaklanma sorunu vardı. Aynaya baktığında kendini tanıyamıyordu. Yeni görüntüsüne alışamamıştı ama buradaki sır da buydu. Zaten başka biri olması gerekiyordu. Yorulduğunda kendine küçük bir not yazdı.Sadece odaklan.
Güneş doğalı çok olmamıştı. Artık aşağıya inme zamanı geldiğini farketti. Üstünü değiştirmeden tişörtü ve pijamasıyla aşağıya indiğinde Harry ile karşılaştı. Her zamanki gibi erken uyanmıştı. Bazen hiç uyumuyor olabileceğini düşündü. Bazen sadece doğa üstü bir varlık olduğunu ve insan olmadığını bile düşünüyordu. Bu sadece görüntüsüyle ilgili değildi ama görüntüsünün de katkısı vardı. Bir de o sinir bozuculuğu olmasaydı.
"Bugünkü kahvaltın leziz görünüyor." Louis ile alay etmekten çok hoşlanıyordu gerçekten. Elinde büyük bir bardakta muhtemelen bütün sebzelerden oluşan bir içecek vardı. Louis için artık bu acı verici bir süreç olmaktan çıkmıştı. Daha sağlıklı hissetmesi gerekirken daha bitkin hissediyordu ve uyku probleminin de buna büyük katkısı vardı. Harry'nin elindeki bardağı aldı ve o kahvesini içerken karşısına oturdu.
"Farkında mısın? Bayağı kilo vermişsin sanırım. Bu gidişle çok daha kısa sürede olman gereken kiloda olacaksın. Gözlerinin altındaki morlukların kattığı havayı da beğendiğimi söylemeliyim. Gittikçe daha çok uyuşturucu bağımlısına benziyorsun."
"Bağımlı olan sensin ben değilim."
"Bu zamanlarda hiçbir şey kullanmadan bir şeyler yaratmak çok zor Louis ama sen tabi bunu bilmezsin."
"Kendi başına bir şeyler yaratabilen insanlara daha büyük saygı duyarım."
Harry güldü. "Bütün işi o yapmıyor sadece küçük bir yardımcı." Kahvesinden bir yudum aldı.
"Bugün sana bir sürprizim var. Yıldızımı tanıtma zamanımın geldiğini düşündüm. Bir parti veriyoruz."
"Ne?" Louis boğazına kaçan içeceği öksürdü.
"Partilerden hoşlanmaz mısın?" Kaşlarını kaldırdı.
"İnsanların içine çıkmaya hazır olduğumu düşünmüyorum sadece."
"Asosyalleşmeye de mi başladın? Gittikçe role giriyorsun." Bu adam bir kere ciddi olacak mı diye düşündü Louis.
Harry daha sonra yanındaki adama akşam için istediği içecekleri söyledi. Ve nasıl bir parti düzenlemek istediğini onlara tarif ederek evi hazırlamalarını söyledi. Sonra birkaç telefon görüşmesi yaptı ve birilerine mesaj attı. Görünüşe bakılırsa kalabalık bir gece olacaktı.
"Gel benimle." Louis Harry'nin adımlarını takip etti. Harry'nin kapısını açtığı oda ise sonsuz kıyafet bulunduran bir odaydı. Her taraf marka kokuyordu.
"Benim kıyafetlerimden hiçbiri sana olmaz. Bu yüzden senin için birkaç şey aldırdım. Ne giymek istersin? Alexander Mcqueen mi yoksa Dior mu? Belki de..." Harry Louis'nin boş gözleriyle karşılaştı. "Hayır, en iyisi takım elbise değil de... İşte! Bu Burberry deri ceket sana çok yakışacak. Altına da bu Saint Laurent botlarını giydin mi tamam. Biliyorum harikalar yaratıyorum. Üst düzey moda anlayışım karşısında ağzın açık kalmış olmalı. Şimdi bunları dene bakalım nasıl olacak. Umarım üstüne olur." Louis Harry'nin az önce dediği şeylerden birini bile anlamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Kills
Fanfiction"Güzelliğin olduğu yerde acıma vardır, basit bir sebepten dolayı; çünkü güzellik ölmelidir: güzellik daima ölür."