9

795 88 19
                                    




Bütün gün yatağında uzanmıştı. Gözleri hep duvardaydı. Harry onu tüm gün boyunca rahatsız etmedi. Bir ara kapı sesini duyduğunu sandı. Büyük ihtimalle yine gitmişti. Eline senaryo kağıdını aldı. Gözleri ıslaklıktan bulanıktı. Gözleri son cümlelere takıldı.
Kapıyı çekip evden çıktı. Kendini soğuk havaya bıraktı. Ay ışığından başka hiçbir şey yoktu. Aklına ise o cümleler geliyordu.

(Daniel üstünü yavaşça çıkarır.)
İlk önce tişörtünü çıkardı. Göğsü ay ışığında parlıyordu. Sonra pantolonunu çıkardı. Hava çok soğuktu ve vücuduna çarpıyordu. Biraz ilerlediğinde ayaklarına değen su daha soğuktu. Buz gibiydi ve bu o kadar acıtmıyordu.

(Yavaşça okyanusun içine doğru yürümeye başlar)
Soğuğa karşı artık hissizleşmişti. Her adımda su birazcık daha tırmanıyordu vücuduna ve okyanusa birazcık daha gömülüyordu.

(Gözden kaybolana kadar yürümeye devam eder.)
Hikaye bitmek üzereydi. Senaryonun sonuna gelmişti. Birazcık daha gömüldü içine artık çenesine kadar geliyordu soğukluk. Biraz sonra saçına kadar ulaşmıştı ve her yer zifiri karanlıktı. Bu soğukluk ve bu boşluk sadece onun bildiği ve onunla birlikte ölen şiirsel bir son olabilirdi onun için.
Vücudunda oksijen kalmadığını hissetti ilk önce. Acı yavaş yavaş geliyordu. Çok acıyordu ve çok korkuyordu.

Sonra belinde eller hissetti. Kocaman eller tüm vücudunu kavramıştı. Onu aydınlığa doğru taşıdığını hissetti yavaş yavaş sonra bir kolu dizlerinin altında diğeri ise sırtındaydı ve onu eve doğru taşıyordu. Yeşil gözleri ay ışığında parlıyordu. Louis endişeli göründüğünü söyleyebilirdi ama sadece hayal gördüğünü düşündü. Belki de öldüm ve cennetteyim.

Onu banyoya kadar taşıdığında yere bıraktı ve sıcak suyu açarak küveti doldurmaya başladı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Sesi sinirliydi ama birazcık da endişeli geliyordu ve Harry'nin asla endişeli olabileceğini düşünmezdi. Belki de hayal değildi. "Ya ben olmasaydım? Ya ben görmeseydim seni?" Sesi titriyordu. Belki de soğuktandı.
Louis'nin küvete girmesine yardımcı olduğunda sıcak su Louis'nin bedeninden yukarı çıkarken ne kadar üşüdüğünü yeni farkedebildi. Çok sıcaktı ama Harry nadiren ona iyi şeyler söylediğinde vücuduna yayılan his kadar sıcak değildi.

"Bana ne söylediğini bildiğini biliyorum." Ağzını açtığında dişleri birbirine çarpıyordu. "Söyleyeceğini bildiğin için özellikle ona yaptırdığını da. Çünkü ben salak değilim ve hatta benim anlayacağımı biliyordun muhtemelen çünkü beni senaryolarındaki karakterler gibi parmaklarında oynatıp duruyorsun ve her şey senin elinde." Gözlerine bakamıyordu. Harry reddeder bir kelime bile etmedi. Bu daha çok acıtıyordu. "Bunu seviyorsun değil mi? Beni oynatmayı hatta her şeyi parmağında oynatmayı seviyorsun. Bu yüzden filmler yapıp duruyorsun ve tahmin et ne Harry? Bu gerçek hayat. Bir filmde değiliz." Yüzünü ona çevirdiğinde onun gözleri yere bakıyordu.

"Çıkar mısın üstümü giyineceğim." Harry oturduğu yerden ayağa kalktı ve arkasını dönerek kapıdan çıktı.

Louis bulduğu bornozu üzerine geçirdi ve kapıdan çıkarak o odaya girdi. Ayna olduğu yerde duruyordu ve diğer her şey de. Aynanın karşısına oturdu. Harry'nin o günkü yüzünü hissedebiliyordu. Sanki o gözleri görebiliyordu.

Harry arkasına yavaşça yaklaşarak aynadaki gözlerini ona dikerken gerçekten de gördü. Dudakları yanaklarına değiyordu çenesi ise omzuna. Gözleri onu izlerken Louis yavaşça aynaya yaklaştı. Elleri Harry'nin yansıması üzerinde gezindi. Harry onu geri çekti. Dudakları omzunda gezindi ve sonra derisini dişlerinin arasına alarak yavaşça ısırdı. Louis tepki bile vermezken Harry onun tenini kanatıncaya kadar devam etti. Dudakları Louis'nin koyu kırmızı kanının rengine bulanmıştı.

"Oscar Wilde der ki dünyadaki her şey seksle ilgilidir." Gözlerini aynaya çevirdi. "Seks dışında" parmakları çenesinin altında geziniyordu. "Seks ise güçle ilgilidir." Dudakları çenesinde geziniyordu. Nefesi sıcaktı. "Ya kontrol edersin ya da edilirsin."

"Kontrol edilmek istemiyorum." Gözleri aynada kıpkırmızı görünüyordu.

"Elbette istemiyorsun." Harry'nin yüzüne küçük bir gülümseme yansıdı.

"Daniel kim Harry?" Louis bu sorunun önemli olup olmadığına bile emin değildi. Cevabı bir şekilde biliyor gibi hissediyordu. Sanki onu tanımıştı,sanki onu hissetmişti.

Harry'nin eli çenesinin altında gezindi ve çenesini yavaşça kaldırarak gözlerinin aynaya odaklanmasını sağladı. Harry'nin işaret parmağı kendi yansıması üzerindeydi.
Louis şimdi anlıyordu. Onu farketmeden role hazırladığını söylerken neyi kastettiğini ve neden yanında tuttuğunu anlıyordu. Aklındaki her şey mükemmel bir uyumla yerlerine oturmuş gibiydi. Harry senaryosuna başrol olarak en iyi bildiği karakteri yazmıştı. Bir başkasını değil.

Masanın üzerindeki rujlardan birini aldı "Ben küçükken-" kapağını açtı "annem asla-" ruju elinde parçaladı "bunlardan birini kullanmamı istemezdi." Elleri kırmızıya boyanmıştı. "Ben sadece eğleniyordum o ise benden iğreniyordu." Sesi derinliklerinde bir yerlerde hala sahip olduğu yardım bekleyen bir çocuk gibi çıkıyordu ve Louis onu böyle görmektense hakaretler etmesini tercih edeceğini düşündü. Onun bu yüzünü kaldırabileceğine emin değildi.

Elleri masanın yanındaki çekmecelerde gezindi. Sonra çekmecelerden birinden bir makas buldu. Saçlarına doğru götürürken Louis elleriyle onu engelledi.

"Ne yapıyorsun?"

"Saçlarımı kesmek istiyorum."

"Hayır,istemiyorsun. Lütfen yapma." Harry'nin gözleri şüpheyle üzerinde gezindi.

"Neden?"

"Çünkü-" Bunu söylemesi biraz zor olacaktı. "Onları seviyorum." Harry bir süre ne düşündüğü anlaşılamaz bir ifadeyle gözlerinin içine baktı ve sonra makası masanın üzerine koydu.

Çekmeceden bir defter çıkarttı. Kahverengi,deri bir defterdi bu.

"Bu ne?" Louis deftere bakıyordu.

"Bu benim günlüğüm Louis." Louis'e uzattığında Louis günlüğü eline aldı. "Onu daha iyi anlaman için."

Sonra arkasını dönerek kapıya doğru yürüdü.

"Nereye gidiyorsun?"

"Gel benimle."

Harry'i bahçeye kadar takip etti. Sonra elinde bir sepet dolusu çiçekle geldi ve renkleri karanlıkta zor anlaşılmasına rağmen Louis mavi olduklarını anladı.

"Ne yapıyorsun?"

"Çiçeklerime hiç bakmadığımı söylemiştin." Elleriyle toprakta çukurlar kazıyordu. "Onlara tekrar bakmak istiyorum. Bu yüzden en güzel çiçeklerden ekmek istedim." Louis yanında diz çökerek ona yardım etti. Bütün gecelerini bu şekilde harcamışlardı. Ve sonra güneş yüzünü göstermeye başladığında ortaya çıkan iş muhteşemdi.

"Şimdi diğer çiçeklere haksızlık oldu Louis. Asla bunlar kadar güzel olamayacakları için kıskanıyor olmamalılar" Louis'e son kez baktı ve içeri girdi.

Love KillsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin