13

767 73 42
                                    




Şu aptal partilerden birindeydi. "Eğer ünlü bir aktris ile birlikte olursan imajına büyük bir katkısı olur." demişti Liam. Louis de onu dinleyerek birkaç kişiyle konuşmaya çalışmıştı. Ve Louis kadınlardan hoşlanmıyordu ama hepsi sadece bir roldu. Bir önemi yoktu. Ama bilirsiniz Louis uyuklamadan tek bir konuşmanın sonunu getiremiyordu.

Bunlar gerçekten sıkıcı insanlardı ve bahsettikleri tek şey yönetmenleriyle olan çatışmaları -ah bunu kendisi çok iyi bilirdi- ya da diğer oyuncularla ilgili dedikodulardı ve bu başka birine ilginç gelebilirdi fakat Louis'e gelmiyordu.

Ona ilginç gelebilecek şeyler daha çok piyano sesi duyduğunda cennete gitmiş gibi transa giren, bir günde elli pasta yapabilme kapasitesi ve psikopatlığına sahip olan ve biraz tatlı bir iticiliği olan bir insan olabilirdi. Ama çevresinde böyle bir insan yoktu ve Louis gerçekten bu adamı aşmalıydı. Her akşam onun filmlerini izleyerek onun beynini biraz daha keşfetmeye çalışmak yapması gereken bir şey değildi.

Ayrıca bu kadınlarla konuşmasının sonu hep 'Evine gidelim mi?' Tarzı şeylerle bitiyordu ve Louis'nin bir evi bile yoktu. Zayn'den yeterince yük olduğunu zaten hissediyordu bir de eve birini atamazdı. Louis'nin yeni bir ev alacak kadar parası elbette vardı ama ev bakmak için yeterli enerjisi yoktu. Ya da sadece yalnız kalmaktan korkuyordu.

Zayn'den bahsetmişken o çok ünlü bir fotoğrafçıydı bu yüzden eve her gece yeni yüzler getiriyordu. Alkol ve sigaraların yanında Louis, hap gibi şeyler kullandıklarını da görmüştü.
Bir keresinde onlardan birini Louis'e vermişti. Louis ise asla kullanmamıştı ve zor bir güne saklıyordu. Bu yüzden hep cebinde taşıyordu. Zayn hafif bir hap olduğunu söylemişti ama ona inanmalı mıydı bilmiyordu çünkü ona göre her şey hafifti.

Saat gecenin biriydi.

Görünmemek ya da herhangi bir kameraya yakalanmamak için ucuz, kuytu köşedeki bir gece kulübünün önünde duruyordu. İçeri girmekle girmemek konusunda bir süre kararsız kaldı. Cebinden hapı çıkardı ve bir süre sadece baktı sonra ağzına attı ve içeri girdi.
İçeride o kadar çok duman vardı ki dumandan önünü göremiyordu. Zorlanarak yürüdü ve bir yer bulmaya çalıştı.

Sonra gözleri bir şeye takıldı. Kıvırcık, uzun saçlar. Ayni renk ve ayni uzunluktaydılar. Tanrım, Harry burada da mı onu takip etmişti?

Yavaşça arkadan yaklaştı. Yüzü görüş alanına girdiğindeyse tüm hayalleri bir toz gibi uçtu. Karşısındaki yüzün mükemmel yeşil gözleri yoktu. Koyu kahverengi gözleri vardı. Ve karşısındaki kişi Harry kadar güzel değildi. Mükemmel dudakları ve teni de yoktu.

"Merhaba."

"Ah seni tanıyor muyum?"sesi de onun kadar yumuşak ve güzel değildi.

"Ben oyuncuyum muhtemelen bir filmde falan gördün."

"Ah,evet doğru şu filmde, şey olan-"

"Baksana bu konuşma faslını direk atlasak ve bana beni becermek isteyip istemediğini söylesen?"

Louis büyük bir risk almıştı çünkü burası bir gay bar değildi ve karşısındaki insanın gay olma ihtimali çok düşüktü. Ama gülümsedi ve onu takip etmesini söyledi. Derin bir nefes aldı ve arkadaki tuvaletlere kadar onu takıp etti.

Her yerde işi pişiren insanlar bekledi ama burası kımsesiz, çürümüş, iğrenç bir tuvaletti.
Bir tane kabine girerek kapıyı kapattılar.

Adam Louis'nin yüzünü duvara yapıştırdı ve eli pantolonu üzerine gitti.

"Hayır,hayır. Basit bir oral istiyorum sadece." Çünkü o kadar ileri sadece Harry gidebilmişti ve başkası gidemezdi.

"Sana Harry diyebilir miyim? Sıkıntı olur mu?" Karşısındaki yüz sırıttı.

"Oh, hayır seni ağzıma alsam yeter bana ne dediğin umrumda değil."

Louis gözlerini kapadı ve ellerini saçlarında gezdirdi. Bu Harry olabilirdi. Bunu hayal etmek o kadar zor değildi.

Adam yavaşça aşağılara doğru inmeye başladığında Louis saçını çekerek kaldırdı.

"Lütfen bana biraz daha dokun. Buna ihtiyacım var Harry."

Adam dudaklarını öpmeye başladı. Sonra yüzünü boynuna gömerek orayı öpmeye başladı. Tek eli ise pantolonunun üzerinden Louis'nin penisini okşuyordu.

"Bana tokat atabilir misin?"

"Ah, demek böyle seviyorsun." Sesi her şeyi mahvediyordu.

"Lütfen asla ses çıkarma."

Sonra yüzünde sert bir darbe hissetti. Bu kötü hissettirmiyordu. Louis bunu seviyordu.
"Şimdi dudaklarımı kanatana kadar ısır." Dişleriyle Louis'nin dudağını ısırmaya başladı. Dudakları artık Harry'nin dudakları gibi hissettiriyordu. Gözlerini kapattığında hayal etmek o kadar da zor olmuyordu. Bunlar Harry'nin dudakları, Harry'nin teniydi artık.

"Hayır, biraz daha öp beni lütfen. Sadece biraz daha." Yalvarıyordu.

"Ahhh,Harry..." saçları yüzüne değiyordu.

"Seni çok seviyorum Harry. Seni çok seviyorum. Lütfen bana dokunmaya devam et" gözlerini biraz daha sıktı. Bir an açıp her şeyi mahvetmekten çok korkuyordu. Hayır,yanlış görmüştü bu Harry'di. Soğuk bir tuvalet kabininde değillerdi. Evindeydiler. Her şeyin başladığı yerde ve Harry ona dokunuyordu.

"Ben de seni seviyorum Louis." dediğini bile duydu. Hayır,Louis sadece kötü bir kabus görüyordu. Karşısındaki Harry'ydi ve onu seviyordu. Belki gerçekten de seviyor diye düşündü Louis. Bu gerçekten de Harry ve beni gerçekten seviyor.

Harry olmayan adam, yavaşça aşağıya indi ve pantolonunu açarak onu bir hamlede ağzına aldı.
Louis elleriyle saçlarını tutuyordu.

"Bu çok iyi hissettiriyor Harry. Mükemmelsin. Seni çok seviyorum çok..." konuşmak gittikçe zorlaşıyordu.

İşi bittiğinde adamın klozetin içine tükürdüğünü duydu.

"Şimdi sıra sende sürtük." Harry ona asla böyle demezdi. Oysaki adam Louis'nin elini kaldıracak gücü bile olmadığını bilmiyordu.

"Sıra sende dedim." Sesi yakıyordu. Harry'nin yumuşak sesinden çok uzak olan bu ses Louis'yi yakıyordu.

Anı bir refleksle klozete eğildi ve içindekileri çıkarmaya başladı.

"Lanet olsun." Louis gözlerini açtığında adamın iğrenerek buruşturduğu yüzünü gördü.
Daha sonra kapıyı açarak çıktı. Louis'nin tamamen inik pantolonunu bile kaldırmadan onu öylece yerde bırakıp gitti.

Louis'nin Harry'si onu asla iğrenç bir tuvalet zemininde yarı baygın bir şekilde bırakmazdı. Harry onu her zaman kurtarırdı.

Soğuktu. Çok soğuktu ve Harry'nin evi böyle hissettirmezdi.

Tuvalet kabininin kapısı açıldığında bir hayal gördüğünü düşündü. Sadece bir sanrı. Beyni ona oyun oynuyor olmalıydı.

"Lanet olsun Louis!"

Bu ses... Harry'nin sesiydi. Gerçek Harry'nin sesiydi. Louis her şeyi bulanık görüyordu ama biraz yaklaşınca bu yüzün beyninin hayal edemeyeceği kadar güzel olduğunu düşündü. Her bir ayrıntısı mükemmeldi. O kadar güzeldi ki Louis'nin canını acıtıyordu. Çok acıtıyordu.
Yüzü endişeliydi. Çünkü beni seviyor diye düşündü Louis. O bir yalancı, beni seviyor ve beni yine kurtarmaya geldi diye düşündü.

Pantolonunu giydiren eller hissetti. Hayır, bunları hayal ediyor olamazdı. Ya da ölmüş ve cennete düşmüştü ve burası o kadar soğuk değildi artık.

Harry onu yerden kucağına alarak kaldırdığında yüzünü göğsüne gömdü. Kokusunu içine çekti. Onun kokusuydu. Cennet gibi kokuyordu ve ev gibi.
"Ben seninle ne yapacağım Louis?"

Love KillsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin