Harry onu gördüğünde Louis bahçedeki çiçekleri sulamakla meşguldü."Ne yapıyorsun?" kalın ses Louis'nin dikkatini çekti.
"Söylesene bu çiçekleri en son ne zaman suladın?"
"Yağmur suyu varken sulamaya niye ihtiyaç duymalıyım?" Yavaşça yanına yaklaştı. Gözleri yeni uyandığının habercisi olarak kırmızıydı.
"İçimden bir ses uzun zamandır bu kadar uzun uyumadığını söylüyor." Elindeki hortumu bir kenara bıraktı. "Bu arada kediyi besledim. Yani Louis'i. Bunu söylemek biraz tuhaf geliyor." İçeri doğru yürüdüğünde Harry de arkasından geliyordu. "Ve sana kahvaltı hazırladım." Yaptığı işten gururlu bir şekilde gülümsüyordu. Bir fincan alarak kahve doldurdu. "Her zamanki gibi sütsüz ve şekersiz." Harry teşekkür bile etmeden kahvesini içmeye başladığında Louis sinirlendiğini hissetti. Harry ise kaşları çatık bir şekilde ileriye bakıyordu.
"Bugün benimle bir film gösterimine geliyorsun. Çok sevdiğim bir yönetmen olmasaydı davetini asla kabul etmezdim."
"Bugün mü?"
"Evet,işin mi var?" güldü.
"Evet, aslında var." Harry ile göz teması kurmaya çalışırken bir yandan istemeden de olsa gözlerini kaçırıyordu.
"Zayn parti veriyormuş ve beni davet etti ama seni neden davet etmedi anlamadım muhtemelen seni de etmiştir."
"Biz Zayn ile birbirimizi sevmiyoruz Louis. Ayrıca gidebileceğini kim söyledi?" Elindeki fincanı masaya koydu.
"Pardon? İzin falan istemedim zaten."
Harry merdivenin başında durdu ve Louis'e döndü. "Seni ben bırakırım ve ben alırım. " Louis neden bu kadar kontrol manyağı olduğunu anlayamıyordu.
"Tamam."
"Şimdi gel de sana kıyafet bakalım."
Moda Harry'nin en sevdiği şeylerden biriydi. Louis onu sadece filmlerle ve modayla ilgili konuşurken bu kadar heyecanlı olduğunu görüyordu. Çünkü bu alanlar Harry'nin özgüveninin yüksek olduğu alanlardı. Giyinme odasında yüzlerce farklı desende ve renklerde gömlekler vardı. Ve dünyadaki her bot çeşidi bu odada bulunuyor olabilirdi. Louis'i giydirmek ise onun en sevdiği şeylerden biriydi ve Louis bunu bildiği için onlarca kere tekrarlanan kıyafet deneme ritüelinden şikayetçi olmamaya çalışıyordu.
Louis modadan hiç anlamazdı ama Harry hazır olduğunda onun ne kadar zevkli bir giyim tarzı olduğunu anlıyordu. Uzun,parlak saçları ve pahalı kıyafetleriyle yine nefes kesici duruyordu. Louis bunu düşünmemeye çalıştı. Harry ise Louis'nin kendisini izlediğini farkettiğinde kendinden emin bir şekilde gülümsedi ve Louis ona ego tatmini verdiği için kendine bir kez daha kızdı.
Güneş batmak üzereydi ve gökyüzü hafif kararmıştı. Araba durdu ve Louis arabadan indi. Her tarafta tanıdık oyuncu ve yönetmenler vardı. İçeri girdiğinde ise birkaç kişi onunla selamlaştı ve tanıştı. Film çıkmamıştı ama daha şimdiden tanımadığı bütün yüzler ondaydı ve kendini spot ışıklarının altında hissediyordu. Çünkü yanında Harry Styles vardı ve herkes onun filminin yeni başrol oyuncusunu tanımak istiyordu.
"Nasılsın?" Harry kulağına eğilmişti ve sesi fısıltı gibi çıkıyordu.
"Bilmiyorum. Çok garip geldi."
"Alışacaksın merak etme." Güldü. Bir yandan da ona yolu gösteriyordu. Gazetecileri ve kameraları geçtiler. Salona geldiklerinde ikisi de oturdu ve biraz sonra film başladı.
Louis filmi izlerken bir an Harry'nin film izlerken nasıl göründüğünü düşündü. Kafasını ona doğru çevirdiğinde sahneler ilerlerken yüzüne pembe,mavi,beyaz ışıklar yansıyordu. Gözleri ise çok dikkatli bir şekilde karşısındaki filmdeydi. Tamamen odaklanmıştı ve Harry en çok kim olduğunu unuttuğunda ve bir şeylere odaklandığında gerçek ve aynı zamanda o kadar da gerçek üstü görünüyordu. Louis filmin sonuna kadar ona bakabilirdi ama bunu yapmadı. Yüzünü çevirdi ve yanındaki kişiyi unutmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Kills
Fanfiction"Güzelliğin olduğu yerde acıma vardır, basit bir sebepten dolayı; çünkü güzellik ölmelidir: güzellik daima ölür."