5

838 90 54
                                    

"Neden hala kalkmadın Louis?" Louis kafasında ve midesinde gecenin etkilerini hala görebiliyordu. Aynı zamanda ruh halinde de. Saat öğleni geçmişti ve hala yataktan kalkamamıştı. Gözleri kırmızıydı ve duvardaki bir noktaya sabitlenmişti. Harry, Louis'nin yatağının kenarına çömeldi. "Louis." Sesini kalınlaştırmıştı.

"Kalkmak istemedim. İyi hissetmiyorum."

"Saçmalama."

"O gün bana neden öyle bir şey yaptırdın Harry?"

"Ne?"

"Kendimi çok iğrenç hissediyorum. Ruhen hastalıklı gibi ve o an umrumda bile değildi ama şuan aklımdan çıkmıyor ve o kadar iğrenç hissediyorum ki..." gözleri ıslaktı. "Nolur konuş benimle çünkü düşünmeye devam edersem çıldırabilirim."

"Böyle düşündüğün için üzülmene gerek yok Louis." Sesi yumuşacık ve rahatlatıcıydı. "Üzücü olan bunu şimdiye kadar farketmemendi çünkü haklısın. Hastalıklısın."

Kelimeleri tokat gibi çarptı. Louis gözyaşlarını geri itti. Yattığı yerden kalktı. Yerde oturan Harry'e yaklaştı. Şimdi gözlerini çok yakınında hissedebiliyordu çünkü boyları aynı hizadaydı.
"Sen de hastalıklısın Harry."

"Biliyorum bu yüzden seni yanımda tutuyorum. Kendimi yalnız hissetmemek için." Dudakları gülmüyordu ama gözlerinde alay vardı. Bu sözlerin Louis'i çok sinirlendirmesi gerekiyordu ama ilginç bir şekilde rahatlatıyordu. Harry'nin alaycılığı ve istediği her şeyi söylemesi, moralini düzeltmek için söylenen yalanlardan daha rahatlatıcıydı. Oturduğu yerden kalktı. Elini Louis'e uzattı.

"Sana evi hiç dolaştırmadım." Louis ona uzatılan eli aldı. Birlikte yukarı çıktılar. Louis bu kata daha önce hiç çıkmamıştı. Tuhaf bir şekilde merak da etmemişti.

Harry bir rönesans tablosunu andıran odanın kapısını açtı. Her yerde oldukça eski görünen göz alıcı resimler vardı. En ortada ise kocaman kuyruklu bir piyano bütün görünümü tamamlıyordu.

"Piyano mu çalıyorsun?" Louis heyecanlandı ve piyanoya doğru yürüdü.

"Benim değil. Tanıdığım biri çalıyordu." Louis kim olduğunu sormadı.

"Ne yapıyorsun?" Louis piyanonun karşısında yerini aldı ve elleriyle yavaşça tuşlara basmaya başladı. Odadaki müzik çok huzurluydu. Oldukça yoğun ve rahatlatıcıydı. Louis'nin gözleri çalarken hep kapalıydı. Gözlerini açtığında da Harry karşısında hep düşünürken yüzünde beliren o ifadeyle duruyordu. Bu ifadeyi Louis'nin kazanmış olması onun için çok özeldi.

"Piyano çaldığını bilmiyordum."

"Beni çok hafife alıyorsun Harry."

"Ç-çok güzeldi." İyi şeyler söylemekteki acemiliği hissedilebiliyordu ama Louis dürüst olduğunu biliyordu.

Harry' i takip ettiğinde bu sefer açılan oda koyu kırmızı ve beyaz renklerindeydi. Ortada kocaman bir yatak vardı. Harry elini kocaman giysi dolabına uzattı. İçinden beyaz,saten bir sabahlık çıkardı. Sonra Louis'e yöneldi. Elleri tişörtünün üzerinde gezindi. Sonra tişörtünü çıkardı.

"Ne yapıyorsun?" Harry eliyle susması için bir işaret yaptı. Pantolonunun fermuarını açtıktan sonra pantolonunu da çıkardı. Louis sadece çamaşırıyla kaldığında ona elindeki sabahlığı giydirdi.

"Çok güzelsin" ellerini Louis'nin yüzünde gezdirdi. Sonra eliyle onu yönlendirerek takip etmesini sağladı. Onu önünde kocaman bir ayna olan masaya oturttu. Çekmeceden bir şeyler aldı.

"Bu çaldığın ruj hatırladın mı?" Gülümsedi. "Sana çok yakışacak." Ruju yavaşça Louis'nin dudaklarına sürdü. Rengi koyu kırmızıydı. Louis'nin arkasına geçti. Louis aynada yaptıklarını izliyordu. Sabahlığı omzundan yavaşça indirdi ve omzunu öpmeye başladı. Gözleri aynada Louis'nin şaşkın gözlerindeydi. Elleri Louis'nin bacaklarından yukarı yavaşça çıkıyordu. Dudakları boynundaydı.

"Seni istiyorum." Nefesi kulağındaydı. "Sen de istiyor musun?" Louis cevap veremedi
Louis'i oturduğu yerden kaldırdı. Saten yatağın üstüne attı. Yavaşça yatağa tırmandı. Dudakları Louis'nin dudaklarındaydı. Biraz sonra durdu. Nefes nefeseydi ve öpülmedik yer bırakmamıştı Louis'nin bedeninde.

"Ama biraz beklememiz gerekiyor çünkü seni böyle masumken daha çok seviyorum." Gözlerini kapadı.

Love KillsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin