21

555 63 74
                                    

Louis'nin gözyaşları Harry'nin gidişiyle birlikte yanaklarında kurudu. Artık ağlamayı kesmişti. Ne yapacağını bilemez halde etrafa bakıyordu. Harry'nin koltuğu, Harry'nin evi, Harry'nin piyanosu, Harry'nin pastaları... Ona ait olması gereken ama sahipsiz kalan her şey. Kendisi.

Bir şeyler yapmalıydı. Bunu iyi biliyordu. Onun için bir şeyler yapmalıydı. Düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Korkunç boşluk hissini ve kalbindeki ağırlığı düşünmemeye çalıştı.
Harry onlara Daniel'ın bedenini göstermiş miydi? Eğer göstermemişse her şey daha iyiye gidebilirdi. Eğer çok iyi bir avukat tutsalar onu kurtarabilir miydi? Büyük bir şans vardı. Zaten zengindiler. En iyisini tutabilecek paraya sahiptiler. Ya da Harry bir deli olduğunu kanıtlasa onu akıl hastanesine gönderirler miydi? Çünkü Harry bir deliydi.

Aklına ona son kez umut olabilecek bir fikir geldi. Yukarı hızlıca çıktı. Pantolonunun ceplerinden arabanın anahtarlarını buldu. Merdivenleri hızlıca indi ve arabasına koştu. Kapıyı açarak içine girdi ve hızlıca sürmeye başladı. O dikkatli ve kuralcı bir sürücüydü. Asla fazla hızlanmazdı. Ama ilk defa bu kadar hızlı sürüyordu. Biraz yavaşladı. Eğer kaza yapıp ölürse Harry'e hiçbir faydası olmazdı.

Tanıdık, kırık dökük yere geldiğinde arabasını durdurdu ve ağaçların yanına bıraktı. Bu yer ona çok şey hatırlatıyordu. Harry'den en çok korktuğu zamanı. Harry'den kaçtığı zamanı. Harry'nin deli olduğuna inandığı zamanı. Hayatında en çok korktuğu zamanı. Şimdi bu ev gözlerinin önünde alev almıştı. Kırmızı alevler her yere sıçramıştı. Kocaman bir yangın başlatmıştı. Alevin ışıkları yüzüne çarpıyor, sıcak yüzünü yakıyordu.

Yangını izlerken adımları geriye doğru gitti.

"Beni özledin mi sevgilim?" Arkasında özlediği,tanıdık sesi duydu. Korktuğu sesi. Onun yanındaydı.

"Harry." Arkasını dönerek ona olabildiğince sıkı sarıldı. Gözyaşları gözlerinden akmaya başladı. Başını ilk önce göğsüne yasladı sonra ellerini o çok sevdiği kıvırcıkların arasında gezdirdi. Yanağıyla dokunarak tekrar hissetmeye çalıştı onları. Gerçek olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı. Yeşil gözlerinin ona taparcasına bakmasına ihtiyacı vardı.

"Buraya geleceğini biliyordum."

"Nasıl kurtuldun?"

"Hiç götürülmedim ki sevgilim."

Yüzünü, yasladığı göğsünden uzaklaştırdı ve gözlerine baktı.
"Ne?"

"Onların hepsi bir oyundu. Para verdiğim oyuncularım. Onların hepsi bir filmdi. Çünkü benim hayatım bir film." Kahkaha atmaya başladı.

"Sen-sen ne yaptın?"

"Beni ne kadar sevdiğini ve bana nasıl bağımlı olduğunu sana da göstermek istedim. Son adımım için."

Louis duyduklarının yalan olmasını istedi. Kafasını iki yana sallayarak rüyadan uyanmak istedi. Bu olmamalıydı. Bu sefer değil. Bu sefer yapmamalıydı bunu.
Yanan evi işaret etti.

"Onu yaktım. Artık sadece sen ve ben varız." Sesi çok sakin ve yumuşaktı.

"Sen ve ben." dedi Louis, ona ıslanmış gözlerinin altından baktı.

"Evet sevgilim, sen ve ben."

"Bana kim olduğunu söyle." dedi Harry gözlerini hafifçe kısarak.

"Lo-Louis." Louis titriyordu. Soğuk bir yerde saatlerce kalmış gibi titriyordu.

"Yanlış. Louis öldü. Bana kim olduğunu söyle."

"Louis!" Bu sefer boğazını yırtarcasına bağırdı. Ona kim olduğunu anlatmak ister gibi. Onu ikna etmeye çalışıyordu. "Louis. Ben Louis'yim."

"Hayır,değilsin. Bana kim olduğunu söyle." Harry'nin sesi kalınlaştığında onun da içini ürpertti. En hassas noktasına dokunuyormuş gibi acı veriyordu ve savunmasızdı.

Başını eğdi ve derin bir nefes aldı. Beyni ona teslim olmak istiyordu. Bu çok kolay olurdu. Acı çekmeden sadece teslim olmak istiyordu. O buna karşı gelemeyecek kadar güçsüzdü şimdi. Onun ne istediğini biliyordu. Kendisi ne istediğini bilmiyordu. Artık kendini hissedemiyordu. Sadece onu hissediyordu. Onun ona bakan ve derinlerine işleyen gözlerinden başka hiçbir şey göremiyordu. Teslim ol diyordu beyni ona her şey güzel olacak. Sadece teslim ol.
Karşısındaki adam artık her ne olursa olsun güveneceği,onu destekleyecek ve ona güç verecek kişi değildi. Aşık olduğunu düşündüğü kişi değildi. Başından beri de değildi zaten. Bu acı verici bir kavrayıştı. Karşısındaki adam onun çöküşünü istiyordu,karşısındaki adam onun çöküşünden besleniyordu. Karşısındaki adam yalancıydı.

"Harry. Ben Harry'im." Kelimeler gözyaşlarıyla ve Harry'nin büyüyen gülümsemesiyle geldi.

"Kimsin?" Harry gülümseyerek ona tekrar meydan okudu.

"Harry Styles'ım." Sözler ağzından çıkarken dudakları titriyordu ama artık tek bildiği gerçek buydu.

"Evet. Harry Styles'sın." Güldü.

"Biz bir takımız değil mi sevgilim? O filmi çekeceğiz ve herkes bayılacak."

Daha da yaklaştı ve tek elini Louis'nin yanağına dokunmak ve saçlarını okşamak için kullandı.
"Seni çok seviyorum. Sen de beni seviyorsun." Louis ise kıpkırmızı olmuş gözleriyle onu izliyordu.

"Artık ölümden korkmuyorum sevgilim. Çünkü ruhum ve bedenim artık sadece bana ait değil. Bu yüzden öldüğümde yalnız olmayacağım." Dudaklarını Louis'nin alnına bastırdı.

Love KillsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin