3 ay sonra...
"Hadi Alec üfle artık!" Jace'in bağırışı ile gözlerini devirdi Alec. Acısı eskisi kadar çok yakmıyordu canını. Eğilip bütün mumları üfledi. Ardından kocaman gülümseyerek ailesine baktı.
"Geri zekalı dilek dilemeyi unuttun"
Alec hak vererek başını kaşıdı.
"Tekrar edemez-"
"Hayır!"
"Hediyeler nerede?"
Jace pastayı masaya koyup büyük mavi bir kutu uzattı Alec'e. Alec sanki 10 yaşında ki bir çocuk edasıyla heyecanla açtı kutu.
Pofuduk bir maymundu bu. Aslında çok şekerdi.
"Beğendin mi?"
"Evet. Baktıkça seni hatırlarım"
Jace kaşlarını çatıp bir süre durdu. Sonra Maryse'a dönüp:
"Senin oğlun laf mı soktu bana?"
Ama Maryse cevap vermeden Izzy bu sefer bir kutu uzattı Alec'e. Alec bunu da heyecanla açtı. Alec'in gözleri kocaman açıldı.
Bir kutu dolusu çikolata vardı için de!
(Jace'in hediyesine bin basar)
Alec hızlıca teşşekkür edip bir tane çikolata alacağı sıra da annesi kolunu tuttu.
"Hediyelerimiz bitsin sonra yersin"
Alec biraz hayal kırıklığına uğramış bir şekilde başını sallayıp kutuyu kenara koydu.
Annesi hediyeyi uzattı. Alec açmadan önce annesine dönüp:
"Eğer araba almadıysan açmama gerek yok anne"
Annesi ters bir bakış atınca Alec hemen hediyeyi açtı.
Yeni bir cep telefonuydu bu. Alec kocaman gülümserken iyice inceledi telefonu.
İPhone X di bu!
"Ya anne çok sağol cidden!" kocaman sarıldı.
Sıra babasına gelmişti. Aradan geçen onca zamandan sonra babası ile arası tamamen düzelmişti. Yine baba oğul olmuşlardı.
Babası büyük bir adım atarak oğlunun karşısında doğdu. Kocaman sarıldı.
"İyi ki doğdun Alexander"
"Bence de iyi ki doğmuşum. Yoksa bu dünya bir çöplük olarak kalırdı"
Babası gülümserken elini cebine attı ve hediyeyi çıkardı.
Alec'in inanmayıp kendini tokatladığı cinsten bir hediyeydi.
Araba anahtarı. Alec yavaşça eline alırken hala inanamıyordu.
"Ya haksızlık neden bana da yok!" dedi Jace sinirle.
"Hayırlı olsun abim. Bi gezdirirsin artık"
"Robert neden benim haberim yok?"
Babası hiç birine cevap vermezken konuştu.
"Araban bahçe de görmek istemiyor musun?"
Alec tekrar babasına sarılırken kapıya yöneldi. Jace arkasından seslendi:
"Tofaş almıştır o kadar da sevinme!" ardından bir şaplak sesi duyuldu.
Alec bahçe vardığında yine şok içinde kaldı.
Alec hala inanamıyordu."Ya baba!!"
Komik durduğunu biliyordu ama gidip arabasına sarıldı.
"Yuh bune ya!?"
"Yakışır abime"
Ailesi yaklaşırken Alec hala arabadan ayrılamamıştı. Ardından kalkıp arabaya doğru parmağını sallayarak.
"Bundan sonra senin adın ateşli oğlan"
Jace kocaman kahkaha atarken Alec ona biraz alıngan bir şekilde baktı.
"Eeee? Kullanmayacak mısın?"
"Evet evet! Alışverişe gidelim hemen!"
Ardından Alec'in kolunu tutup arabaya bindirdi Izzy. Jace söylenerek ön koltuğa geçerken. Anne ve babası kalacaklarını söylemişlerdi.
5 saat sonra...
Alec tüm günü yeni arabasıyla herkese hava atarak geçirdi.
Özellikle Josh denen o kaşarın evlerinin önünden geçip durmuştu. Babası da ona motosiklet almıştı ve zamanında Alec ile çok dalga geçmişti. Şimdi sıra ondaydı.
Günün sonunda ateşli oğlanı garaja sokmuş ve odasına çıkıp duş almıştı. Tam yatmaya hazırlanırken penceresinden ses geldi. Yavaşça camı açarken önünde bir kutu buldu. Kutunun üstünde not vardı.
Eski günlerin hatırına
-Magnus...
Alec yatağa oturup kutuyu açtı. Kocaman bir albümdü bu. Albümü de açınca içinde Magnus ile çekildiği fotoğrafları buldu. Lunaparkta, Paris de, Londra da, Çin de, evde...
Her yerde.
Alec albümü çekmecesine koyup telefonu eline aldı.
Alexander:
Yarın buluşalım mı?Ve bam! Hikaye başa döner
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My angel
FanfictionAlec: Saçmalıyorsun Magnus: Evet, ama sadece senin yanında Alec: Neden? Magnus: Bunu cidden soruyor musun?