2.8

11.2K 636 114
                                    

Ekin'i en son, Eda'nın yanında bir şey konuşurlarken görmüştüm ve hemen sonrasında, Eda mekandan ağlayarak ayrılmıştı.

Büyük ihtimalle, Ekin dayanamamıştı. Erdinç ise ruhsuz gibi etrafta dolanıp, sürekli içiyordu.

Onu daha önce böyle görmemiştim. Hepimize fazla soğuktu ve bu şaşırtıcıydı. Genelde hep güler, acısını dışarı yansıtmazdı.

Ekin, sahneye çıktığında derince gülümsemişti. Birkaç dakika önce, Eda'yı ağlatmamış gibi, mutlu davranıyordu. Ama gözleri kıpkırmızıydı.

Müzik başladığında, öylece onu izliyordum.

"Say something, I'm giving up on you. 
(Bir şey söyle, senden vazgeçiyorum.)
I'll be the one, if you want me to. 
(Eğer istersen, ben olurum.)
Anywhere I would've followed you. 
(Seni herhangi bir yerde takip ederim.)
Say something, I'm giving up on you. 
(Bir şey söyle, senden vazgeçiyorum.)

And I am feeling so small. 
(Ve çok küçük hissediyorum.)
It was over my head
(Başımın üstündeydi) 
I know nothing at all. 
(Hiçbir şey bilmiyorum.)

And I will stumble and fall. 
(Tökezleyeceğim ve düşeceğim.)
I'm still learning to love 
(Hâlâ sevmeyi öğreniyorum)
Just starting to crawl. 
(Yavaşça ilerlemeye başlıyorum.)

Say something, I'm giving up on you. 
(Bir şey söyle, senden vazgeçiyorum. )
I'm sorry that I couldn't get to you. 
(Sana gelemediğim için üzgünüm. )
Anywhere I would've followed you. 
(Seni herhangi bir yerde takip ederim.)
Say something, I'm giving up on you. 
(Bir şey söyle, senden vazgeçiyorum.)

And I will swallow my pride. 
(Gururumu zaptedeceğim.)
You're the one that I love 
(Sen sevdiğim kişisin)
And I'm saying goodbye. 
(Ve ben elveda diyorum.)

Say something, I'm giving up on you. 
(Bir şey söyle, senden vazgeçiyorum.)
I'm sorry that I couldn't get to you. 
(Sana gelemediğim için üzgünüm.)
Anywhere I would've followed you. Oh-oh-oh-oh
(Seni herhangi bir yerde takip ederim. )
Say something, I'm giving up on you. 
(Bir şey söyle, senden vazgeçiyorum.)

Say something, I'm giving up on you. 
(Bir şey söyle, senden vazgeçiyorum.)
Say something... 
(Bir şey söyle...)

Ekin, sahneden iner inmez, Erdinç elinde ki bardağı, duvara fırlattıktan hemen sonra kalkıp gitmişti bile. Ekin ise yanımızda, gülerek konuşuyordu.

Onu anlamıyordum, az önce birini ağlatmıştı ve fazlasıyla duygu yüklü bir şarkı söylemişti ama hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.

Yüzüme baktığında, derince gülümsedi.

"Naber?" dedi sakince.

"Konuşamıyoruz, eskisi kadar." diye mırıldandım. O da bir anda beni kendisine çekip, sarıldı.

"Benim küçük kız kardeşim, beni mi özlemiş?" dedi ve güldü. Dönüp yüzüne baktığımda, mutlu gibi duruyordu. Ve bende güldüm.

karanfil|textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin