Sonunda geri çekildiğimizde hala sadece dudaklarımız arasında dört -uzun- santim vardı ve nefeslerimiz birbirine karışıyordu.
"Demek böyleymiş." dedi gözlerime bakarak. Nefes nefeseydi, bakışları da alev alevdi. Titredim gördüğüm tutkuyla.
"Ne böyleymiş?" dedim sesim titrerken.
"Hissetmek böyle bir şeymiş." Nefesim kesildi o anda.
"Ne hissettin ki?" dedim
Yanağını okşadığım elimi tuttu ve öptü avuç içimi. Titredim. "Tutku, Polyanna. Tutku."
"Tutku." diye tekrar ettim avuç içimi tekrar öpüşünü izlerken. Başını salladı. Ben de başımı yana eğdim. "Sadece tutku?"
Kaşlarını çattı sorumla. "Başka ne olacaktı?"
"Hiç." deyip geri çekildim. "Ben de tutku hissettim. Bolcana tutku. Aman da nasıl güzel tutku." Ve kalkıp çıktım sınıftan. Bakmadım arkama çünkü geleceğini biliyordum. Yine öfkeliydim. Benim kadar öfke karşıtı bir insan nasıl oluyordu da bu adama böyle öfkelenebiliyordu bilmiyordum ama durduramıyordum kendimi. Zaten ben neye sinirlendiğimi de bilmiyordum. Kendime mi sinirliydim? Yoksa Cemil'e mi? İyi de adamı ilk ben öpmüştüm. O da bana karşılık vermişti. Muhteşem, harika ve baştan çıkarıcı bir öpücüktü ama sorun bu değildi. Sonrasında hissettiği şeye tutku demişti ve bu da sorun olmamalıydı. Ama niyeyse aldığım cevaptan hoşlanmamıştım.
"Buse?" diye seslendi bir adım gerimden gelen adam. Durmadım.
"Evet?" dedim asabice.
"Sen neye kızdın şimdi?"
"Savaşlara kızdım. Küresel ısınmaya. Çevre kirliliğine kızdım Cemil." diye söylendim ve "Tuvalete gireceğim, gelme peşimden." dedim.
Elimi yüzümü yine yıkadım, boynumu ıslattım, serinlemeye çalıştım. Sanki bedenim yanıyordu. İçim kıpır kıpırdı ve bacaklarım halsizleşmişti. Sanırım tahrik olmak buna deniliyordu. Ellerimi lavabo tezgahına dayayıp bir süreliğine düşüncelere daldım. Az evvelki öpüşmedeydi aklım. O nasıl sahiplenici bir öpüştü, nasıl hapsetmişti beni kendine... Ağzımda tadını duymak, onu öpmek, diline dilimle dokunmak... Utançla yanaklarım kızardı. Ben bir adamın ağzını mı tatmıştım?!
Ben?!
Elim kalbime gitti, sonra da dudaklarıma dokundum. İlk'ti. Dokunan, öpen, sahiplenen ilk adamdı. Bundan sonra başka birini daha öper miydim bilmiyordum ama Cemil ilkim olarak hep özel kalacaktı. Seher bir sürü adamı öpmüş, benim hiç kimseyi öpmemiş olmamla hep dalga geçmişti ama bedenim benimdi. Benim için çok özeldi ve ona herkes dokunsun istemezdim. Sadece özel kişi benim dudaklarımın tadını bilsin isterdim mesela. Ve kalçalarımın dolgunluğunu o özel kişi dokunuşlarıyla keşfetsin. Cemil dokunmuştu. Hissetmişti ve ben de onun bedenini hissetmiştim. Bu zamana kadar Cemil'i beklemiştim demek ki.
"Tutku." diye fısıldadım aynadaki aksime. Tutku hissetmişti Cemil. Ben de öyle hissetmiştim sanırım, tam emin değildim ama hissettiklerime basitçe tutku demeyi yediremiyordum kendime. Bu kadarcık olamazdı. Belki biraz fazla hayalperesttim ama daha azıyla yetinemezdim. Bekleyişim, sabredişim ve sonunda bu kadar mükemmel bir öpücükle ödüllendirilişim, bu öpüşmeye basit bir 'tutku' dememi zorlaştırıyordu.
"Tutkuymuş!" dedim sinirle ve peçeteye elimi silip çıktım tuvaletten. Yine kapının tam önünde dikiliyordu Cemil ve bedenine yine çarptım. Önceden de etkilenirdim bedeninden ama şimdi bu adamın bana nasıl bir zevk verebileceğini öğrenmiştim. Hem de sadece bir öpüşmeyle! O yüzden çarptığım bedenle nefesim kesildi, bakışlarım yüzüne döndü ve utançla kızardım. "Şey... pardon."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakıp Kül Et Beni ❤️Tamamlandı❤️
Romance*ÇEREZ TADINDA BİR HİKAYE* Buse ve Cemil'in Hikayesi. Buse'yi psikopat babasından korumak için tutulmuş bir korumaydı Cemil. Tek görevi kadını korumak, onun başına bir şey gelmeden hayatını sürdürdüğünden emin olmaktı. Ama bu sırada iki genci de yo...