6.BÖLÜM

894 49 3
                                    

Alarm sesiyle gözlerimi açtım. Yatakta gözlerim açık yatarken birden, öğle arasının bitmesine yarım saat kaldığı aklıma geldi.

Hemen yataktan kalktım, daha doğrusu düştüm (!). Yatağıma bakınca ranzanın üst katında olduğumu farkettim. Tabii düşerken çığlık attığım için Yağmur da birden yerinden sıçradı.

En azından Yağmur'u uyandırmayı başardım diye düşünürken Yağmur'un da kafasını vurduğunu anladım. Kafayı vurunca çığlık attığı için anlamamak imkansız zaten.

Ben kalçamı Yağmurda kafasını tutup kıvranırken birden kapı açıldı. Kapıda bize şaşkın şaşkın bakan bir adet Doruk gördüm:

"Ne oldu kızlar bu haliniz ne ?"

"Sorma Doruk ya. Bu Cemre yüzünden ikimiz de ağır yaralıyız."

Dedi Yağmur bir yandan kafasını ovalarken. Doruk anlamamış gözlerle bana bakarken ben konuşmaya başladım:

"Ben alarm sesini duyunca uyandım. Sonra aşağıya iniyim derken yere yapıştım. Yere yapışınca da çığlık attım sonra da Yağmur uyandı ve kafasını vurdu."

Ben tek nefeste bütün olayı anlattım Doruk'un tepkisi ise yerde kıvranmak oldu. Ama bizim gibi acıdan değil de gülmekten kıvranıyordu.

Doruk'u gönderip hazırlandık ve derse gittik. Kapıyı tıklatıp içeri girdik. Keşke girmeseydik. İçerde bir hoca vardı ve yanında da müdür öğrencilere bir şeyler anlatıyordu. Tabii bizi görünce durdu ve dönüp bize baktı.

"Kızlar ders başlayalı 5 dakika oldu. Siz neredesiniz ?"

Dedi. Arkadaki bayan hoca da müdürün arkasından eğilmiş, bize kırmızı gözlüklerinin üstünden bakıyordu. Yağmur konuşmaya başlamayınca ben başladım:

"Eeee.. şeyyy...bizz...odamızdaydık. Arkadaşım kafasını vurdu da bende onun yanındaydım."

Evet en iyisi doğruları söylemekti. Müdür geldi ve Yağmur'un kafasına baktı.

"Revire gittiniz mi?"

"Hayır."

"O halde ders çıkışı revire gidin. Şimdi hemen yerlerinize!"

Dedi. Bizde tabii korkudan hızla yerimize gittik. Müdür gitti ve bizde derse devam ettik. Daha doğrusu biz derse başladık, diğerleri derse devam etti. Hoca anlatırken Yağmur'a hocanın adını sordum:

"Hocanın adı ne ?"

"Eslem hoca. Bence okuldaki en sevimli, en kafadar hocalardan biri. Hakan hocayla evliler. Bu arada hava elementi hocası."

"Tamam teşekkürler."

Dedim ve dersi dinlemeye devam ettik.

~~~~~~~~~~~

Ders bitiminde Yağmurla revire doğru ilerledik. Revire vardığımızda içerde beyaz önlüklü bir doktor vardı. Sedyeyi işaret etti ve eldivenlerini giydi. Yağmur sedyeye oturduktan sonra:

"Evet şikayetin nedir?"

"Başımı ranzaya vurdum. Aslında önemli bir şey yok ama müdür gelmemizi söyledi."

"Tamam bir bakalım da önemli olup olmadığına sonra karar veririz."

Doktor kısa bir süre Yağmurun kafasına baktı. Sonra birden doğrulup eldivenlerini çıkardı:

"Evett. Önemli bir şeyin yok ama ağrın olabilir. Onun için sana bir ağrı kesici vereceğim."

Dedi ve bize gerekli olan ilacı uzattı. İlacı alıp revirden çıktık. Yağmur:

"Bahçede biraz oturalım mı?"

"Olur ama benim lavaboya gitmem lazım. Sen git ben arkandan gelirim. Bu arada lavabo nerde?"

"Arkandan sağ dön. Acele et ama."

"Tamaaam."

Hemen lavaboya gittim. İşimi halledip bahçeye doğru yöneldim. Bahçe kapısından çıkınca bir an duraksadım.

Yağmur yerde oturmuş üç kız da akbaba gibi başında bekliyor. Hemen koşarak yanlarına gittim. Kızı biraz ittirip Yağmur'u yerden kaldırdım. Kızlara birden dönerek:

"Ne yaptığınızı zannediyorsunuz siz ya? Görmüyor musunuz kız yere düşmüş ?! Siz de başında öküzün trene baktığı gibi kıza bakıyorsunuz ?!"

Dedim. Ortada duran kız bir adım öne çıkarak:

"Hıh. Sen bana öküzmü diyorsun?"

Dedi parmağıyla kendini göstererek. Bende etrafıma bakıp:

"Ben burda senden başka öküz göremiyorum."

Dedim. Tabii kız altta kalmadı hiç kalır mı:

"Sen kendini ne sanıyorsun bee?! Sen yenisin herhalde benim kim olduğumu bilmiyorsun?!"

"Evet yeniyim. Ama emin ol yeni olmasam da sana aynı şekilde 'ÖKÜZ' derdim."

Öküzün üstüne basa basa söyledim. Kız alayla gülüp:

"O 'SALAKLIĞI' yapıcağını sanmıyorum canım!"

Dedi. O da benim gibi salağın üstüne basa basa söyledi. Bende onun gibi alayla sırıtıp:

"Hah. Bence salaklık ne biliyor musun? Senin gibi bi seviyesizle burda dikilip hala konuşuyor olmam CANIM."

Dedim. Tam arkamı dönüp gidicekken arkamdan ittirdi beni ve:

"Sen aile terbiyesi almadın herhalde. Ne kadar da bozuk ağızın. Sen böyleysen kim bilir annenle baban nasıldır?"

Dedikten sonra yanındaki kızlarla gülüştüler. Beynimin bir anda yandığını hissettim. Sanki üstüme kaynar sular dökülüyordu. İçimden alevlerin yükseldiğini hissettim. Sanki kontrol bende değildi. Bir anda ağzımdan üç kelime döküldü:

"Ne dedin sen?"

Dedim bütün kelimeleri tek tek ve üstüne basa basa söyleyerek. Kız hala alayla gülüp:

"Ay bunun kulakları da duymuyor herhalde!!" Deyip kahkaha attı ve konuşmaya devam etti:

"Diyorum kiii aile terbiyen de yok herhaldeee!!!"

Ellerimin yandığını hissediyordum. Elimde ateş yakmışlar gibi. Kız kahka atarken gülüşü birden yüzünde soldu. Korkulu gözlerle bana baktı ve:

"Ddd- dur napıyorss- un seeen? S- söndür o aa- ateşi"

Dedi kekeleyerek. Ne ateşinden bahsediyordu bu? Ellerime baktığımda elimde ateş vardı. Ama kontrol bende değildi. Ateş birden sıçradı ve okulun tavanı yanmaya başladı. Yangını görenler çığlık atmaya başladı. Su elementinden olanlar yangını kontrol etmeye çalışıyordu. Ağzıma kan tadı geldi. Vicudum ağırlaşıyordu sanki. Yere düştüm. Gözlerim kapanmaya başladı. En son gördüğüm ise müdürün bana doğru endişeli bir şekilde koşması ve karanlık...

FANTASTİK OKULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin