yabancı, lunaparkta çalışan görevlilerin aksine baştan aşağı siyah giyinmişti.
çalışan olduğunu ele veren tek şey bileğindeki kalın bileklikti.
diğerlerinin aksine baskılı bir tişörtü veya en basitinden, adının yazılı olduğu bir yaka kartı bile yoktu.
uzamış, açık kumral saçları kulaklarının arkasına sıkıştırılmış ve alnından geriye itilmişken birkaç tutam söz dinlemeyerek kaşlarına düşmüştü.
hera yabancının sol kaşının üzerinde parlayan iki topçuğu fark etti.
dönme dolap ve daha birçok aletin saçtığı renkli ışık ile metal küpesi ışıldıyordu.
hera içini kaplayan heyecacanı dışa vurarak sevinçle bağırdı.
"merhaba!"
yabancı, hera'ya bakmayı keserek yanındaki küçük kardeşine kısa bir bakış attı.
"iki kişi misiniz?"
hera yabancının yüzünde neden hiçbir tepkinin olmadığını merak etti.
bakışlarından onu okumak zordu.
hatta hera o an, onun için tek bir kelime kullanacak olursa eğer, bu kelime memnuniyetsiz olur diye düşünmeden edemedi.
"ah, hayır! baksana burası çok kalabalık! iki kişiden kesinlikle çok daha fazlasıyız!"
kumral kaşları havalandı ve hera'ya yine gülümsemedi.
"sizden başka binecek var mı?"
hera bir başka kocaman gülümsemesi ile hararetlice konuştu.
"hayır, yalnızca ben ve küçük erkek kardeşim! adı daimon. ben onun ablasıyım!"
yabancı, ilk tepkisini vererek gözlerini devirdi ve ardından kaşları havalandı.
hah! en azından hera o, yüzünü hareket ettirebildiği için onun adına sevindi.
"belli oluyor."
daimon bir adım öne çıktı ve ablasının yapamadığı olgun izlenimi yabancıya vererek konuştu.
"sadece iki kişiyiz, bayım. lacivert yıldızlı olana binebilir miyiz?"
yabancı, boş kabini ittirerek lacivert yıldızlı olana binmeleri için yeni bir tanesini önlerine çekti.
hera bu süre boyunca hayret dolu gülüşü ile genç adamın kollarındaki dalgalanan kaslarına sırıtmıştı.
daimon önden girdi ve hera binmeden hemen önce bağırdı.
"adın ne!"
genç adam onu takmadı ve uzanıp daimon'un kemerini bağladı.
geri çekildiğinde hera, yabancının kolu saniyeliğine ona değdiği için daha da neşelendi.
"eğer yaka kartın olsaydı sana sormama gerek kalmazdı. böylece sana direkt adın ile hitap ederdim... ne kötü!"
genç kız yabancıdan bir tepki daha aldı!
yabancı, şimdi de kaşlarını kaldırmış ona bakıyordu!
hera, yabancıya hayran kalmaktan kendini alıkoyamadı.
"artık geçecek misin? kuyruk büyüyor."
kelimelerini tatsız tatsız sıralamasına rağmen hera'nın yüzünden gülüşü düşmedi.
çünkü hey! onunla konuşmuştu!
genç kız başını hızla salladı ve daimon'un yanındaki boş yere oturdu.
"ah, tabii! pardon!"
daimon ablasının bu hallerine alışkın bir tavır ile ikiliye dikkatini vermiyor ve daha yükselmemelerine rağmen etraftaki manzarayı görmeye çalışıyordu.
"benim kemerimi bağlamayacak mısın?"
yabancı yerinden kıpırdamadı ve hera kendi kemerini kendi bağlamak zorunda kaldı.
hera sıkıca bağladığı kemerinin üzerine ellerini koyarak tekrardan yabancıya baktığında genç adam ancak o zaman harekete geçti.
"indiğimizde yine seni görebilecek miyiz? biliyorsun kemeri açmakta ben zorlanmasam da kardeşim zorlanabilir."
genç adam hera'ya sırtını dönmüş, arkasındaki makinede bir şeyleri tuşlarken bile yine de onu dinlediğinden emindi genç kız.
yabancı yeşil büyük bir tuşa bastı, tekrardan onlara dönerek bastığı makineye yaslandı ve onlara seyretmeye başladı.
"ablası yardım eder."
derken hera ve daimon hareket etmeye başladı.
yükselmeye başlayıp hera yabancıya yukarıdan bakıncaya dek ona sırıttı.
hatta ondan sonra da sırıttı; ancak bunu genç adamın görebildiğini sanmıyordu çünkü onlara bakmayı çoktan kesmişti.
hera görüş mesafesinden çıkan genç adama son bir kez el sallayarak aşağı bakmaktan vazgeçti.
doğrularak arkasına yaslandı.
kardeşinin yaptığı gibi dışarı bakarak etrafı seyretmeyi tercih etmedi.
tatlı bir iç çekti ve kendi kendine küçük bir kahkaha attı.
✰✰✰
aşağıda, basabileceğiniz ufacık bir yıldız var :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
f u n f a i r
Romance❝ ℋ er gün onu görebilmek adına küçük kardeşimi lunaparka götürüyordum. ❞ - short story