⦅ 7 ⦆

283 31 3
                                    

"leo!"

leo, adını ciyaklayan kıza sırtı dönükken gözlerini devirdi ve kestiği biletten geri kalan kağıt parçasını uzattı.

yeni bilete uzanacakken adını söyleyen hera tam yanında bitti ve adını bir kez daha sevinçle bağırdı.

"biz geldik, leo!"

genç adam dolan kabini ittirerek sıradaki genç çiftin biletini kesmek üzere uzandı.

"bize merhaba demeyecek misin, leo?"

neden her seferinde adını cümlenin sonuna ekliyordu ki?

merhaba, leo... ne yapıyorsun, leo... kemerimi bağlar mısın, leo... parfüm kullanıyor musun, leo... lanet olası çenemi kapatamıyorum, leo...

tamam, bu sonuncusunu söylememişti; ancak leo, hera'nın sesine bazen kesinlikle tahammül edemiyordu.

ince kağıdı delikli yerinden yırtarken ona bakmadı ve düz bir sesle, "sıraya geçmeniz lazım." dedi.

hera, yanında dikilen ve kafasını geriye atarak dönme dolabın en tepe noktasına bakan daimon'a dönerek yüksek sesle konuştu.

"sen sıraya geç. ben sıramı burada leo ile bekleyeceğim!"

daimon ablasına hızla başını sallayarak cevap verdi ve koşarak sıranın en sonuna geçti.

hera saçlarını düzeltti ve kısa perçemlerini kulaklarının arkasına atmak için başarısız bir girişimden sonra koca gülüşü ile leo'ya döndü.

"ne yapıyorsun, leo?"

genç adam ona cevap vermemekte karar kılmıştı; ancak onu duymamış olabileceğini düşünerek hera onu dirseğinden defalarca dürttüğünde leo en sonunda ağzını açarak, "bilet kesiyorum hera." diye tatsız tatsız açıklama yapmak zorunda kaldı.

"vay canına eğlenceli olmalı!" nefes verdi ve yenisini almadan konuştu. "bu arada adımı çok güzel söylüyorsun!"

leo elindeki jetonları kasaya attıktan sonra ona döndü ve, "bağırmayı keser misin? tam dibimdeyken seni zaten duyabiliyorum." dedi.

hera fısıldayarak, "peki." dedi ardından ellerini dudaklarına kapayarak kıkırdadı.

leo'yu şaşırtarak birkaç saniye ağzını açmadı ancak en sonunda dayanamayan hera fısıldadı.

"kaça kadar çalışıyorsun, leo?"

genç adam ona cevap vermedi ve hera, bu kadar sesli bir ortamda eğer bağırmazsam tabii ki de beni duyması imkansız olur diye düşünerek genç adamın dirseğini çekiştirdi.

parmak uçlarına kalktı ve genç adamın kulağına uzanmak isterken çekiştirdiği için onu da aşağı eğilmek zorunda bıraktı.

"lunapark kapanana kadar çalışacak mısın?"

genç adamın iç çekişini ve ardından ofladığını işitti.

"evet."

hera tekrardan topuklarının üstüne bastı; fakat leo'nun kolunu bırakmayarak ona yaslanmaya devam etti.

leo hera'nın, hareketini kısıtlamasına rağmen kolunu ondan çekmedi.

"hangi gün izinli oluyorsun?"

tekrardan parmaklarının üzerine yükselerek onu çekmiş ve öyle sormuştu.

leo, "neden merak ediyorsun?" diye sorarak hera'yı şaşırttı.

"tabii ki de meraktan, seni şapşal!"

hera, gözlerinin içine leo'nun doğrudan bu kadar korkutucu biçimde bakmasına karşı biraz ürktü.

gülümsemesini daha da genişleterek bozuntuya vermemeye çalıştı.

"tahmin ediyorum... salı mı?"

leo tekrar bilet kesmeye dönerek ona cevap vermedi ve hera yanlış tahminde bulunduğunu varsayarak tekrar düşündü.

dudaklarını büzüp gözlerini kısarak gökyüzüne dikti ve parmakları ile çenesine vurdu.

"buldum! perşembe mi?"

leo ona tekrar cevap vermedi ve hera doğru tek günü buluncaya dek haftanın geri kalan tüm günleri ona saydı.

"ama hiçbiri değilse haftanın her günü çalışıyorsun demek!"

keyif alıyor oluşunu es geçerek hera'nın kulağına eğilerek fısıldadı.

"çarşambayı saymadın."

hera küçük bir çocuk gibi sevinçle zıplayacakken daimon'u fark etti ve gülüşü kursağında kaldı.

"daimon, sıranın sonuna geç! daha leo ile konuşmamız bitmedi!"

leo inledi ve küçük kardeşinin itirazları ile başa çıkmaya çalışan hera inatçılığını konuşturup daimon'u sıranın sonuna gönderdi.

"nerede kalmıştık?" diyerek tatlı gülüşü ile leo'ya döndü.

✰✰✰

f u n f a i rHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin