⦅ 14 ⦆

287 38 15
                                    

hera sokağın ucunda duran pembe dükkanı görünce yürümeyi keserek aniden yolun ortasında durdu.

leo'nun sarıldığı koluna parmaklarını biraz daha geçirerek onun da durmasını sağladı.

"ne oldu?" diye sordu genç adam hera'nın dikkatini çekmek istercesine.

ara sokaklarda yaklaşık on beş dakikadır yürüyorlardı ve hera durma ihtiyacı hissetmişti.

"nereye gidiyoruz?"

gözlerini pembe dükkandan ayıramazken bulanık gördüğü için içeride ne olduğunu deli gibi merak ediyordu.

leo ellerini cebine soktu ve, "az kaldı." dedi.

hera genç adamın koluna girmişken onu karşıdan karşıya geçirmesine izin verdi ve bu süre boyunca da gözlerini pembe dükkandan asla ayırmadı.

az öncekine kıyasla daha net görebilmesine rağmen dükkanın içinde ne olduğunu hâlâ tam olarak göremezken gözlerini kısıyordu.

kaldırımda yürürlerken ıssız sokakta onlardan başka birkaç kişinin olması hera'yı daha da meraklandırıyordu.

belki de leo en baştan onu nereye götüreceğini söyleseydi genç kız da bu kadar meraklanmazdı.

"buraları nereden biliyorsun?"

fakat leo genç kızın sorusunu cevaplamamayı tercih ederek biraz daha sabretmesini diledi ve onu götürmeyi planladığı dükkanın önüne gelene kadar ağzını açmadı.

hera bakışlarını ilerideki pembe noktadan ayırmazken gittikçe yaklaşmaları ile kalbinin ritmi düzensizleşti ve tam da genç adam dükkanın önünde durduğunda genç kızın nefesi kesildi.

etrafta o kadar çok şeker vardı ki!

her yer parlayan süsler, simler ile doluydu.

içeride bir iki kişinin bulunduğu küçük dükkana girmeden önce leo, dudakları şaşkınlıktan kocaman olmuş bir şekilde dükkanı süzen genç kıza sırıttı.

hera tek kelime edemezken leo onu beraberinde kapıdan geçirdi ve zilin melodik sesi küçük dükkanda yayıldı.

"aman tanrım."

hera şaşkınlıktan ne yapacağını bilemezken diyecek hiçbir şey bulamıyordu.

gözleri pembe duvarlı dükkanın her bir köşesinde geziniyor, parıltılı süsleri görünce seviniyordu.

duvarlara kocaman şekerler yapıştırılmış, simlerle etrafları çevrilmiş ve onca tatlı jelibon aralarına serpiştirilmişti.

tıpkı çizgi filmlerden çıkmış bir şeker dükkanı gibiydi!

"sen de benim gördüğümü görüyor musun leo!"

leo etrafla o kadar ilgilenmezken dükkana girdiklerinden beri gözleri genç kızın suratından ayrılmamıştı.

tatlı yanaklarının pembe goncalar gibi kızarmasını zevkle izlemişti.

"burası inanılmaz!" diye leo'nun kolunu bıraktı ve sevinçle bir adım öteye çıktı. "her yerde şeker var, her yerde!"

kıkırdadı ve kendi etrafında dönerek süslü dükkanın içini bir kez daha inanamayarak inceledi.

"aman tanrım bu, hayatımın en güzel ilk buluşması!"

aslında hayatının ilk buluşmasıydı da...

"şuna bir bak!"

hera'nın boyunun yarısı kadar büyüklükte bir şeker tam tavandaydı.

f u n f a i rHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin