⦅ 8 ⦆

267 29 1
                                    

"daimon, sen de benim gördüğümü görüyor musun?"

hera parmak ucunda yükselmiş, ileriyi görmeye çalışırken ofluyordu.

"göremiyorum."

daimon ablasının endişesine anlam veremiyor, kendisi etrafındaki ışıklı aletlere kaçamak bakışlar atıyordu.

"ne yani leo'nun orada olmadığını göremiyor musun?"

hera hayretle ona döndü.

ağzı kocama açılmış, yay kaşları ise havalanmıştı.

"hayır. onu göremiyorum, orada olmadığını görüyor değilim."

"aynı şey işte!"

hera küçük bir çocuk gibi mızmızlandı.

daimon ise kollarını göğsünde kavuşturup bilmiş bir eda ile açıklama yaptı.

"hayır, değil! olmayan bir şeyi göremezsin."

hera sinirle ayağını yere vurdu.

"zaten göremiyorum ya!"

daimon ablasının iki yanında sallandırdığı sıktığı yumruklarına bir bakış atıp çenesini bilmişçe yukarı kaldırdı.

"ama senin cümlende görüyorum geçiyor."

hera kardeşinin ona oynadığı sinir bozucu oyuna anlam veremeyerek ufak bir çığlık attı.

"daimon! ben senin ablanım, beni eleştiremezsin!"

daimon, ablasının sinirini daha da köpürtecek bir şey söyledi.

"sadece bazen senden daha zeki olduğumu düşünüyorum."

çenesi düşerek şaşkınlıktan kocaman açılan ağzı hera'ya komik bir görüntü kazandırdı.

"hayır, benden zeki falan değilsin! size okulda bunları mı öğretiyorlar!"

rolüne kendini iyice kaptıran daimon, ablasının sinirlenerek daha da kırmızılaşan suratına gülmemek için kendini zor tutuyordu.

"daha da fazlasını-"

"daimon! bilmem farkında mısın ama düşünmemiz gereken daha önemli bir konu var!"

daimon meraklandı ve bilmiş tavırlarını tamamen unutarak merakla ablasına sordu.

"noldu?"

hera sanki dünyanın sonu gelmişçesine çığlık attı.

"leo ortalıkta yok!"

daimon gözlerini devirdi ve bir başka ışıklı alete gözlerini çevirdi.

"geldiğimizden beri yok ve yerinde bir kız var!"

ikinci bir kriz çığlığı etraflarını sardı.

daimon, hera'yı çıldırtacak bir sakinlikle, "olabilir." dedi.

genç kızın ağzı kocaman açılmışken kaşları da yukarı havalandı.

"ne demek olabilir? beni delirtmeye mi çalışıyorsun sen!"

küçük çocuk ellerini önüne siper edercesine tuttu.

korkudan omuzları yukarı kalktı ve sinirle bağıran ablasından bir adım geri gitti.

"izin günü olabilir."

ablasının aniden tepki değiştirişi karşısında daimon daha da tırstı.

hera'nın çatılmış kaşları gidip asık dudakları kocaman bir gülüş ile aydınlandı.

"bugün günlerden ne!"

daimon bileğine küçük gelmeye başlayan saatinin dijital yazısını okudu.

"çarşamba."

hera, ah tamam şimdi anlıyorum dercesine tek elini beline diğerini alnına dayayarak başını iki yana hafiften salladı.

daimon ona soru sormaya korkarken olduğu yerde tepkilerini izliyordu.

hera ona döndü ve bileğinden tutarak çıkışa yöneldi.

"hadi, eve gitme vakti geldi."

küçük çocuk ayaklarını yere sürttü ve ablasının elinden bileğini kurtardı.

"ne!"

"dedim ki hadi eve-"

"ne dediğini duydum!"

hera dudağını büzdü ve omuzlarını silkerek, "o zaman neden duymamazlıktan geldin?" diye sordu.

daimon acıklı bir şekilde ablasına bakarken dudakları aşağı sarktı ve onu ikna etmeyi umarak masumca sordu.

"neden eve gidiyoruz da başka bir alete binmiyoruz?"

hera cevap çok basit dercesine omuzlarını silkti.

"çünkü leo yok."

daimon tepki vermeyince devam etme ihtiyacı duydu.

"leo'yu görmek için geliyoruz buraya..."

daimon boş boş gözlerle ona baktı ve hera kardeşinin akıl sağlığını kaybettiğini düşünerek telaşlandı.

ellerini önünde hızlıca salladı ve leo'yu tarif etmeye çalıştı.

"boyu bu kadar olan."

zıpladı ve eli ile uzanabildiği en yüksek noktayı işaret ederek leo'nun boyunu abarttı.

"saçları şöyle olan."

uzun saçlarını iki yana karıştırarak yüzünün önünde karman çorman oldu ve yine başarısız bir tarif girişiminde bulundu.

"buralarında küpeleri var!"

sol kaşı ve dudağının köşesine parmaklarını sürttü.

"sürekli siyah giyiniyor ya hani!"

daimon dayanamayarak ağlamaya başladı.

"eve gitmek istemiyorum! lunaparkta kalmak istiyorum!"

iri göz yaşları yanaklarından kayarak tişörtünü ıslattı.

hera dizlerinin üzerine çöktü ve yaştan ıslanan yanaklarını sildi kardeşinin.

"pekâlâ, pekâlâ! tamam, kalıyoruz!"

daimon'un göz yaşları anında kayboldu ve hera buna rağmen çocuğun rol yaptığını anlayamadı.

"hangisine binmek istersin?"

daimon parmağını uzatarak dönme dolabı işaret etti.

orada, leo'nun yerinde duran kızı görünce hera yüzünü ekşitti ve tekrar daimon'a dönerek, "bugün dönme dolaba binmeyelim. leo'ya ihanet etmek istemem." dedi.

daimon anlam veremedi; fakat anında dönme dolabı da unutarak, "çarpışan arabalar?" diye sordu.

hera sırıttı ve ayağa kalkarak daimon'u bileğinden yakaladı.

koşarak onu da beraberinde çekiştirirken sevinçle bağırdı.

"hadi gidip çarpışan arabalara binelim ve birbirimize çarpmamaya çalışalım!"

✰✰✰

f u n f a i rHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin