Raund-12

97 11 2
                                    

İyi okumalar, yazarınız hala yeni bölümü bekleyebilen tatlı kalbinizden öpüyor!

//Kerem Sayer//

Adımlarımı yavaşlatıp sahile yaklaştım. Ellerimi dar ceplerime yerleştirip denizin kıyıya çarpışını izlemeye başladım. Alnıma düşen saçlarımı düzeltip derin bir nefes aldım. Ölü yosunların kokusu eşliğinde başlayan mükemmel sabahımın harika koşusunu Zeynep'in hançer gibi kalbime sapladığı sözleri sonlandırdı.

"Sevme beni. Sevme! Zaten vazgeçeceksin Kerem bir süre sonra, şimdiden vazgeç! Zarar veriyorsun, akıl sağlığım iyi değil seninleyken. Uzak dur benden!"

İçimin sıkıntıyla dolup taşması hiç içten değildi. Ağır adımlarla yürümeye başladım. Dün gece bana bunları söylerken gözünü bir kez bile kırpmamıştı. Sahi, hiç mi içi acımıyordu da bunları gülerek söylemişti?

Onun o sözlerinden sonra öylece kalakalmıştım. Onun için, onun karşısında ağlarken o üstünü değiştirip tişörtü yatağın üstüne bırakıp başka tek bir kelime etmeden gitmişti. Dün gece hiç uyumadan balkonda 04.30'a kadar gökyüzünü izlemiş sonrasında Helin'e tek kelime etmeden evden çıkıp koşarak sahile gelmiştim. 1 saattir aralıksız koştuğum için hiçbir şey düşüncelerimi bozamamıştı. Ancak koşuma son verdiğimde yine sızmıştı aklıma.

Ellerimi cebimden çıkarttım ve saatimi kontrol ettim. Nabız atışlarımın kontrolünü de yaptım ardından yürümeye başlayarak evin yolunu tuttum.

Çalan telefonumu zorlukla cebimden çıkarttım, bu şortun cepleri gerçekten çok dardı. Numarayı görünce numara ezberimi taramadan tanıdım ve telefonu açtım.

"Kerem, kardeşim!"

"Oo, Ediz Bey. Yaşıyor muydunuz siz?"-özlem dolu sitemkar bir havada cevapladım.

Ediz benim liseden arkadaşımdı. Kendimi bildim bileli hep yanımdaydı. 2-3 aydır görüşemiyorduk yurt dışında olduğu ve telefonunu tamire verdiği için.

Evin önüne geldiğimde kapıyı açarken aramayı sonlandırdım ve gülümseyerek içeri girdim. Saat 6'ydı, maçlara 3 gün kaldığından uyku nedir bilmemem gerekiyordu. Ben en iyisiydim, hep öyle olmuştum ve olacaktım.

"Sabah şerifleriniz hayrolsun Kerem Bey, iyisiniz inşallah!"-öfkeyle karışık bir şekilde merdivenleri inen Helin'in sesiyle gülüşüm yarıda kesildi ama sonra tekrar kocaman gülümseme takındım.

"İyi olmamam için bana bir sebep göster Helincim, kahvaltı hazırladın mı?"

"Kerem saate bak bir daha az önceki soruyu sor. Sesini duyunca uyanıp geldim ne kahvaltısı! Gel şuraya da birlikte hazırlayalım."-birlikte mutfağa yöneldik. İçeri girince ben sandalyeye oturduğum ve siyah tezgahın mermerini incelemeye başladım. Gözümün önüne tezgahta oturan, bacaklarını aşağıya sallamış Zeynep geldiğinde derin bir nefes alığ kafamı iki yana salladım. Ayağa kalkıp ellerimi yıkadım ve Helin'e yardım etmeye başladım.

"Seninki aradı bu sabah. İstanbul'a dönüyormuş."-şaşkınlıkşa bana döndüğünde elinden domatesi alıp bıçak yardımı ile ortadan ikiye kestim.

"Ediz mi?!"

"Kaç tane 'seninki' var?"

"Bilmem. Saymadım."-gülmeye başladık.

"Neden dönüyormuş?"

"Hiçbir fikrim yok, Japonya sarmadı tabi. 1 yılda pes etti. Gerçi iyi bile dayandı aslanım benim, ben 2 aydan fazla durmaz diye düşünmüştüm."

1 YUMRUĞUMA BAKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin