Yıpranmış bir yaprak

28 3 1
                                    

Multimedya- Barkın Alkan

"Dünya bir oyunsa,bizde oyundaki piyonlarız"

•••
Odamda oturmuş 13 reasons why - izlemediğim bölümlerini izliyorum.
Hannah karakteri o kadar yanlız ki. Hayatını seyredince tüylerim diken diken oluyor. 17 yaşındasın ve arkadaşların seni dışlıyor,arkadaş görünümlüler ise arkadan iş çeviriyor. Bir sevgiye bir dostluğa muhtaçsın.

Ne yani bu hayatta kimseye güvenmeyelim mi?

Kızın ölümü,sırları ortaya çıkarıyor. Ölmek için on üç neden!

Psikolojimizi bozmak için mi yoksa en yakınındakine bir güvenmeyin mesajı mı veriyorlar acaba.

Benden bu kadar,leptopu kapattım. Şuan aptal gibi etrafı izliyorum. Gözüm bir anda sandalyenin üzerimdeki hırkaya takılı kaldı. Kalkıp sandalyeden onu aldım.

O gün gerçekten kendimi nedense garip hissetmiştim. Ama nedense bir yandan güzel hissettirmişti, değerli gibi.

O günden sonra hırkayı tekrar ona vermek için üniversiteye gittiğimde heryerde onu aramama rağmen onu okulda görmemiştim ve hırkası bende kalmıştı. Hem ona teşekkür etmem gerekiyordu. Hırkayı yerine bırakıp yatağıma sırt üstü yattım. Allahım hatırladıkça heyecanlanıyor hayal gücüm artıyordu. Yarın onu bulup hırkasını vericektim.

Sabah annemin odaya elektrikli süpürgesiyle dalmasıyla uyandım,ne güzel uyandırma şekliydi kalp.

Saate baktığımda bir saat sonra dersimin olduğu aklıma geldi ve yataktan kalkıp lavaboya gittim. Saçlarım bugün beni yorucak kadar dağınık değildi ama maşa yapmak istiyordum. İşlerim bitince çantamı aldım hırkayıda katlayıp içine koydum, biraz buruşucaktı ama hırka sonuçta ne değeri olabilir ki.

Evden çıkmadan önce anneme seslendim ama beni duymadı tabi sesten, bir an neden bizim hizmetçimiz yok diye düşünsemde annemin sevmediği aklıma geldi.
Artık tamamen İstanbul'u öğrendiğim için babama gerek kalmıyordu hem beni götürmek için erkenden kalkmasına gerekte yoktu çocuk değildim.

Taksiyle okula geldiğimde şimalin üniversite kapısında beni beklediğini gördüm. Taksiciye parayı ödeyip çıktım. Yanına gittiğimde telaşlı gibiydi.

"Bir sıkıntı mı var?" Nerdeyse ağlicak gibiydi. Bana sarıldı bir anda, bende kollarımı ona doladım.

"Çok kötü bir şey oldu çağın"

"Ne oldu anlatacak mısın?" Benden ayrılıp elimden tutup ağaçların altındaki banklara götürdü.

"Sana daha önce söylicektim ama geçicidir diye düşündüm" şimal
konuştukça dahada meraklı bir hal oluyordum.

"Ama işler iyice kötüye gitti" ağlamaktan konuşamıyordu.

"Konuştuğum biri vardı,onunla mutluydum beni güldürüyordu ve bana çok iyi davranıyordu. Bu davranışları kendimi değerli hissettiriyordu. Bir kere buluştuğumuzda çok iyi davrandı, sonra benimle tekrar buluşmak istedi" devamını getiremeden tekrar ağlamaya başladı." Bende kabul ettim, buluştuğumuzda bana çok yakındı bir anda eli bacaklarıma gelince korktum, istemiyorum dediğimde beni bileklerimden tutup sıktı." Bileklerini açıp bana gösterdi.Mosmordu "Be..beni zorla" hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ona sarıldım. Benimde gözlerim dolmuştu. Biz kızlar neden böyle şeyler yaşamaya maruz kalıyorduk ki.

Kendimden uzaklaştırıp yüzüne baktım gözyaşlarını sildim.
"Sana bir şey yaptımı peki?" Kafasını hayır anlamında salladı.
"Ben bağırınca birisi geldi genç bir çocuk,sonra ben bayılmıştım.
"Telefonumdan babamı aramış."

Şimali bu halde okulda kalmaması gerekiyordu bartuyla birlikte eve gittiler. Gerçekten şimalin böyle yaşaması beni bile korkuttu iyiki o çocuk şimali kurtarmıştı şimal yoksa asla kendine gelemezdi.

Bir iki derse girdikten sonra bende daha fazla ders dinlemeyip izin isteyip çıkmıştım. Şimallere gittiğimde amcam evde yoktu sevgi yenge ve şimal salonda oturuyordu.

"Gel çağın" yanlarına gittiğimde tekli koltuğa oturdum. Bir zaman sonra amcamla bartu geldiler.

Amcam sinirli gibiydi. Şimale sinirli bakıyordu. Daha fazla dayanamayıp.

"Amca şimalin hiç bir suçu yok" dediğim gibi gözler benim üzerime çevrildi.

"Benim kızım nasıl böyle bir şeyin içine bulaşır. Kaldıki onlar aile terbiyesi almış çoçuklar"

"Bu dünyada kaç kız çocuğu bu olaylara maruz kalıyor. Şimalde malesef buna maruz kalmış" Amcam sinirle ayağa kalkıp.

"Benim kızım böyle bir hata yapmamalıydı" şimale dönüp "Sen, cezalısın okulunu donduruyorum." Sevgi yenge ayağa kalkıp.

"Kenan yapma"

"Sen karışma bunu şımartan biziz,çekil kalbinizi kırmak istemiyorum."

Amcam salondan çıktıktan sonra ağlayan şimalin yanına gidip sarıldım.

"Hepsi geçecek" biraz daha yanında kalıp eve gitmek için ordan ayrıldım.
-
Eve geldiğimde babamlarda bu mesela Hakkında konuşma açmışlardı ama konuşmak istemeyip odama çıktım.

-2 hafta sonra-

Okul kantininde tek başıma oturuyorum. Kahvemden bir yudum alıp etrafıma bakıyorum, Ben elimde kahve kutum var hiç bir yapmadan otururken,bazıları deftere bir şeyler yazıyor veya okuyor bazılarıda arkaşlarıyla sohbet ediyor. Şimalle pek konuşmadık. Bartudan öğrendiğim kadarıyla hiç bir şey yapmıyormuş. Okulda konuştuğum pek kişi yok. Neden arkadaş edinmediğim hakkında bir fikrimde yok.

Ben böyle düşünürken kantinden içeriye o çocuk geldi, bu arada adınıda öğrenmiştim pek zor olmadı. Girdiği derslerin dosya kağıtlarından resmini gördüğümde isminide cabucak öğrenmiştim.

Adı Barkın'dı. Barkın alkan

Hoşuma gitmişti aslında.

Barkın kantinden su aldı,bana bakıp kantinden çıkıyordu ki ona yetişip kolunu tutup. Bana döndü,hem kolumdaki koluma hemde yüzüme baktı.Yüzünün belirli yerlerinde yaralar ve morluklar vardı. Yavaşca yutkundum ve,

"Konuşa bilir miyiz?" dedim. Tereddütle yüzüme bakıp kafasını salladı.

Birlikte bahçeye çıktık. Ben banklardan birine oturdum ama o ayakta dikiliyordu.

"Otursana"

"Ne söyliceksin acalem var" çantamdan hırkasını çıkarıp verdim. Oda sadece alıp arkasına döndü. Sonra nedense içimden bir anda.

"Arkadaş olabilir miyiz?" Dedim ve pişman oldum. Neden dedim ki durduk yere. Oda bana dönüp emin misin der gibi baktı.

"Eğer senin için sakıncası yoksa." Aslında bir arkadaşa ihtiyacım vardı ama şuan karşımda yüzü yara olan çocuk sanki uzaylı görmüş gibi bana bakıyordu. Yanıma doğru geldi. Bana yaklaştığında nefesini yüzümde hissettim. Elini kaldırıp başımın üstüne koydu ve bastırdı.

"Hey!napıyorsun bırak" o sadece elindeki yaprağı bana gösterdi.

Bir an duraksayıp tekrar konuşmaya başladı. Sanki bu çocuk geçen hafta benden özür dileyen çocuk değil gibiydi

"Bu yaprağı görüyor musun? Ne kadar yıpranmış, nerdeyse kopmak üzere."

"Yaprağın üzeri kararmış görüyor musun? Bak." Diyip yaprağı daha yüzüme doğru getirdi.

"İşte benimde hayatım,hayallerim ve içim aynı bu yaprak gibi. Şimdi söyle benimle gerçekten arkadaş olmak ister misin?"
•••

ADRIFTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin