(Bölüm 6)

138 42 3
                                    

(3 hafta önce) Ertesi akşam...

Nezarethanede durup kafa dinlemek bana çok iyi gelmişti. Eve gelip, sıcak bir duş aldım. Asu ninem bugün eve geliyordu. Evi biraz toparladıktan sonra, yemek hazırlamaya başladım.

Bir ihtimal de olsa, Barışta gelebilirdi. Onun için baharatlı olmayan sadece sebzelerden oluşan bir çorba, bize de tavuk ve mantar sote yaptım.  Ortaya küçük bir de çoban salatası hazırladım.

Odama çıkıp, telefonu elime aldıktan sonra, Asu ninemin torunu Cesur'u aradım. Telefon bir kaç saniye çaldıktan sonra,"Efendim Adal?" diyerek açtı telefonu."Yolda mısınız" diye sordum. "On beş dakika kadar sürmez. Anneannem uyudu gene arabaya biner binmez." dedi. " Ben bir şey çaktırmadım ama duyduğuma göre durumlar iyiymiş. Söyler miyiz artık?" diye sordu. 

Düşündüm biraz.. Artık saklamak olmazdı bunu. Barış gelince onu o halde görüpte öğrenmesi daha kötü olabilirdi. "Gelince söyleriz." dedim. "Ben şimdi Egeyi aramalıyım. Dikkatli gel." diyip kapadım telefonu. 

Hemen ardından Egenin numarasını çevirdim. 

"Efendim ballı börek?" diyerek açtı telefonu. Sesi neşeli geliyordu. "Ballı börek, cevizli sarmayı eve çağırıyor." dedim. "Barışta eve gelebilir artık değil mi?" diye sordum hemen arkasından. "Bilmiyorum ki bir sormam lazım." dedi. Ardından kapı sesi duyuldu, koridorda yankılanan ayak tıkırtısı ve birileriyle konuşması... Sonra telefonu tekrar kulağına götürdü "Ballı börek, bir kaç gün daha hastanede durması gerekiyormuş. Enfeksiyon kapabilirmiş yara kapanmadan çıkarsa eğer."

Moralim bozulmuştu. "Ama ben o gelecek diye ona çorba yaptım..." dedim sesimin en üzgün tonuyla. Egede buna karşılık bana çok güzel bir cevap vermişti "Eve gelemiyor olması, o çorbayı içemeyeceği anlamına gelmiyor. Değil mi?"

--------

Asu ninem ve Ege gelmiş, yemekler yenilmişti. Cesuru yolcu ettikten sonra salona geçip, sehpaların üzerine, çay dolu bardakları yerleştirdim. Asu ninemin tam karşısına gelen pufa oturmuş, nasıl söylesem diye kara kara düşünüyordum. 

Yaşı geçmişti artık ninemin, onu üzecek bir davranışta bulunmamaya çalışıyorduk elimizden geldiğince. O yüzden, kötü ve olumsuz şeyleri saklamak zorunda kalıyorduk. 

Kolumla dürtükledim Egeyi. Artık bir şey söylememiz gerekiyordu. Kulağıma eğilip "Sen hiç bir şeye karışma durumu ben anlatırım." dedi. 

"Olmaz, bütün yükü sen üstlenemezsin." dedim. "Bana bırak sadece." diyip döndü nineme. "Asum " dedi.

Ninem ara ara kapanan gözlerini açıp "Efendim güzel oğlum." diye cevap verdi. Ege tam konuya girecekti ki "Sahi Barışım nerede?" diye sordu. 

Beyazlamış kaşları çatıldı. 

Egeyle birbirimize baktık. "Barış..."  dedi ama konuyu döndüremeyeceğini bildiği için "Barış burada değil. Bir şey söyleyeceğiz ama endişelenmeni istemiyoruz." deyince Asu ninem elini kalbine götürdü. "Ne oldu Barışıma?" dedi yerinden hafif ileri doğru atılarak. "Ninem sakin ol sadece hastanede şuan. Önemli bir şeyi yok. Hasta olmuş serum takıyorlar o kadar." dedi Ege.

O an *ne yapıyorsun sen?* der gibi gözlerine baktım. Ninem "Barışın yanına götür beni o zaman!" diye kalkınca yerinden, bizde kalktık onunla beraber. "Kötü bir şey oldu, siz bana söylemiyorsunuz!" diye bağırdı. "Asum bugünlük dur. Yarın söz götüreceğim." diye girdi araya Ege. "Olmaz, götürün beni." dedi. "Yoksa taksi çağırır kendim giderim!" 

SAYDAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin