Hayatımda geçirdiğim en gergin geceydi sanırım. Yaptığım başvurunun sonucu bir gün sonra açıklanacaktı ve stresten delirmek üzereydim. Kafamı yastığa gömdüğüm anda gözlerimi kapatıp hayallere daldım.
Evet kızım, kabul edilemedin diyelim ne yapıcaksın? 1 sene boyunca dil kursuna gittin, hayaller üstüne hayaller kurup bu günü iple çektin, neredeyse günü gününe giyeceğin kıyafetleri bile ayarladın, oradaki ev fiyatlarına baktın, çalıştın ve para biriktirdin. Ya boşa giderse? Ya burada kalmaya devam edersen ne olacak?
Ağğ nefret ediyorum bu olasılıktan.
Peki ya kabul edilirsem! Allah'ım bu cümle neden bu kadar güzel? İhtimal olasılığı bile cümlenin güzelliğini bozmuyor. Kabul edildim ve hayallerimin ülkesine gideceğim. Kore'ye gideceğim. Orada 3 ay kalıp öğrendiğim dili pekiştireceğim, yeni arkadaşlıklar kuracağım ve en önemlisi delicesine hayran olduğum adamlarla aynı yerde nefes alıp vereceğim. Ah düşünmek bile kalbimin yerinden çıkıcakmış gibi atmasına sebep oluyor.
Cebelleştiğim hayallerim arasında uykuya daldığımı bile fark etmeden ertesi günü sabahına uyanmıştım. Gözlerimi açtım ve saate baktım, cevap kağıdının çoktan gelmiş olması lazımdı. Sakin bir şekilde yataktan kalktım ve dişlerimi fırçalamaya gittim. Açıkcası aşağı inmeye çekinmiştim çünkü eğer kabul edilseydim annem gelip söylerdi, ama aynı zamanda kötü bir sonuç alsaydımda söylerdi. İkilem arasında mutfağa doğru yürüdüm. O kadar şey düşünüp yürüdüm ki odama 5 metre olan mutfağa 5 dakikada gittim.
Annem beni gördüğünde masayı eliyle işaret ederek otur kahvaltını yap dedi. Buz kesilmiştim. İliklerime kadar kabul edilmediğimi hissetmiştim o anda. Ağzımı bile açmadan bıçağımı rastgele reçele bandırdım, gözlerim dolmasın diye elimden geleni yapıyordum o anda. Bir yukarı bakıyor bir aşağa bakıyor derin nefes alıyordum.
Annem çayı koyduktan sonra yanıma oturdu. Elini cebine attı ve zarfı masanın üstüne koydu. Aylardır beklediğim o cevap masanın üstündeydi ve ben ona dokunmak bile istemiyordum. Zarfı görmezden gelip yemeğe devam ettim. Annem bu sefer zarfı önüme iterek merak etmiyor musun diye sordu. Ediyordum ama aynı zamandada korkuyordum. Anneme doğru kafamı kaldırdıktan sonra çatal ve bıçağımı yavaşca tabağın üzerine koyup zarfı açtım. O kadar stresli ve heyecanlıydım ki gözlerim yazıları seçemiyordu bile. Okudum, okudum ve okudum.
Öğrencimiz -----
.....
.....
..... Transfer isteğiniz kabul edilmiştir.Sanırım hayatım boyunca tarif edemiyeceğim sınırlı hislerden biridir. Yolda para bulmak, tuttuğun takımın şampıyon olması, dinlediğin müzik grubunun comeback yapması hah işte aynı bunun gibi bir şeydi. Okuduğum an çığlıklar içinde ayağa kalktım, hem gülüyor hem ağlıyor hem de zıplıyordum, "Allah'ım teşekkürler, Allah'ım çoook teşekkürler" başka bir şey diyemiyordum resmen.
-----
Evet bu bavulda tamam. Eşyalarımımı tek tek kontrol ettikten sonra bavullarımı aşağı indirdik ve bagaja koyduk. Arabaya bindiğimizde ise annem çoktan neler yapıp yapmamam gerektiğini söylemeye başlamıştı bile. O an o kadar güzel bir andı ki annem gaza her bastığında oraya biraz daha yaklaşıyordum.
Çantamdan çıkardığım Exo cd'sini taktım ve en sevdiğim şarkıları olan Lucky'i açtım. Evet asıl konumuz bu. Exo. Anormal derecede fanlarıydım ve garip olan nasıl bu hale geldiğim hakkında bir bilgim olmamasıydı. İlk günlerde şarkılarını dinleyip melodi falan yapıyordum ellerimle, daha sonra şarkılarını dinleyip uyumaya ve uyanmaya başladım, en son halimde ise salisemi bile onlarsız geçirmez oldum.
Bias'ım Kai. Aldığım her nefeste adını telaffüz ettiğim ilk adam o. Uyumadan önce resimlerine baktığım, aklıma geldiğinde delice sırıttığım, bir gülümsemesiyle kafayı yediğim. Onu görücektim. Evet bunu ne olursa olsun yapıcaktım. Bir anda kendi kendime sırıttım ve tuş kilidini açıp duvar kağıdımdaki adama baktım.
Havaalanına vardığımızda annemle çoktan ağlaşmaya başlamıştık. Yüzlerce kez sarılıp öptük birbirimizi. Endişesi gözlerine vurmuştu ve hala bir yanı gitmeme razı değildi görüyordum, ama ne olursa hayallerime giden her yolda kararlığımı koruyordum. Bir an bile "ne yapacağım, nasıl üstüsinden kalkacağım" diye düşünmedim. Yapabilirdim, biliyorum.
"Beni merak etme anne! Seni seviyorum!!!" Ayrılmaya bir yerden başlamamız lazımdı tabi. Arkamı döndüm ve öpücük göndere göndere uçağa giden yolda yürüdüm.
Uçağa adım attığım an havai fişekler patlamaya başladı gözlerimde. Uçaktaydım ve hayallerime bir adım daha yaklaşıyordum. Artık geri dönüşü yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love in Dream
Fanfiction"İlk gördüğümde yaşadığım sadece hayranlıktı. Dokunduğumda ise aşık oldum." Önleyemediğim bu akışın içinde kayboldum. "Ben o'nda kayboldum."