Bendeki triplere bak yalnız sanki her gün Kai'yle aynı kabinde kalıyorum! Ben o an içinden çığlık atma denilen şeyi keşfettim zaten. Ağzım oynamıyordu ama içimde çığlıklar kopuyordu.
Aslında mağzada çalışan bayan beni manyak sanmasın diye kendim biraz frenlemiştim. Çünkü şuan başımda durmuş bana "Sen? Kaiyle? Aynı? Kabinde?" bakışı atıyordu. Soğukkanlı bir şekilde diğer elbiseleri gösterdim.
"Bunları denemeyeceğim sadece bunu alacağım"
Jin So gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu. Öyle bir bakıyordu ki dersin Micheal Jackson mezardan çıkmış karşısında duruyor.
Kaşlarımı kaldırıp sevimli bir bakış attıktan sonra üstümü değiştirmek için kabine yürüdüm. Hemen arkamdan gelip kabine girdi.
"BANA HEMEN NELER OLDUĞUNU ANL-"
"Ya! Çık şu kabinden. Bu kabinde en son Kai'yle girmiş olmalıyım. Çık çık"Kolundan çekerek kabinin dışına doğru ittim onu. O an öyle bir zıplıyordum ki kafam tavana değebilirdi.
BEN KIM JONG IN'LE BU KABİNDEYDİM HUHUVV
O an yerleri öpesim, duvarlara sarılasım falan gelmişti. Onları belki yapmadım ama cebimden çıkarttığım telefonumu 50 kez öptüm sanırım.
Jin So'nun kapıyı yumruklamasıyla zıplamamı durdurup dışarı çıkmam gerektiğini anlamıştım. Günlük kıyafetlerimi giydim ve tam bir lady edasıyla kapıdan çıktım. Kasaya gidip parayı öderken bile ağzımı açmamıştım.
Mağazadan çıktığımız an Jin So'yu kolundan çekip sokak boyunca koştum. Gördüğüm ilk kafeye oturdum ve tüm konuşmaları noktası virgülüne kadar anlattım.
"19 yıldır Kore'de yaşıyorum. 2 senedir Exo fanıyım. Sayısız k-pop fanı olan arkadaşım var ama sendeki şansın onda birine sahip olan birine rastlamadım."
Relax bir biçimde bitirdiği cümlesinden sonra çığlıklar içinde telefonumu aldı.
"TEŞEKKÜR EDERİM SAYENDE SEHUN BANA BİR TELEFON KADAR YAKIN!"
"Ya ver şu telefonu, ona fan olarak davranmıyacağıma dair söz verdim."
"Pff. Cidden ne yazacaksın ona? Ya! Eğer attığın mesaja cevap vermezse ne yapacaksın"Cidden ben bunu hiç düşünmemiştim. Numara gerçekten ona ait mi değil mi onu bile bilmiyordum. Telaş içinde telefonumu çıkarttım. Aaağh! Daha 1 saat önce yanımdaydı. Şimdi bir şeyde yazamam ki. Hem hemen yazarsam verdiğine pişman olur. En iyisi yazmak için en doğru zamanı beklemek.
Bu akşam? Yok çok erken.
Yarın? Bu da çok mu geç?
Off! Ne çektim ya!Hesabı ödedikten sonra evlerimizin yolunu tuttuk. Bütün yol boyunca diyebileceğim şeylerin kritiğini yaptım.
Hey Kai! Nasılsın?
Iyh bu ne askerlik arkadaşı gibi.
Günü nasıl geçti?
Çok mu sevgili bari?
Napıyon?
Yok ebesinin ki.Sadece eve git ve geçirdiğin bu günü düşün Görkem!
Eve gittiğimde aldığım eşyaları yerleştirmeye başladım. Biblolar, bardaklar, yatak örtüleri ve bu elbise! Senin adını uğurlu elbise koyuyorum. Rengin biraz çirkin ama olsun! Ehe
İşim bittikten sonra yatağıma yatıp laptop'dan Exo klosörümü açtım. Bir yandan üzüm yiyorum bir yandan Kai'nin resimlerine bakıp yakata dönüp duruyordum.
Zzzzz. Mesaj.
"Ah hikayeme bir doyamadın Jin So"
Gelen mesaj KAİ
Üzüm artık nefes borumamı kaçtı nereye kaçtı anlamadım ama yatakta bir saat nefes alabilmek için cebelleştim.
Nasıl?
Benim numaramı nerden biliyor?Derin bir soluklanma ardından attığı mesajı açtım.
"Umarım hala tek parça halindesindir" ve ondan önce kendine benim telefonumdan attığı mesajı gördüm "ajaslsmslxl".
Numaramı kaydetmek için attığı mesaj için mi yatakta tepinsem yoksa fanlar tarafından parçalanıp parçalanmadığımı merak etmesine mi. O arada evde kaç tur attığımı bile sayamadım.
"Hehe, oldukça iyiyim. Peki ya sen? Umarım bir kaç sokak daha koşup bir kabinde mahsur kalmamışsındır."
Bak bak attığım mesajdaki havaya bak. Yarı umursamaz yarı ilgili, yarı fan yarı arkadaş.
"Haha yok ya direk yurda geldim. Hem o bir kere olur zaten:)"
Yurda mı? Şuan bana hayran olduğum 12 erkeğin beraber yaşadığı yurttan mı yazıyor? Chanyeol orada mı? Peki ya D.O? Chen de mi orada şimdi?
Fanlık damarlarımın patlamak üzere olduğunu hissediyordum. Şuan her hücrem OPPALARIMA SELAM SÖYLE ONLARI ÇOK SEVİYORUM yazmak için çıldırıyordu. Bu arada oppa mı? Ah bu kelime ne zamandan beri bu kadar güzel?
"Bir daha olmaması için dikkatli ol lütfen! Ben uyuyacağım. Görüşürüz."
Ve o an fon müziğimde We Are The Champions çalıyordu sanki. Kendimi zafer kazanmışım gibi hissetmiştim. Fanlığıma yenilmeden onunla normal bir şekilde konuşmuştum. Üstelik ilk mesajı o atmıştı.
Belkide burada ölüp hayatı zirvede bırakmalıydım he? Veya daha zirve olurmuydu ki? Neyse mutluluktan sıyırmadan uyuyayım en iyisi.
"Peki, görüşürüz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love in Dream
Fanfiction"İlk gördüğümde yaşadığım sadece hayranlıktı. Dokunduğumda ise aşık oldum." Önleyemediğim bu akışın içinde kayboldum. "Ben o'nda kayboldum."