"Geldiiiiiiiim"
Hazırlanmam o kadar uzun sürmüştüki Jin So yarım saat evde on beş dakikada kapının önünde beklemişti beni. Son kez aynaya bakıp makyajımı ve elbisemi kontrol ettikten sonra kapıyı kitleyip aşağı koştum.
Bugün büyük gündü. Kai bana adımı soracaktı ve elindeki kalemle adımı kağıda yazacaktı. Ya bu imza günlerini kim bulduysa onu gerçekten çok seviyorum!
"Hangi şampuanı kullanıyorsun! İnanılmaz güzel kokuyor"
Eh imzadan sonra teşekkür ederken saçlarımın kokusu gitsin diye bir şişe şampuan kullanmış olabilirdim tabi.
Heyecanlı heyecanlı otobüs durağında bekliyorduk. O sırada Jin So hayal kurmaya başladı.
"Bak şimdi içeri bir giriyorum Sehun gözlerini benden alamıyor tamam mı?
Sonra yanıma gelip diz çöküyor... Jin So... Çok güzelsin...."Gülümsetiyordu. Neredeyse hepimizin kurduğu sıradan hayaller gibiydi.
"Ah geldi buna binicez"
Şaka gibiydi. Otobüste bir tane bile amca, teyze yoktu. Hepsi 15-25 yaşları arasında kızdı. Biri üstüne Chanyeol tshirti giymiş bir tanesi Lay. Basmışlar burayı!
Arkada bulduğumuz iki koltuğa oturduk. Çıkardığım kulaklığı bir kendi kulağıma bir Jin So'nun kulağına taktım. The first snow'u açtım, bana huzur veriyordu bu şarkı. Sıra sıra geçen ağaçları izlerken hep gülerken buluyordum kendimi. Sadece bir yanağımda gamze var benim. Ve yanağımdaki o çukur Kai aklıma her geldiğinde derinleşiyordu.
Otobüsten indiğimizde hemen aynaya bakıp sıcaktan akan eyelinerımı yeniledim, saçlarımı düzelttim. Jin So'yle boş bulduğumuz bir merdiven kenarına oturduk. İmza gününün başlamasına daha 2 saat vardı ama tüm Kore buradaydı resmen.
"Şunlara bak yarısı Sehun tshirti giymiş. Hah!"
"Sen şu çaprazımızdaki kıza bak ayakkabılarında bile Kai yazıyor. Oldu olacak alnına yazsaydın."Ah bu kıskançlıklar ah.
---
5 dakika önceden fanlar sırayla içeri alınmaya başlamıştı. Allahtan imza olayı kısa sürüyorduda adım adımda olsa kapıya yaklaşıyorduk. İçerden çıkan herkes elindeki imzayı öpüyordu, bazıları ağlıyordu hatta bazıları çığlık çığlığa oppa diye bağırıyordu. Oldum olası sevemedim şu oppa kelimesini. İyi ki oppam yok!
Kapıdan içeri girmeme bir adım kalmıştı artık. Ellerim titriyordu, işin kötüsü stresten terlemeye başlamıştım. Sürekli ağzıma yüzüme üflüyordum ki makyajım akmasın diye.
Ve o an! Kai göründü! Ondan imza almama yaklaşık 15 kişi kalmıştı. Hesaplarıma göre bu 7 dakika sürecekti. Kafamı yana uzatıp fanlarla konuşmasını izlemeye başladım. Gerizekalı gibi bakıp bakıp sırıtıyordum ama bir anda beklemediğim bir şey oldu.
"Bana mı baktı o?
Bana mı?
Arkamda kim var?
Şey pardon menejerlerden biri arka tarafımızda mı acaba?
Aa değil mi?
Peki teşekkürler."Ne olduğunu anlamak için etrafa bakıyordum. Bana mı baktı yoksa başkasımı geçti? Ya ulan Sehun ne diye sıranın en sonunda oturusun! Jin So burda olsaydı gözetmenlik yaptırırdım! Of!
"Oha bir daha bakıyor.
Yemin ederim bana bakıyor!"Bu sefer bana baktığına emindim çünkü diğer fanlarda kafasını bana çevirmeye başlamıştı. Onlar bana her baktığında ben kafamı önümdeki kızın arkasına getiriyordum.
Hayır benim anlamadığım bana neden bakıyor?
Tanıdı mı? İmkansız.
Acaba makyajım mı aktı! Olamaz!
Yo akmamış, gayette güzelim şuan.
Aaa Kore'li değilim diye bakıyordur kesin.
Tabi ya turist gördü ve şaşırdı eheh.Kendi kendime analiz yaparken sıranın bana geldiğini fak ettim. Kalp atışlarım o kadar hızlıydı ki göğsümden fırlayıp Kai'nin kafasına çarpacak diye çok korktum.
"Iı merhaba"
"Korece'yi çok iyi konuşuyorsun"
"Teşekkür ederim"Bu çocuk manyak mıydı? O kadar insanın içinde bana bakmıştı ama şuan kafasını bile kaldırmıyordu. Yalnız bendeki hadde bak resmen sinirlendim buna.
"İsmin?"
"Görkem"
"Ney?"
"Aa ıı şey ben yazabilirim istiyorsan"Kalemi elinden aldım. Evet Kai'nin dokunduğu kaleme dokundum. Demin manyak mı acaba dediğim Kai'nin kalemine dokunduğum için ölebilirdim o an.
Yazmak için eğildiğimde omzumdan düşen çantamı bacak arama aldım. Ve adımın ilk harfini yazamaya başlamışken Kai sessizce saçlarıma doğru eğildi.
"Dizin acıyor mu hala?"
Ve işte o an ilk defa rüyadamıyım diye düşünüp kendimi sarsmak falan istemiştim. Beni hatırlıyor muydu? Kai? Beni?
"Sen...nasıl.."
Elimdeki kalemi alıp imzasını attıktan sonra şirin bir gülüşle görüşürüz dedi.
Hah? Pardon?
Acaba ben deliriyor muyum?
Acaba hala cevap kağıdının gelmesini beklediğim akşamda kurduğum hayallerin içinde miyim?Elimdeki imzalı fotoğrafa baktıktan sonra Kai'ye tekrar baktım.
Hayır bu bir rüya değildi.
Kim Jong In beni hatırlıyordu.
Bana gülümsemişti.
Aklımı kaybetmek üzereydim.
Gerçek olamayacak kadar güzel bir rüyanın içindeydim sanki.O kadar mutluydum ki aptal aptal güldüğümü kimse görmesin diye ayakkabılarıma bakarak yürümeye başladım. Her adımımda ağzımdan o heceler döküldü.
Kai
Be ni
Ha tır lı yor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love in Dream
Fanfic"İlk gördüğümde yaşadığım sadece hayranlıktı. Dokunduğumda ise aşık oldum." Önleyemediğim bu akışın içinde kayboldum. "Ben o'nda kayboldum."