10.bölüm

1.7K 164 11
                                    

Sarılabilirmiydim ki?
Bunu yapıcak yüreğim var mıydı?
Sadece bir harakete bakıyordu.
Ama benim için o kadar değerliydi ki ona dokunmak bu kadar basit olmasını istememiştim.

"Şimdilik sana bakmak yetiyor."

Şoka girmişti. Bir anda kafasını bana çevirip ona dikkatlice bakan gözlerimin içinde dikti bakışlarını.

"Çok garip bir kızsın."
"Hayır, sen sadece benim istediğim her an dokunamayacağım kadar önemli birisin. Eğer şansım olursa bunu önemli bir ana saklamak isterim."

Şaşırmıştı, şaşırmıştım. Bunları dediğim için ikimizde şaşkındık. Ama onun anladığı veya benim dediğim gibi değildi olay. Ona sarılmayı red etmemiştim. Ona daha güzel bir anda sarılmak istemiştim.

Defterimin kapağını kapatıp ön ve arka yüzüne baktıktan sonra onu yavaşca yanına koydu. Bana doğru döndü. Ben ona bakıyordum o bana. Şuan yatağımda uzanmış o güzel gözleriyle bana bakıyordu. Şuan onun güzelliğini her hücremde hissediyordum.

"Yorgunum."

Neden bir kelime bu kadar acıtmıştı beni? Biz insandık ve yorulabilirdik. Doğaldı bu. Ama neden onun yorgun olması benim omuzlarıma taşayamıyacağım kadar ağır bir yük bindirmişti? Yanımda uyuyarak yorgunluğunu atmasını o kadar isterdim ki. Gözlerim dolmak üzereydi hissediyordum.

Ellerini yanağının altına koyarak biraz daha baktı bana. Gözleri kapanıyordu. Minicik suratı gözümün önündeydi. Ellerimi onun o güzel suratında o kadar gezdirmek istemiştim ki. Suratının her milimi avuç içlerime dokunsun istiyordum. Burnunu, ağzını, elmacık kemiklerini hepsi ezberlemek istiyordum.

"Burada dinlenebilirsin, ben gidip içeriyi toplayacağım."

Gövdemi kaldırdım ve terliklerimi giymek için doğruldum. O sırada kolumdan tutup beni yatağa geri yatırdı.

"Burada kalır mısın? Çok az uyuyacağım."

Neden yaptı bunu? Ne yapmamı istiyordu. Yazdıklarımı okumuştu. Hislerimi en ince ayrıntısına kadar biliyordu. Şuan önümde uyuyarak bana eziyet mi etmeye çalışıyordu? Yoksa gerçekten yanında yatmamı mı istiyordu. Anlayamadım. Anlamak için kendimi yormadan onun uyumasını izlemeye başladım.

Hissettiğim o ağrı, o sızı. Biri kalbime bıçak saplıyordu sanki. Acı çekiyordum ya. Resmen acı çekiyordum. Neden? Neden bu kadar güzelsin Kim Jong In? Neden bu kadar güzel uyuyorsun sevdiğim adam?

Birden kafamın altına yerleştirdiğim ellerimin üstüne bir damla göz yaşım düştü.
Bir damla.
Ve bir damla daha.
Onları silmek için haraket etmedim.
Eğer edersem uyanabilirdi.
Ağlamak istemiyordum ama kendimi tutamıyordum.
O an hiç bitmemeliydi.
Ölene kadar öyle kalmalıydım.
Kim Jong In ölene kadar yanımda yatmalıydı.

--

Ona bakarken uyuya kalmışım. Nasıl böyle bir anı değerlendiremeden uyuya kalabilirim! Gerizekalı ben!

Saat 20.30'a geliyordu. Kai'nin çalan telefonuyla uyandık.

"Tamam, geleceğim.
Tamam tamam kalkıyorum şimdi."

Saate baktıktan sonra telefonunu cebine koydu ve bana baktı. Ben o sırada gözlerimi açmaya çalışıyordum. Oturma pozisyonu aldı ve bana tekrar baktı.

"İçeriyi toplayalımda çıkayım ben. Menejer abi gelmiş."
"Tamam kalktım"

Bende oturma pozisyonunu aldım ve kollarımı gerip esnedim. O sırada yatağımın karşısında duran aynaya çarptı gözüm. Tekrar bana bakıyordu. Ordan bile. Aynaya baktığımda o kadar garip hissetmiştim ki. İkimizi ilk defa yanyana görüyordum.

Onun yanında küçücük kalıyordum. Ellerim ayaklarım bedenim. Her şeyim ona göre minikti. Belime kadar olan saçlarım, kendimde tek sevdiğim şey olan gözlerim, burnum, ağzım. Şuan herşeyimle onunla aynı karedeydim. Hiç bitmeseydi ya?

Salona gidip yediklerimizi bir poşete koyduk. Şapkasını taktı, kapşonunu kafasına geçirdi ve atkısını boynuna doladı. Hala esniyordu. Saçları dağılmıştı. Ama hala güzeldi. Bana göre dünya üzerindeki en güzel şey oydu.

Ayakkabılarını giymek için antrenin yanına gitti. Bir eli duvara dayalıydı. Ayakkabılarını giydikten sonra bana baktı.

"Çok eğlendim bugün teşekkürler.
Bana tekrar yaz."

"Ben de çok eğlendim.
Yazacağım."

Çok içten güldüm. Gözlerimin içi gülmüştü. Bunu ben hissettiğime göre o hayli hayli hissetmişti. Kapıyı açtı ve gitti.

"Allah'ım teşekkürler.
Çok teşekkürler."

Gidip yattığı yere uzandım. Kokusunun içinde boğulurken düşünmeye başladım. Acaba benim hakkımda ne düşünüyordu?
Veya benim hakkımda bir şey düşünüyormuydu?
Okuduğu defteri aldım.
Ağ! Cidden utanç vericiydi. Çekmeceden bir kalem çıkartıp yazmaya başladım.

"Onu gördüğüm ilk gün"

----

15 20 dakika hislerimi en munasıp şekilde yazmaya çalıştım. Daha sonra telefonumu alıp Jin So'dan gelen onlarca mesajı gördüm.

"Bizim mahallede Kai'yi gördüğünü iddiaa eden manyaklar var. Ne düşünüyosun?
Hey! İmkasız değil mi bu?
Cevap versene!
Sana diyorum!
Yoksa?
İNANMIYORUM!!"

Canım arkadaşım benim. Kendi kendine konuşup olayı bir sonuca bağlamıştı.

"Biz gel her detayı anlatacağım!"

O sırada yatağımda İnstagram'a yüklemek için bir resim çektim. Resmi shopladım ve İnstagram'a girdim.

BU DA NE?
NE ŞİMDİ BU?
Kai benim evimde, benim yatağımdayken resim çekmiş.
Defterimin resmini çekip altına "Güzel duygular:)" yazmış.
Gerçek mi bu?
Gerçek tabiki!
Benim aptal defterim başka şekilde 500.000 beğeni alamazdı ki.

Ne oluyor? Anlayamıyorum.
Neden böyle şeyler yapıyor?

Love in DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin