2.bölüm

2.8K 187 8
                                    

12 saat süren yolculuğun ardından Kore'ye inişimiz gerçekleşmişti.

Hey! Ben geldiiiim!
Beni anlıyor musunuz??
Ben so-nun-da Ko-re'ye gel-dim!!

Havaalanın ortasında kolumda iki çanta önümde iki bavulla deli gibi bağırıyordum. Utanmadan çekinmeden insanların bakışlarına aldırış etmeden bağırıyordum. Çünkü bunu başarmıştım! Ben hayallerime bir adım daha yaklaşmıştım!

İlk işim bir taksiye binip telefoncuya gitmek oldu, hattımı değiştirdikten sonra annemi ve arkadaşlarımı arayıp indiğimi söyledim.

Up uzun bir caddedeydim, caddenin her iki tarafında boy boy yemyeşil ağaçlar vardı. Bavullarımın ve çantalarımın yüklerini hissetmeden o caddenin her milimini adım adım gezdim. Her gördüğüm insana gülerek selam verdim o güzel havayı ciğerlerimin en dibine çektim. Saate göz ucuyla baktığımda akşam üstü 5 civarıydı. Hemen bir telaşla bulduğum ilk emlakcıya girdim.

"Merhaba"
"Buyrun"
Yavaşca oturduktan sonra cebimdeki kağıdı çıkardım.
"Ben cheongdamdong yakınlarında ufak bir ev bakıyorum. 3 aylığına kiralayacağım"
"Turist misin"
"Ehe,evet"
"Neden cheongdamdong?" yaklaşık 30 35 yaşlarında olan emlakçı beyfendi tabiri caizse piç sırıtışı yapıp yüzüme baktı.
Tabi ben o sırada ehe ben exo hayranıyımda 3 ay boyunca sm binasının önünde sabahlıyacağım diyemedim.
"Arkadaşım oradaki evlerin güzel olduğunu söylemişti, yeride gayet merkeziymiş, bu yüzden"

Yaklaşık yarım saat boyunca konuştuktan sonra beğendiğim küçük ama şirin bir evi seçtim, depozitomu ödedim ve evime gitmek için taksiye bindim.

"Bu kağıtta yazılı olan adrese gideceğiz."
"Tamam,burayı biliyorum"
........
"Şey ajussi acaba gittiğimiz yer SM binasına yakın mı"
"Evet çok uzak sayılmaz, neden?"
"Hiç ben sadec-"
"Fansın?"
"Aa hayır hayır ne fanı ben sade-"
Amca konuşmama bile izin vermeden şivemle dalga geçmeye başlamıştı. Hem kahkaha atıp hem bu çağdaki fanlardan bahsedip gülüyordu.
"Bir günde sm binasını arayan kaç kız biniyor arabaya tahmin edemezsin, benim torunumda böyle. Sabahtan akşama kadar sokakta idol arıyor"

Tek olmadığımı bilmek eğlenceliydi. Kim bilir kaç kızla tanışıp arkadaş olucaktım. Veya kaç kızı kıskançlıktan dövecektim?

Vardığımızda karşıma bembeyaz duvarları olan 4 katlı bir bina çıktı. O binanın çatı katı bana üç ay boyunca eşlik edicekti. Kim bilir neler yaşayacaktım orda. Heyecanla merdivenleri çıktım. Çantamın içinde üç dakika boyunca aradığım anahtarı bulunca kapıyı açıp evime girdim.

Açık mavi duvarlar, salonla birleşik amerikan mutfak, balkonun önünde saksılar ve balkonda rengarenk çiçekler vardı. Koltuk rengi beyazdı ve burda hoşuma gitmeyen tek şey bu olmuştu. Ahğ ben bunları kesin kirletirim! Evi biraz daha gezdikten sonra eksik şeyleri yazdım ve yorgunluğumu atabilmek için koltukta biraz kestirdim.

Uykumun en güzel yerinde çalan alarmla irkildim. Açmaya zorandığım gözlerimle önceden yazdığım şeyi okudum. "Kalk ve exo'yu göreceğin ilk gün için hazırlan" Allah! Koltuktan kalktığım gibi aynanın karşısına geçtim. Daha eşyalarımı yerleştirmeye bile fırsatım olmamıştı. Açtığım bavulumun içinden en sevdiğim beyaz elbisemi aldım ve saçlarımı düzelttim.

"Heh oldu işte, ruj sürsem mi ya?
Yok gerek yok.
Veya süreyim süreyim.
Ve tamamdır!"

Çantamı koluma taktığım gibi taksiye bindim ve SM binasının önüne gittim.

Ah canım babam, ah canım annem, bilselerki aldığım o kursların tek amacının exo'yla konuşmak olduğunu, bilselerki dilimi pekiştiricem diye geldiğim kore'ye aslında exo için geldiğimi kahrolurlar.

Neyse yahu yapıcak bir şey yok sonuçta bir kez genç oluyoruz. Ehe.

"Obaa bu da ne? İşi olmayan buraya gelmiş.
Ay şunun tipine bak kızım keşke altına bir şey giyseydin.
Yavaş yavaş yürüdüğün yola baksana.
Bu ne ya? Delireceğim!"

Kesinlikle yaşanması gereken bir andı. Sanki bir mağaza indirime girmiş sanki havadan para yağıyor. Yığınla insan gelmiş buraya.

Etrafa bakındıktan sonra gözüme kestirdiğim tenha bir yere oturdum. Hem açısıda fena değildi. Oturduktan sonra kafamı kaldırıp etrafı dikkatlice süzdüm, yerlere baktım, bi ara asfalta elimi sürüp vay be demek buralar hep yürüdüğünüz yollar diye iç geçirdim.

O sırada bir kargaşa koptu. Çığlık üstüne çığlık. O kadar şaşırdımki birine bir şey oldu sandım. Can havliyle kalkıp kalabalığın içinden geçtim. Minyon olmam hayatımda ilk kez işe yaramıştı.

Allahım! Onlar! Allahım! Bayılacaktım. Yemin ediyorum ellerim titredi, gözlerim karardı. O öyle bir his ki tarifi yok. 5 metre önümdeler ya! Buradalar! Onları görüyorum şuan kendi gözlerimle canlı canlı görüyorum. Ağzımı bile açmadan onlara baktım. Her milimlerine, her hücrelerine baktım. Güvenlikler bağıran kızları tutuyorlar ben sadece durmuş onlara bakıyordum.

Şoktaydım. Kollarımdan bacaklarımdan her yerimden çekiyorlardı beni öne geçmek için. Manyaklar! O an öyle bir arbede oldu ki ne olduğunu anlamadan kendimi yerde buldum. Kalkmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Beni fark eden bir güvenlik kolumu tutup öne çekti. Dizlerim kanıyordu ellerim paramparça olmuştu. Adam yanıma eğilip beni kaldırmak için hamle yapıcaktıki dünyanın durmasını sağlayan o sesi duydum.

"İyi misin?"

Love in DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin