5.bölüm

1.8K 171 4
                                    

"Jin So-ya!
Jin So-ya!
O..o..beni hatırlıyor
Kai beni hatırladı
Kai ben-"

Kapıdan çıktığımda Jin So beni bekliyordu. Kai'nin dediklerini anlatmak için heyecanla yanına koşmuştum. Nefes nefese aramızda geçen diyaloğu anlatma çabalarındaydım.

"Sakin ol bir.
Baştan yavaş yavaş anlat Kai'ye ne olmuş, ne dedi sana"
"O beni hatırlıyor
Bana dizimi sordu
Yemin ederim beni hatırlıyor
Bak adımı kendim yazdım
Yazmadı s-sonra kalemi aldım yazmak için eğildiğimde"

Soğuk kanlılığıyla tanıdığım Jin So başka bir insana dönüşmüştü. Çığlık atıp zıplıyordu.

"Nasıl yani! Nasıl! Seni tanıdımı! Kai?!!!!"

Kollarıyla sıkıca sarılmıştı bana. Birbirimize bakıp çığlık atıyorduk. Gelen geçen muhtemelen "salak mı bunlar" diye düşünmüşlerdir. Ama o an tek düşündüğüm bunu anlatacak bir arkadaşım vardı ve benim mutluluğumu sonuna kadar benimle paylaşıyordu.

"Bunu kutlamalıyız!"
"Ee sen ne yaptın Sehun nasıldı?
"Bıraktığım gibiydi. Hala güzel gülüyor, çok güzel gülüyor!"

Onun için normal bir imza günü olsada benim yaşadığım mutluluktan o da kendine pay çıkarmıştı. O kadar mutluydu ki onu gördükçe ben daha mutlu oluyordum.

Evimize doğru yola çıktık ve ilk Jin So'nun evine uğrayıp bu gece bizde kalabilmesi için izin alma faslına geçtik.

"Halacım ne olur zaten üst sokakta bak telefonumda hep açık söz veriyorum hiç bir şey yapmayacağız"
"Peki öyle olsun, canım bu arada tanıştığımıza çok memnun oldum sende arada gel bize lütfen"
"Çok teşekkürler, ben de çok memnun oldum"

Kore'ye geldiğimden beri her şey şaşırtıcı derecede iyi gidiyordu. Canı mı sıkacak bir olay mı? Yoktu, olmamıştı ve olmayacaktı bunu hissediyordum.

Jin So'yla markete uğrayıp alabildiğimiz kadar çerez ve soju aldık. Evimin çatısına ufak bir masa kurup güzelce bir sofra hazırladık.

"Ehe Kai beni hatırladı"

Durup durup kurduğum tek cümle buydu. Elimde olsa bütün dünyaya haykırırdım ama fanlar tarafından dayak yemeği göze alamıyordum.

"Acaba şuan ne yapıyordur"
"Oyun? Yemek? Yok onlar bu saatte yemezler. Hmm acaba şaun başka bi kızl-"

Jin So kafasına yediği şaplaktan sonra sevimli bir şekilde bakış atıp bardağımı doldurdu.

"Kai'nin seni hatırlaması şerefine."

---

Sabah uyandığımda gövdemin üstünde başka bir gövde yatıyordu.

"Ağh biraz kenara kayamaz mısın?"

Hafifçe Jin So'nun altından sıyrılıp doğruldum. Kafamı kaşırken gözlerimi açmaya çalışıyordum.

"Jin So-ya! Uyan bugün bir sürü işimiz var"
"Kalktım"

O gün evimin eksiklerini tamamlamak için alışverişe çıkacaktık, hem ev alışverişi yapacaktık hemde kendimize bir şeyler bakıcaktık.

Üstüme bulduğum bir şortu geçirip saçlarımı topladım.

"Hadi"

Beni Seul'un en pahalı ve en kaliteli şeylerinin satıldığı sokağa götürmüştü. Aklımı kaybetmiştim resmen! Yeni evli kız gibi çanaklara bardaklara falan atlıyordum. Bayılırım renkli cicili bicilş şeylere ben ya. Oraya buraya atlaya atlaya gezdim bütün sokağı.

En sonunda bir mağazaya girdik. Jin So bir kaç elbise seçerek elime tutuşturdu.

"Bu, bu ve bu.
Defileye hazır mısııın"

Sırtımdan ittire ittire beni bir kabine soktu.

"Bekliyoruum!"

Üstümdekileri çıkardım ve ilk elbiseyi denedim. Ayna karşısında sağa sola dönerek elbisenin duruşuna bakıyordum ki çığlık sesleri duymaya başladım. Tarikat mı desem sürü mü desem yani hiç bir topluluk toplansa böyle sesler çıkaramazdı. Ne olduğunu anlamak için kapıyı açıcaktım ki birden kabinden içeri biri daldı.

Ağzımı kapadığı gibi kapıyı kilitleyerek eliyle sus işareti yaptı.

Hayır. Hayır.
Mantıklı değil.
Bunun olması imkansız.
Hatta imkansız ötesi.
Dizi mi çekiyoruz ya biz?
Böyle şeyler yalnızca dizilerde olur.
Ama nasıl?

Love in DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin