3.bölüm

2.1K 166 10
                                    

Hissettiğim bütün acının geçmişti. Sadece bir bakışla, sadece bi cümleyle. Bütün çığlıklar kesilmişti sanki, zaman durmuştu ve o bana bakıyordu. "O" bana baktı. Benimle konuştu.

"İyiyim."

Neden ölecekmiş gibi hissediyordum? Nasıl bir histi bu? Şuan önümde eğilmiş bana iyi olup olmadığımı soruyordu Kai. İyiyiydim, o kadar iyidim ki hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Kalbim patlayacak gibiydi, aldığım nefesi vermekte zorluk çekiyordum. Kafamı hafifce kaldırarak suratına baktım. Allah'ım neden bu kadar mükemmeldi? Ağzı, burnu her yeri özenle yaratılmış gibiydi.

Hafifce gülümsedikten sonra arkasını dönüp gitti. Çığlık çığlığa bağıran kimseye bakmadı. Sanki orada sadece ikimiz vardık. Hayatım boyunca hissettiğim en masum, en temiz histi onun bakışları.

Üyeler içeri girdikten sonra yavaşca ayağa kalkıp ellerimdeki tozları temizledim, kanayan dizlerime baktım ve ayakkabılarımı çıkarıp yürümeye başladım. Herkes arkamdan bağırıyordu.

"Ne dedi sana?
Ne konuştunuz?
Ya sana diyoruz?
Bilerek yaptın değil mi!
Şanslı sürtük!"

Dediklerini duymazdan gelip ana caddeye doğru yürüdüm. Bulduğum ilk banka oturup düşünmeye başladım. Biri beni uzaktan görse evden kovulduğumu dayak yediğimi veya terk edildiğimi düşünürdü. Ama ben sadece Kai'yi görmüştüm. Ve sebepsiz yerede hüzünlüydüm. Çok az insanın başına gelebilicek bir şey yaşamıştım. Ama bu yaşadığım şeyin zihnimi aylarca bulanıklaştıracağınıda biliyordum.

O sırada yanıma bir kız oturdu. Cebinden yara bandı çıkarıp bana uzattı.

"İyi misin?
Dizlerin çok acıyor mu?"

Ne olduğunu anlamamıştım. Acaba ne konuştuğumuzu öğrenmek için mi bana yaklaşıyordu yoksa gerçekten iyi niyetlimiydi bilmiyordum.

"İyiyim teşekkürler"

Bir hamleyle eğilip dizlerime baktı yara bandını yapıştırdı ve arkasını dönüp yürümeye başladı.

"Hey! Sen! Ne konuştuğumuzu merak etmiyor musun?"
"Hayır. Kai'yle ilgilenmiyorum. Sehun'la konuşmadığın sürece sorun yok."

Bu tavrını sevmiştim. Kibirliydi ama netti. Ayakkabılarımı elime alarak arkasından koştum.

"Teşekkür ederim tekrar"
"Önemli değil"
"Nerede yaşıyorsun? Ben daha bugün geldim Kore'ye. 4 durak ötede evim. Seninle beraber yürüyebilir miyim?"
"Tabii"

Adı Jin So'ydu. O gece eve gidene kadar konuşmuştuk. Benim evimin bir alt sokağında yaşıyordu halasıyla. Benimle aynı yaştaydı 19'undaydı daha. Bir çok ortak noktamız vardı. Sevdiğimiz yemekler, dinlediğimiz gruplar, favori filmlerimiz.

"Seni arayabilir miyim? Burada hiç arkadaşım yok. Bana eşlik etmeni çoook isterim."

Telefon numarasını verdi ve el sallayarak beni uğurladı.

Eve girdiğim an duşa attım kendimi. Kan olmuş elbisemi, ellerimi ve dizlerimi bir güzel yıkadım. Su başımdan aşağı her gelişinde her gözümü kapatışımda sahne beynimde tekrarlanıyordu. O kadar dengesiz bir ruh hali içindeydim ki duşta bir saat boyunca şarkı söylerek komşularımı sınadım. Ah! Sesim gerçekten çok kötüdür.

-

"Günaydıın!!
Uyanmadın mı?
Bugün seni enfes yemekler yapan bir yere götüreceğim!"

Güne Jin So'nun sevimli mesajlarıyla başlamıştım. Gözlerimi açtım ve bir hışımla yataktan çıktım. Hopörleri bağlayıp Growl'u açtım.

Allahım saçlarıma bak! Duş aldıktan sonra hep böyle kabarmak zorunda mısınız?

Sütü ve konfleksimi yerken evde tek olmanın hazzını yaşıyordum. Yüksek ses müzik, istediğin saatte uyanma özgürlüğü, yeni arkadaşla geçirilicek harika bir gün! Ah doğru ya KAİ!

Woah düşünüyorumda nasıl harika bir sabahtı. En cici kıyafetlerimi giydikten sınra saçımı yapıp hoplaya zıplaya evden çıkmıştım. Gördüğüm her insana ben dün Kai'yle konuştum demek istiyordum. Tabi arkamdan deli denmesinide istemezdim.

"Ben geldiim! Çok beklettim mi?"
"Hayır bende yeni gelmiştim."

Buradaki tek arkadaşımın koluna gelerek sabahın güzelliğini yaşaya yaşaya yürüyordum.

"Ee gecen nasıldı? Dön dön uyuyamadın değil mi?"
"Yo direk uyudum aslında"

Güzel sohbetler eşliğinde Kore'nin en güzel manzaralı restaurantlarından birine gelmiştik. Manzarıyı en net gören köşeye oturduk ve yemeklerimizi sipariş ettik.

"Imm ben ne alsam"
"Buranın körili ramen'i çok meşhur ondan yiyelim.
Bize iki tane körili ramen lütfen"

Onun bu atılgan tavırlarını seviyordum. Aynı benim gibiydi.

"Ee yarın ki imza gününe geliyor musun?"
"NE İMZA GÜNÜ MÜ? YARIN MI?"
"Evet bilmiyormuydun"
"Hayır senden duyuyorum şuan. Nerde ve saat kaçta?"
"Seul'de saat 14:00'da. Saat 11 gibi çıkarız otobüse binip gideriz"
"Sen harikasın, bana kesinlikle uyar!"

Zihnim ve kalbim patlamak üzereydi. Tabi biz başka ülkeden geldiğimiz için alışkın değiliz. Nerde imza günleri konserler. O kadar heyecanlanmıştım ki imza değilde direk exo'yu alacak gibiydim.

Keyifli bir tur sonunda eve gidip imza günüde giyeceğim kıyafleri seçmeye başladım.

"Acaba o gün ki elbiseyi giysem beni tanır mı?
Nerden tanıyacak ya hergün kaç yüz tane fan görüyor.
Bu elbise güzel.
Ve bu ayakkabı.
Ve bu çanta.
Tamamdır, artık yatabiliriz!"

Love in DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin