Aklını mı kaçırmıştı?
O kadar insanın içinde gelip beni nasıl bir masadan kaldırabiliyordu?
Çıkacak olan dedikodulardan korkmuyor muydu?
En önemlisi Lee Hyun'a benim kim olduğumu nasıl açıklayacaktı?"Oh tabi"
Yavaşca indiğim bar taburesinden elbisemi düzelterek Lee Hyun'a baktım.
"Hemen geleceğim"
Allah'ım şuan herkes bize bakıyordu.
Herkes.
Sehun bile.
Görüyordum.
Yanında yürüyecektim.
Onunla beraber dışarı çıkacaktım.Bahçe kapısının önüne kadar kafamı hiç kaldırmadım. Bahçeye adım attığımızda kafamı kaldırdım. Koyduğu salak bir defter yüzünden telefonu elinden alınan bir idoldü. Birinin resim çekmesinden hiç korkmuyormuydu?
"Ne işin var burda?"
Soğuktu. Mimiksizdi.
"Arkadaşım getirdi."
"O çocuk pisliğin teki. İnsanlar senin arkandan neler diyorlardı haberin var mı?"
"Bunun ne önemi var."
"İnsanların arkadan konuşması seni rahatsız etmiyor mu?"
"Hayır senin için ne önemi var? Beni o kadar insanın içinden alıp bunu söylemek için buraya getirdiğine göre bir önemi olmalı."Duraksadı ve içerden bize bakan insanlara kafasını çevirdi. Gerçektende ben onun için neydim? Beni neden buraya getirip uyarmıştı? Öyle bir afallamıştı ki bu her halinden belli oluyordu.
Benim ona hayran olmam asla onu sorgulamayacağım anlamına gelmiyordu.
Yaptığı haraketlerle benimde aklımı karıştırıyordu ve bunun farkında değildi."Peki ben senin için neyim?
Ulaşılmaz bir idol mü?
Asla muhattap olamayacağını düşündüğün bir ünlü mü?
Yaptığım her harakette mantık aramak zorunda mısın?
O çocuk seninle konuşuyorda ben seninle konuşamaz mıyım?
Benim normal muhabbetlerde bulunabileceğim bir kız arkadaşım olamaz mı?
Seninle konuşmam için illa senden hoşlanmış veya seni gözüme kestirmiş mi olmam lazım?
Sizin gördüğünüz veya sorguladığınız tek şey bu dimi?
Tabi biz insan değiliz, bizim duygularımız yok.
Biz muhabbet edemeyiz, arkadaşlık kuramayız."Ölümcül bir darbe yemiştim şuan. Haklıydı. Sapına kadar haklıydı. Ama benim elimde olan bir şey değildi bu. Ne yapmamı istiyordu? Neden ses tonunu yükselterek konuşuyordu? Ben ona hep arkadaş gibi davranmaya çalışmıştım. Bu her ortamda rahatça yapabileceğim bir şey miydi? Hayır değildi. Olaya ne açıdan bakarsan bak onun ününden dolayı normal bi hayat yaşaması zordu. Bu yolu kendi seçmişti. Ve şuan hırsını benden çıkarıyordu.
"Neden bağırıyorsun bana?
Senin bu durumda olman benim suçum mu?
Ününden dolayı sahip olamadığın şeylerin acısını benden mi çıkarıcaksın?
Benim hoşuma mı gidiyor senin yanındayken diken üstünde olmak?
Her dediğini sorgulamayı seviyor muyum sanıyorsun?
Bir anın bir anını tutmuyor farkında mısın?
Sen böyle bir ortamdasın, etrafında ki şu insalara bak.
Sen biriyle arkadaş olsan ne olur sanıyorsun?
Yaralanır mısın?
Hayır yanındakini yaralarlar.
Sen böyle bir çevredesin.
Yaptığın haraketlere dikkat et."Arkama bile bakmadan yürüdüm. Atabildiğim en hızlı adımlarla o evden biran önce hızlı çıkabilmek için can havliyle yürüdüm. Kendimden bile çok sevdiğim insanı yaralamıştım. Ona bağırmıştım. Onu yargılamıştım. O bana arkadaş gibi yaklaşmaya çalışırken çevresinden korkup kendimi ondan uzaklaştırmıştım.
Göğüs kafesim sıkışıyordu.
Nefes almakta zorluk çekiyordum.
O an tek istediğim bağırıp çağırmaktı.
İçimde birikmiş iyi veya kötü her duyguyu çığlıklarımla salmak istiyordum.
Olduğum yerde diz çöküp her şeye sövmek istiyordum.Neden?
Neden benim karşıma çıktın?
Neden her yerde karşıma çıkmaya devam ediyorsun?
Neden seni her gördüğümde sana sarılmak istiyorum?
Neden sana olan duygularımdan kaçıyorum?Düşüncelerimle boğuşurken bir arabanın fren sesiyle irkildim.
"Arabaya binmek için yalnızca 5 saniyen var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love in Dream
Fanfiction"İlk gördüğümde yaşadığım sadece hayranlıktı. Dokunduğumda ise aşık oldum." Önleyemediğim bu akışın içinde kayboldum. "Ben o'nda kayboldum."