Herkese merhaba :) Willow ve Leo'nun ilk tanışmalarını ve diğer anlarını Yıldızlarla Dans adlı hikayemde yazmıştım ancak o hikayeyi okumayan olursa diye, asıl bölümlere geçmeden, flashback bölümleri olarak koyacağım. Çünkü özet olarak yeni bölümlerde geçmek istemiyorum. Detaylı daha iyi oluyor bence.
Willow Brown önünden geçen insanlara, son yarım saattir yapmakta olduğu gibi sahte ama son derece kibar bir biçimde gülümsedi. Saatin gece yarısını geçtiğini biliyordu ve normalde bu saatlerde dışarıda pek olmazdı, ancak ünlü bir yönetmen daha da ünlü bir Hollywood partisi düzenlediğinde, buna hayır demeniz mümkün olmuyordu.
Özellikle de ablanızın yeni bitirdiği filmi yönetmişse... Willow şampanyasından büyük bir yudum aldı ve tadın boğazını ferahlatmasına izin verdi. Büyük salon son birkaç dakikadır fazlasıyla bunaltıcı hissettiriyordu ve Willow, bunun sebebinin ne olduğundan emin değildi.
Gruplar halinde konuşup, bir şeyler içen insanlar ya da birbirleriyle flört eden ancak Willow'un bir geceden uzun sürmeyeceğinden emin olduğu ilişkiler olamazdı. Şayet birkaç yıldır bu ortamın içinde olduğundan, Willow hepsine alışmış sayılırdı.
Birkaç metre ötesindeki birkaç kişinin tuvaletten çıktığını ve burnunu sildiğini gördü Willow ve başını iki yana salladı. İki kadını da çok iyi tanıyordu: Bu sene yükselmiş, en gözde modellerden olmayı başarabilmişlerdi. Şimdiden uyuşturucuya başlamış olmaları yazık, diye düşündü Willow.
Sonra şampanyasından büyük bir yudum daha aldı ve salonu, ablasını görme umuduyla inceledi.
Lizzy partinin başında yanında dursa da, sonrasında rol arkadaşları onu önemli birileriyle tanıştırmak için Willow'un yanından almışlardı ve genç kadın hâlâ görünürde yoktu. Willow ona mesaj atıp, ablasının eğlencesini bozan antisosyal kardeş olmak istemediğinden telefonunu altın pullarla kaplı çantasında tutmaya devam etti.
Altmışlı yaşlarda bir aktörün ona doğru yaklaştığını fark eden Willow, adama gülümsedikten sonra gümüş topuklularının üstünde döndü ve arkaya doğru ilerlemeye başladı. Adamı tanımasa da, gözlerindeki kırmızılıktan bu gece için yeterince içtiği belliydi ve Willow kendisinden o kadar yaşlı bir adamla ilgilenmiyordu.
"Ah Willow! İşte buradasın!"
Willow başını döndürdü ve Pam'i görünce gülümsedi.
"Pam! Seni görmemiştim! Yeni mi geldin?" diye sordu Willow, kahverengi saçlı kadın ona sarılırken. Pam yüzündeki geniş gülümsemesiyle geri çekildiğinde başını iki yana salladı.
"Pek sayılmaz. Uzun zamandır konuşamadık. Nasılsın?"
Willow gülümsedi. Pam, Willow'un kitaplarının adapte olduğu filmlerden birinde, en sevdiği karakterlerinden birini canlandırmıştı. Willow başta onun seçildiğini öğrendiğinde kararsız kalsa da, kadın o kadar iyi bir iş çıkardığından zamanla ona fazlasıyla ısınmıştı.
"Ben iyiyim," dedi. "Senin de iyi olduğunu biliyorum. Emmy ödülün için tebrik ederim."
Pam'in yeşil gözlerinin içi parıldadı ve Willow içinin ısındığını hissetti.
"Teşekkür ederim. Hâlâ gerçek olduğuna inanamıyorum... Buraya Lizzy'le mi geldin? O nerede?"
"Ah, kim bilir?" Willow kuru bir kahkaha savurdu. "En son yönetmenlerden biriyle konuşuyordu."
Pam başını salladı. "Onun için de çok güzel bir yıl oldu. Ablan mükemmel bir aktris, Willow."
"Biliyorum. Ayrıca ışıldıyor da," dedi Willow gururla, kendisinden sadece bir yaş büyük ablasını düşünürken. Lizzy birkaç yıldır sektördeydi ve seçtiği filmlerin çoğunluğu büyük başarıya uğramıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEO
RomanceHollywood'un en ünlü ailesinin en içe kapanık bireyi Willow Brown, bir partide aylar önce gördüğü adama vurulur. Leo Hunt, ünlü bir aktör, yazar ve Willow'un gördüğü en yakışıklı erkektir. Üstelik o mükemmel sesiyle kendisine Jane Austen'den alıntıl...