Willow bu düşünceyi hemen başından savdı. Onun Leo'su falan değildi. Sinirlerinin gerildiğini hisseden Willow, Leo'nun da ona bir saniyeliğine baktığını ve şaşırdığını fark etti.
Pekâlâ, en azından tek şaşkın kendisi değildi.
Aralarında sessiz ve tuhaf bir an geçerken, Leo ona yaklaştı ve Willow geri adım atmamak için kendisini zorladı. Leo biraz çekimser gözükse de o büyük ve kibar elini Willow'a uzattı. Willow, yüzüne şimdiye kadar çoktan alıştığı o sahte ve kibar gülümsemeyi yerleştirdi ve Leo'nun elini sıktı.
Lanet olsun ki teni sıcaktı. Leo elini çekip hafifçe gülümsediğinde, Willow bakışlarını kaçırdı ve sandalyesine geri oturdu.
Masanın diğer tarafına geçip, Willow'un karşısına oturan Leo, konuşmakta olan Jon'a baktı ve Willow kendisini toparlamaya çalıştı.
"Evet, sonunda toplantıya başlayabiliriz. Leo, Willow'u tanıdığına eminim. Kendisi Hollywood'un en iyi yazarlarından birisidir."
Willow nazikçe gülümsedi ancak bakışları masaya kenetlenmişti. Başını kaldırıp, Leo'ya bakma gücü olduğunu sanmıyordu çünkü.
"Ve Leo, her gün yükselen bir oyuncu. Aynı zamanda mükemmel bir yazar."
Jon sırıtınca Leo da gülümsedi, Willow göz ucuyla fark etmişti. Leo tüm dikkatini Jon'a verince Willow ona kaçamak bir bakış attı.
Lanet olsun, burada ne işi vardı?
Willow onu aylardır görmemişti... En son onu annesinin düğününde görmüştü ve Willow o zaman Leo'ya karşı çok daha iyi hisler besliyordu.
Sinirlenmemeye çalışarak Jon'a döndü Willow. Ne olmuştu yani siyah, deri ceketinin altına giydiği soluk yeşil gömlek bile onu iyi gösteriyorsa? Ne olmuştu yani saçları serseri bir şekle sokulmuşsa ve hafiften bıraktığı sakalları onu daha da tehlikeli gösteriyorsa?
Willow'un umurunda değildi. Parmağındaki şekilli yüzük de umurunda değildi. Her ne kadar Willow, Leo gibi güzel ve kibar parmakları olan adamlarda yüzüğün çok güzel durduğunu düşünse de, gerçekten umurunda değildi.
"Leo'nun kitabı bir filme adapte ediliyor, Willow. Ve bu konuda yardımına ihtiyacımız var."
Willow karnının gerildiğini hissetti. Odadaki tuhaf gerilimi bir tek Jon'un hissetmediği belliydi ama Willow adamın nasıl bu kadar aptal olabildiğini açıkçası bilmiyordu.
Willow hafifçe başını döndürdü ve bir Leo'ya, bir de Jon'a, şüpheli bakışlar attı.
"Anlamıyorum," diye kısaca cevapladı. Leo, kendi senaryosunu yazabilmeliydi. Ya da tutabilecekleri milyonlarca senarist vardı. Neden Willow'u istiyorlardı ki?
Üstelik Leo'nun filminde.
"Leo senaryolaştırmada önemli bir rol oynayacak," dedi Jon, Leo ise sessizce Willow'u izliyordu. Onun bakışlarını üzerinde hissetmek kadını biraz daha gerse de genç kadın tüm dikkatini Jon'a vermeye çalıştı.
"Ancak daha önce hiç senaryo yazmadı. Ve bir yardımcı yazar atayacağız ama senin deneyimlerinle, ona yardımcı olabileceğini düşündük," dedi Jon. Takım elbisesi içinde nasıl pişmediğini merak ediyordu Willow.
"Sonuçta ikiniz de Hollywood'un önemli yüzlerisiniz ve aynı yollardan geçiyorsunuz. Sayılır. Üstelik filmlerin hem kitaba sadık kalıp, hem de gişede büyük bir başarı yakalayabildiler. Bize de bu lazım. Senden daha iyi hangi seçenek olur ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEO
RomanceHollywood'un en ünlü ailesinin en içe kapanık bireyi Willow Brown, bir partide aylar önce gördüğü adama vurulur. Leo Hunt, ünlü bir aktör, yazar ve Willow'un gördüğü en yakışıklı erkektir. Üstelik o mükemmel sesiyle kendisine Jane Austen'den alıntıl...