Willow, gözlerini odaya giren ışıkla açtı ve kadının, nerede olduğunu hatırlaması bir saniyesini aldı. Gözlerini irice açan genç kadın, yanına baktı ancak Leo orada değildi.
Willow doğruldu. Saat kaçtı? Çok mu uyumuştu? Yavaşça örtüyü üzerinden atan Willow, banyoya doğru kaçtı ve ihtiyacını giderdikten sonra, elini yüzünü yıkayıp, saçını düzeltmeye çalıştı. Banyodan çıktıktan sonra kıyafetlerini giyen Willow, bulunduğu duruma inanamıyordu.
Hiçbir zaman utanç yürüyüşü yapmamıştı ama görünüşe göre her şeyin bir ilki vardı. Sonunda her şeyi giydiğinde aynada kendisine bakan Willow, yeterince düzgün gözüktüğüne karar verdi ve yavaşça aşağı indi.
Shadow ya da Leo görünürde yoktu. Ama adamın, onu evinde uyurken bırakıp gideceğini düşünmüyordu Willow. Willow yavaşça mutfağa doğru yürüdü ve Leo'yu gördü.
Adam arkası dönük bir şekilde, krep yapıyordu. Üstüne soluk yeşil bir tişört giymişti ve saçları hâlâ hafif ıslaktı, Willow onun kısa süre önce duş aldığını düşündü. O mutfağa girince havlamaya başlayan Shadow ise sahibinin hemen dibindeydi.
Shadow'un havlamasıyla Leo arkasını döndü ve Willow'la göz göze geldiler.
"Günaydın," dedi Willow, kekelemediği için fazlasıyla memnundu. Leo bir saniyeliğine onu inceledi ve Willow, adamın bugün mavinin baskın olduğu koyu yeşil-mavi gözlerinde boğulmamaya çalıştı.
"Günaydın," dedi Leo, en sonunda, sonra arkasını dönüp krepine baktı. "İyi uyudun mu?"
"Evet. Üzgünüm, fazla uyuyakalmışım..."
Willow eliyle oynamaya başladı. Leo omzunu silkti.
"Önemli değil."
Adam tabağa bir krep koydu ve Willow'un önündeki tezgâha bıraktı. Willow kaşlarını kaldırıp soran bir şekilde bakınca Leo, "Acıkmışsındır," dedi.
Willow ne diyeceğini bilmiyordu. Kahvaltı yapmalı mıydı? Şayet kendisi şu an koşarak uzaklaşma taraftarıydı. Ama bunun tuhaf olacağını düşünen Willow, bar tabureleri gibi gözüken taburelerden birine oturdu ve krepi yemeye başladı. Leo ona meyve suyu doldurdu ve kendi krepini kızartmaya döndü.
"Şey... Konuşmamız gerekir mi?" diye sordu Willow, fazlasıyla gergindi. Adamın geniş sırtı ve hafif ıslak saçları, Willow'a dün gece yaşananları hatırlatıyordu.
Leo kendi krepini de tavadan aldıktan sonra arkasını döndü ve kollarını göğsünde kenetledi. Bu hareket, adamın kol ve göğüs kaslarının daha da ortaya çıkmasına ve bir araya gelerek, daha dolgun bir görüntü sunmaya yaramıştı.
Willow meyve suyunu içti.
"Belki..." Leo da en az Willow kadar kafası karışık ve kaybolmuş gözüküyordu. Derin bir nefes veren Willow, "Bak Leo," dedi. "Bu filmde çalışmayı istiyorum. Kitabı sevdim ve senaryoyu yazmayı gerçekten istiyorum. Dün gece olanların bunu engellemesini istemem."
Leo da bir saniyeliğine kadının dediklerini düşünür gibi oldu, sonra başını salladı.
"Elbette. Seni bu projede istiyorum. Bence birlikte, mükemmel bir senaryo ortaya çıkarabiliriz."
Willow başını salladı. "O zaman, sorun yok," dedi, emin olmayan bir şekilde. "Profesyonel olarak devam edebiliriz?"
"Elbette." Leo nazikçe boğazını temizledi ve Willow, onun da kendisi kadar rahatsız hissettiğini düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEO
RomanceHollywood'un en ünlü ailesinin en içe kapanık bireyi Willow Brown, bir partide aylar önce gördüğü adama vurulur. Leo Hunt, ünlü bir aktör, yazar ve Willow'un gördüğü en yakışıklı erkektir. Üstelik o mükemmel sesiyle kendisine Jane Austen'den alıntıl...