SADECE BİRAZ ÜZGÜN

261 23 1
                                    

Biraz değiştirerek yazıyorum...

  Anlayamıyorum... Neden kapalı bir alana kar yağar ki? Elimi bir tanesinin içine soktum. Pöff köpükmüş. Yinede bıngıl bıngıl, güzelmiş. Bıngıl bıngıl...

Nerdesiniz sevdiğim? Hala burda mısın? Elimi kalbime götürdüm. Sonrada kendi kendime kızdım. Hem sevdiğim diyorsun hem de burda mısın diyorsun. Dalak Aybüke!

-Burdayım!
Gelen sesle kafamı çevirdim gerçekten burda mıydı?

Umutla baktığım kapıda pala bıyıklı, kel ve göbekli adamı görene kadar her şey güzeldi aslında.

Adam merdivenden indi. Dans edenlerin arasına karıştı. Ama benim gözüm hala kapıdaydı.

Kapı bir anda pat diye açıldı ve sanki sislerin içinde bir adam belirdi. Adam ağır çekimde merdivenden inmeye başladı. Biran duraksayıp uzun saçlarına elini soktu ve yavaşça düzeltti. Sonrasında yürümeye devam etti. Merdivenlerin sonunda durdu ve kafasını kaldırdı.

Tolga...

Gözleri içeride geziniyor. Kimi arıyor bu çocuk Allasen? Emaaan bendeki de soru, barmeni arıyordur herhalde.

Bir yandan etrafa bakınırken bir yandan da "BEYAZ" gömleğinin kollarını kıvırmaya başladı. Yapma! Tolga yapma! Kasların iyice belli oluyor. Gelen sinirle yanımdaki kadının içkisini kafama diktim. Sarı yelloz hemen cırlamaya başladı. Gözlerimi Tolgadan ayırmadan ona elimi gösterdim:

-Tatlım elim çok iyi dinleyicidir. Biliyor musun? Ona konuş sen. Homurdanarak önüne dönen aptal sarışına göz çevirdim.

Sonunda beni gören Tolga hemen başını egince sinir bende tepe yaptı. Yanımdaki sarının yeni koydurduğu içkiyi kafama diktim. Sen gelmezsen ben gelirim Tolga efendi!

Arkamda ciyaklayan fareyi umursamadan tam Tolganın karşısına geçtim.

-Aybüke...
-Tolga?
-........

O cevap vermeyince yayık bir gülümseme ile sordum:
-Hayret bir yerlerin kırılmamış?
-Neden kırılsın ki diye sordu şaşkın ördeğim.

-Han meleksin ya sen hani cennetten düştün. Ondan diyorum. Güldü. Bunu özlemişim.

-Sen iyi değilsin. Bu ortam iyi değil. Hadi çıkalım.
Neşeyle şakıdım:
-Olur valla çıkalım. Sen tam benim tipimsin. Çıkalım.

Kahkaha attı sonra gülmesin engellemeye çalışarak:
-Yürü Allah'ın kekosu! Yürü, dedi.

Beni bileğinden tutup merdivenlere götürdü. Bense söyleniyordum:
-Neden yürümesi Tolga ya az önceki hallerime yürümek denmez depar atmak denir. Hani mesela benim yeğenim var o emeklemeden, yürümeden koşmaya başladı mübarek; onun gibi.

O sürekli gülerken sonunda dışarı çıktık. Bileğimdeki eli elimi buldu. Hışımla elimi çektim. O bana üzüntüyle bakarken açıkladım:
-Erkek adam öyle el ele tutuşmaz kızım! Sevdiğini koynuna alır...deyip topuklular sayesinde tam boyu boyuna  olan Tolganın ensesine kolumu attım ve kafasını kendime yapıştırdım.

O la havle çekerken ben mutluluk sarhoşuydum ve ya gerçekten sarhoşum. Neyse...

Dalgınlığımdan faydalanan hayın sevdiceğim benden ayrıldı. Ben tam trip atacaktım ki bu sefer aynı pozisyonda rolleri değiştik. O beni, benim gibi ayıca değil kibarca kendine yaklaştırdı.

Arabaya varıp yola çıktığımızda hemen radyodan bangır bangır bir müzik açtım. Camı açıp kafamı dışarı çıkarttım:
-Kıskananlar çatlasın! Kırmızı gö*lü şempanzeler, giyildikten sonra fark edilen delik kilotlu çoraplar, yumurta gö*lüler!

Kolundan tutulup içeri çekilmemle yerime sindim ve Tolganın değiştirdirdiği şarkıyı dinlemeye başladım. Bu şarkıyı bilirim.
Eşlik etmeye başladım.

"Her günün akşamında seni çok çok seviyorum.
Gece göz kırparken duvarlara seni özlüyor ellerim
Seniii seviyoruuum bu gece a ah bu gece öp beniiii"

Tolga döndüm dedim ki
(Sana ne be yalakkk! Değil tabi )

-Tolga hadi beni öp!

Araba ani bir frenle durdu.
-Aybüke benden ne istediğinin farkındasın değil mi?
-Tabi ki farkındayım deyip gözlerimi yumdum ve dudağımı büzebildiğim kadar büzdüm. Güldü ve eliyle yüzümü hafifçe ittirdi.

-Üzgünüm ama sabahında hatırlayıp pişman olacağın bir şey yapamam ben.

Ah şu gururun!

Ağlamaya başladım:
-S...sen sevmiyorsun beni işte. İyice çirkinleştim ben. O yüzden bıraktın beni demi?!?!

"Vücuduyla bana döndü."
Yanaklarımı avuçladı. Gözlerimin en derinine indi.
"Gözleriyle bana döndü."
Yatıştırıcı bir sesle başladı söze:
-Canım... Canımın taa en içi...
"Sözleriyle bana döndü"
Sonra fısıldadı:
-Sen gerçek olabilecek en güzel güzelliksin deyip alnımdan öptü.
"Dudaklarıyla bana döndü."
Tekrar gözlerini gözlerime sabitledi:
-Aybüke sana çok aşığım. Dahası seni seviyorum.
"Ve adamım tamamıyla bana döndü."

(Bakın bende bir Yavuz Karasu edasıyla gerektiğinde romentikleşebiliyirum)

Haykırdım:
-O zaman beni neden terk ettin "pislik"?!?

-Sakin ol anlatacağım.
-Hani senin bir "arkadaşın"(!) vardı: Efe. Bir şekilde onun sana aşık olduğunu öğrendim. Onunla sakin sakin konuşmayı denedim ama bana ne dedi biliyor musun?
-O seni gerçekten sevmiyor, sevse mutlu olurdu dedi. O gün yanına geldiğimde senin gerçekten mutsuz olduğunu gördüm. Ama inan bir an bile senin beni sevmediğine inanmadım. Senin aşkına karşı şüphe duymadım. O yüzden sana söyleyemedim. Beni bırakmayacağını bildiğim için. Benden nefret et istedim ve belli ki başardım.

Biraz durdu ve acıyla gülümsedi.

-Sonradan o gün zaten üzgün olduğunu öğrendim Eren ve Burak'dan dayak yedikten sonra. Kerem için çok üzgünüm Ay parçam, ben ne denir inan bilmiyorum. Üzgünüm ve özür dilerim.

*Eror*

Ne?
Nasıl?
Ne zaman?

Beynim düşünmeyi bıraktı ve ben iyice yerime sindim. Tolga benden cevap alamayınca arabayı çalıştırdı. Ve ben yol boyu bir daha hiç konuşmadım.

Evin önüne geldiğimizde o da benimle beraber indi. Ona hiçbir şey demeden eve doğru yöneldimki sendelemem bir oldu. Hemen elimden tutan Tolga itiraz etmeme rağmen beni odama kadar çıkardı.

Ayakkabılarımı çıkartıp üstümü örttü. Şu an bir ninni bekledim açıkçası.

O kapıya dönerken ne yaptığını fark edip düşüncelerimden sıyrıldım. Tam kapının önünde duymamasını umarak fısıldadım:
-Kal...

Ama duydu. Hafifçe omzunun üstünden bana baktı. Işığı kapattı ben gideceğini sanıyordum ki yamacıma oturdu. Tam dedim gene bu sabahlık pişmanlıklı bir şeyler söyleyecek atıldım:
-Yarın pişman olmayacağım, sadece biraz üzgün.

Yatakta yer açtım. Baktım hala tereddütle bakıyor kolundan tuttuğum gibi yanıma çektim.

Yüzü yüzü odaklanırken beni tekrarladı:
-Sadece biraz üzgün...
Acıyla tebessüm ettikten sonra beni koynuna bastırdı.

-Ayrıca bu gücün nereden geliyor çok merak ediyorum sevdiğim. Benim gibi bir kas yığınını bile hop oradan oraya koyuyor dedi serseri.

Kıkırdadım:
-Egoist!

Sadece Biraz AyTol❤ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin