Hayatımda sadece amacı olan sıradan insanlardan biri olmak istemişimdir. Belki gitmek istediğim üniversiteyi hedefime koyup onun için kafamı yormayı ya da istediğim bir ülkeye gitmek için para biriktirip o ülkeyi gezmeyi... Normal insanların istekleri bunun gibi şeylerden ibaretti heralde. Ama benim ki sadece ilgiden ibaretti. Üstelik bu hayaldi, gülünç! Bana ilgisi olmasada bir şekilde iletişim kurabildiğim birinide kaybetmiştim. Kadere inananlardan olarak artık yalnızlığımın tek nedeninin bunun olduğunu düşünüyordum. Hiçbirzaman mutsuzluğunu içine ata ata içi çürümüş insanlardan olmak istemezdim kimse gibi, ama karşımda duran boy aynam bunu tüm gerçekliği ile önüme serdi.
Nedense bir süre kendimi baştan aşağı süzdüm. Dış görünüşümde herhangi bir anormalliğe sahip değildim ama aklıma Karan'nın dediği o cümle geldi.
"Kafamızın içinde kaç dünyanın sikildiğini bilmezler!"
Kafamın içi, hepsi... Tıpkı onun gibi işaret parmağımla elimi başıma dayadım ve mırıldandım.
"Kafamın içinde, kafamın içinde..."
Kapı hızla açıldığında başımı oraya yönelttim. Berfin "Akşam yemeğine gelmiyor musunuz?" diye sordu. İlk dediğini algılayamadım ve sadece suratına bakmakla yetindim. Dudaklarımı aralayıp "Geliyorum." diye mırıldandım. Gülümsedi ve başını öne eğip kapıyı kapattı.
"Kesinlikle delirmeye başlıyorum."
~~~
"Ah tatlım, bekledim bekledim ama sende tık yok. Ee, haliyle hatırlatayım dedim; bugün evlilik yıldönümümüz." dedi annem tek kaşını kaldırarak.
Bende o sırada kaşığım ile çorbayı karıştırıp oynuyordum.
"Haa... Ihm..." diye anlamsız birşeyler geveledi babam. Annem hala istifini bozmadan ona bakıyordu.
"Benim sevgili karıcığım o kadar sabırsız ki tüm sürprizi bozdu."
"Ne ne yaptım?" dedi annem telaşla.
"Sakin ol hayatım, bekle beni." diyerek ayağa kalktı babam. Yukarı çıkıp kısa birsüre gelmedi. Geri döndüğünde gittiğinden pek farklı birşey yoktu.
Annem meraklı ve anlam veremez surat ifadesiyle babamın her adımını izliyordu. İkisini hiçbirzaman anlamıyordum. Neden hayat arkadaşını sırf hediye alması için seversin ki? Verilen güzel hediyeler ve arkasından gelen güzel iltifatlar hissettiklerin boş olduğu sürece ne anlam ifade ederdi ki?
Ben kafamda bunları tartıp biçerken babam anneme kalkması için elini uzattı. Bıkkınlıkla onların bu vıcık vıcık aşk gösterisini izlemeye başladım. Ceketinin cebinden bir yüzük kutusu çıkardı. Ve annemin önüne çömeldi.
"Hayatıma girdiğin ve kızımın annesi olduğun için, bana iyi bir eş, kızıma iyi bir anne olduğun için..."
Duraksadı ve annemin gülümseyen gözlerine baktı kısa bir süre.
"...Beni çok sevdiğin için sana küçük nacizade bir hediye. Sevgimin büyüklüğünü her ne kadar anlatamasada..." diyerek annemin parmağına usulca yerleştirdi yüzüğü.
"Hayatım! Bu çok güzel bir yüzük! Teşekkür ederim! Hayatımda olduğun benim eşim olduğun ve kızımın babası olduğun için! Seni seviyorum!" demesinin ardından kollarını babamın boynuna doladı.
Yapmacık gelen ve hiçbirzaman bizi ifade etmeyen bu sözcükleri duyunca midem bulandı.
Annem küçük dilini gösterecek derecede sırıtırken tekrar yanımda ki eski yerine oturdu. Gözüm istemsizcede olsa parmağında ki yüzüğe kaydı. Bu ana kadar onların aşk gösterisini umarsamamıştım ama yüzüğü görmemle geçen olanlar aklıma ok gibi saplandı. Ama bu yüzük, bu yüzük...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kelebek
Teen Fiction[24/06/2018 ?] Katran kokan ruhlardı onlar. Ruhları yanıp kül olurken etrafada is kokusu yayılıyordu. Etrafa yayılan bu is kokusu bir virus misali yeni kurbanlarını hastalandırıyordu. Bu viruse yakalananlarda bu ızdırabın içerisindeydi artık. Her b...