Kısa bir bölüm oldu üzgünüm ama elimden geldiğince uzun ve açıklayıcı bir şekilde yazmaya çalıştım. Akşama arkadaşlarım ile buluşacağım dolayısıyla koyamam diye bugün erken koydum. Normalde 7.30, 8 gibi koyuyorum ondan.
Lütfen hikayenin altına yorum yapın. Hem hikaye hakkında görüşleriniz ile ilgili hemde hikayeye yapılan video ile ilgili. Çünkü sizin düşüncelerinizi bende bilirsem ona göre hareket edebilirim. Şimdiden okuyan herkese teşekkür ederim ^^ -İlke
Not: Multimedia'da bulunan Brookly'dir. Lütfen multiye koyduğum şarkı ile okuyun ^^
‘’Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?’’ Dedi,Katie bana şaşkınlık içerisinde bakarak. Evet, anlamında başımı salladım.‘’Gerçekten güzel bir kızsın, eminim o adam seninle gelmek için her şeyini verecektir.’’ Kocaman gülümsedi ve kollarını açarak bana sarıldı.
‘’Gerçekten çok ama çok teşekkür ederim Brookly.’’ Küçük bir tebessüm edip sarılışına karşılık verdim. ‘’Pazartesi senin için uygun mu?’’ Evet, anlamında başımı salladım. ‘’Hatta o gece Abby’i de çağıralım. Sen, ben, Travis, Abby ve şu şanslı çocuk.’’ Göz kırptım.
Kocaman gülümsemesi devam etti ve koltuğa uzanarak çantasını eline aldı. ‘’Hemen Abby’e haber vereyim.’’ Telefonunu çantasından çıkardı ve mesaj yazmaya başladı. ‘’Ne yazdın?’’ Telefonu bana uzattı ve Abby ile mesajlaşmam için izin verdi.
*Pazartesi akşamı Brook’lardayız, sende geliyorsun ve benim şu kıvırcığımda :)
Birkaç saniye bekledikten sonra hemen mesaj geldi.
*Gerçekten mi? Tanrım, çok mutlu oldum. Peki, onu ikna edebildin mi? :)
Mesajı okuduktan sonra küçük bir tebessüm ettim. ‘’Bu şanslı çocuk cidden kıvırcık saçlı mı?’’ Başımı telefondan kaldırıp Katie’ye baktım. Evet, anlamında başını salladı. ‘’Ve, çok güzel bukleleri var.’’
*Pekâlâ öyle ise. Bugün Cuma olduğundan hemen alışverişe çıkmalıyım ;)
Mesajı sesli okuduğumda Katie ile ikimiz kocaman kahkahalarımızı bastırmıştık. Bu kızın cidden alışverişe takıntısı vardı.
*Yanımda olacağın için teşekkür ederim. Hatta ikinizin de yanımda olacağı için çok mutluyum. Çünkü ilk defa onunla buluşacağım ve yanımda sizlerinde olması beni biraz daha rahatlatacak :)
Katie’nin dediği her şeyi yazdım ve gönderdim. ‘’Pekâlâ. Seninde güzel giyinmen gerek. Gerçekten seninle gelmek isterdim ama biraz işim var. Sen alışverişe Abyy ile git. Onun zevki güzeldir. Ve… Onu ikna ettiğin zaman hemen beni arayacaksın anlaşıldı mı?’’
Bir emir verirmiş gibi konuştuğumu fark ettim. Biraz durdum ve derin bir nefes aldım. ‘’Tamam.’’ Katie sakin ses tonu ile. Başım ile onu onayladım. Yatakta biraz tepindi ve ayağa kalkarak çantasını eline aldı. ‘’Bara gidip ilk baş onu bulmam lazım. Ve sonra da onu ikna etmem gerek.’’
Ufladı ve derin bir nefes verdi. ‘’Tamam.’’ Dedim, terleyen ellerimi pantolonuma silerken. Avuçlarımıniçinde ki yaralar kabuk tutmuştu ve bir yere değdiğinde kabuk takılıyordu.Avuçlarımın içine baktığımda sol elimin kanadığını gördüm. Avuçlarımı sıktım ve eklemlerimin beyazlamasını izledim.
‘’Görüşürüz.’’
Katie’nin yanına gidip yanağından öptüm.‘’Görüşürüz.’’ Odamdan çıktığında derin bir nefes verdim. Pansuman yapmalıydım. Harry dün yapmamıştı ama kısa süre içinde hemen kabuk tutmuştu ve şimdi de kabuk tutan yer kanıyordu. Odamın içinde bulunan ebeveyn banyosuna girdim İlk Yardım Çantası’nı çıkarttım. İlk baş dolaptan aldığım tentürdiyot’u yaranın üzerine sürdüm.
İlk baş biraz yaksa da acısı pek fazla kalmamıştı. Sangı bezini zar zor elime sardığımda çantayı toplayarak banyoya geri götürdüm. ‘’Brookly!’’ Aşağıdan gelen Travis’in sesi ile yüzümü buruşturdum. ‘’Travis!’’ Sesim tüm evde yankılandı ve merdivenlerden indim.‘’Neredesin?’’ Merdivenlerin ucuna geldiğimde karşımda Travis belirdi. ‘’Ne oldu Travis?’’ Telaş içinde ona baktım. Elinden tuttuğu 2 fincanı gördüğümde gülümsedim. ‘’Ah, Tanrım. Bir andan öyle bağırınca çok korktum.’’
Kocaman gülümsedi ve elinde tuttuğu bir diğer fincanı bana uzattı. ‘’Katie gittiğinde bana kahve yaparsın demiştin, al bakalım.’’ Uzattığı fincanı tuttum ve bir yudum aldım. ‘’Teşekkür ederim.’’Sıcak kahve dilimi yakarken yüzümü buruşturdum. ‘’Ovv. Sıcakmış!’’ Travis hiçbir cevap vermeden bana elini uzattı.
‘’Gel, sana bir şey göstereceğim.’’ Elimi tutmasına izin verip onu takip ettim. Neler oluyordu benden habersiz, diye düşündüm kendi kendime. Salonu ortasına geldiğimizde elini benden ayırdı ve tam karşımda dikildi.
Yüzüne yerleştirdiği kocaman gülümsemesi ile gözleri gözlerim ile buluştu. ‘’Hazır mısın?’’
‘’Evet, hemen göster şunu!’’ Heyecandan yerimde duramadım ve elimde ki fincanı masanın üzerine koydum.
‘’Tammmmaammm…’’ Dedi, Travis ağır, ağır konuşup boş olan elini arka cebine götürdü.
‘’İşte!’’ Dedi, elinde tuttuğu beyaz zarfı bana uzatarak. Gözlerim kocaman açıldı.NİŞAN DAVETİYESİ!
‘’Tanrım!’’ Dedim, hızlıca elinden alıp zarfı açmaya başladım. ‘’Ne zaman geldi bunlar?’’
‘’Birkaç saat önce.’’ Travis hemen kestirip atmıştı. Elimde tuttuğum zarfı yırtarak açığımı fark ettiğimde Travis zarfın üzerinde ki sargılı elimin üzerine elini bastırdı.‘’Sakin ol Brook.’’ Başımı zarftan kaldırıp Travis’e baktım. Gözleri parlıyordu. Bu adam benimle bir gelecek planlıyordu ama ben bunu mahvediyordum.
‘’Peki.’’ Dedim, sakince zarfı açmaya çalışarak. Zarfın içinden çıkan bembeyaz kâğıt elimle buluşurken gözümden bir damla yaş düştüğünü hissettim. ‘’İnanamıyorum!’’ Beyaz kâğıt elimde döndü dolaştı. Üzerinde zarif bir şekilde Travis ve benim adım yazıyordu.
‘’Brookly?’’ Travis’in sesi kulaklarıma dolarken başımı davetiyeden kaldırdım ve ona baktım. ‘’Gel buraya.’’Dedi, bana kocaman kollarını açarak. Birkaç adım attıktan sonra artık tamamen onun kollarının arasındaydım.
‘’Ağlama.’’ Dedi, kollarını benden çekip ellerini yüzüme koydu. Uzun parmakları yanaklarımın üzerinde gezinmeye başlamıştı. Başparmağı ile akan gözyaşlarımı sildi ve bana yakınlaştı. Dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissettiğimde kalbim acıdı.
5 hafta sonra nişanlı bir kadın olacaktım ama saatler öncesine başka bir erkekle birlikte olmuştum.Birlikte olmam o kadar kötü değildi. Kalbim tekrardan ona ait olmuştu. Onu yeniden sevmeye başlamıştım. Eskisi gibi onunla birlikte olmak istiyordum. Ait olduğum yerde, Harry’nin yanında olmalıydım.
Ama bunu Travis’e yapamazdım. Beni o kadar çok seviyordu ve değer veriyordu ki bunu ona yapacak kadar düşmemeliydim. Büyük bir cesaret ile kollarımı boynuna doladım. Tek bir gerçek vardı; Hala Harry’i seviyor olabilirdim ama tüm benliğime Travis’in yanındaydım
Her şeye rağmen her zaman yanımda olan oydu. Beni hiç bırakmamıştı ve nişanımıza sadece 5 hafta kala onu bırakmak kocaman bir aptallık olurdu. Bir insan aynı anda 2 kişiyi sevebilir miydi? Harry’i çok seviyordum. Onu tekrardan gördüğüm andan itibaren bende bir şeyler değişmişti. Bunu hissedebiliyordum. Ama Travis’e de Harry’i sevdiğim biro kadar çok değer veriyordum.
Değer vermek mi? Yoksa sevmek mi?
Travis kollarını belimde birleştirdi ve beni hızlı bir şekilde kucağına aldı. Şiddetle beni öpmeye devam ediyordu ve hiç çekilmeye niyetim yoktu. Onu istiyordum. 1 haftadan beri onu doğru düzgün görüp, konuşmamıştım bile.
Hep Harry’nin yanındaydım.Vücudumu onun kine biraz daha bastırdım. Bacaklarını hareket ettirip yürümeye başladı. ‘’Merdivenlerden bu şekilde çıkamayız değil mi?’’ Dudaklarının arasından konuşup, kıkırdadım. Travis küçük bir kahkaha attı ve beni bir kez daha öperek kucağından indirdi.
‘’Nişandan önce doğru bir şey mi bu?’’ Gamzesini çıkartacak şekilde gülümsedi. ‘’Sen benim tek doğrumsun Travis.’’ Dudağına küçük bir öpücük bıraktım ve ikimizde el ele tutuşarak merdivenlerden yukarı çıktık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enchanted (Harry Styles FanFiction)
Teen Fiction''Neden beni sevmiyorsun?'' Harry'nin o büyüleyici sesi kulaklarıma doldu ve damarlarıma ilerlemeye başlayarak tüm bedenime işledi. ''Çünkü sen benim gözümde bir çocuksun ve benim bir adamın aşkına ihtiyacım var.'' Bir kaç yıl öncesinde sevgili olan...