Heyecan ve adrenalin duygusu tüm bedenime yayılmaya başlamıştı ve bu beni öpmesini daha da zorlaştırıyordu. Ellerim olduğundan fazla terlemeye başlamış, kalbim olduğundan daha fazla hızlı atmaya başlamıştı. Nefes almak için dudaklarını, dudaklarımın üzerinden çektiğimde derin bir nefes aldım. ‘’Bu olmamalıydı.’’ Dedim, başımı iki yana sallarken. ‘’Bu olmamalıydı! Ve senin benim karşıma çıkmaman gerekliydi!’’ Ağzımdan aldığım nefesler git gide artmaya başlamıştı.
‘’Ben nişanlı bir kadınım ve bunun olmamalıydı!’’ Dedim, bağırarak. Ağzımdan çıkan kelime, kulaklarımın içinden girip beynime işlediğinde ağzım çoktan ‘o’ şeklini almıştı. Anlamsızca bana bakan Harry ile gözlerim buluştuğunda küçük bir tebessüm etti.
‘’Nişanlı mı?’’ Dedi, şaşırarak.
Yüzünde ki hafif ve anlamsız gülümseme gitmiş, yerine anlamsızca ve mutsuzluk içinde bana bakan Harry kalmıştı karşımda. Bu sefer ne dediği mi anlaması biraz uzun sürmüş olacak ki, kocaman bir kahkaha attı. ‘’Hadi ama Faith? Nişanlı mı?’’
Ağzı kocaman açılmış bana bakıyordu. Derin bir nefes alarak konuşmaya başladım. ‘’Harry… Ben sana sö-,’’ Tek elini havaya kaldırarak konuşmamı engelledi. ‘’Nişanlı olduğunu bana söyleyecek miydin?’’ Dedi, sorusuna cevap beklemeye başlayarak. Gözlerim dolmaya başlamıştı ve onları orada tutacak fazla vaktim yoktu. Onun önünde ağlamak istemiyordum. Tekrardan aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Onun önünde güçsüz duruma düşüp, tekrardan beni kurtarmasını istemiyordum.‘’Bana söyleyip de ne yapacaktın ki?’’ Dedi, bir anda. Eğik başımı havaya kaldırdım ve gözyaşlarımı tutmak için ellerimi sıktım. ‘’Seni öpmem de zaten kocaman bir aptallıktı!’’ Diye, bağırdı. Gözlerim kocaman açılırken, ellerimi daha da sıkı sıktım.
‘’Seni tekrardan görmem, belki her şeyi düzeltebilir diye düşünmüştüm! Ama yanlış düşünmüşüm! Nişanlı bir kadını öpmek suç olsa gerek! Tekrardan yeni bir hayata başlayıp, seni mutlu etmek için hayaller kuruyordum! 2 günden beri aklımı kurcalayan tek konu buydu ve ben seni bugün, şimdi öptüğüm de bana ‘nişanlıyım’ diyorsun!’’ Artık gözyaşlarımı daha fazla tutamayacağımı anladım ve onları serbest bıraktım. Duyguları ile oynamıştım. Tıpkı aynı şeyi bana da yaptığı gibi.‘’Hiçbir şey bilmiyorsun.’’ Dedim, ağlamaklı sesim ile. Kalbim sıkışmaya başlamıştı ve yüzleşme zamanıydı. ‘’Varlığından haberdar bile değildim, Harry. Bana Amerika’da bir trafik kazası geçirip öldüğünü söylediler. En yakın arkadaşım sana karşı bir şeyler hissediyordu ve Emily seninle birlikte Amerika’ya gelmişti! Bana onunla gideceğini bile söylememiştin! Seninle gelmek istediğimi söylemiştim ama sen beni istememiştin! Neler çektiğim hakkında hiçbir fikrin yok! En yakın arkadaşım tarafından ihanete uğradım ve senin şimdi burada karşıma çıkıp bana bağırmaya hakkın yok! Bana yaptıklarına say Harry! Duygularımla oynadığın onca güne, say bunları ve bana bağırma!’’
I don't want to play this game no more
Artık bu oyunu oynamak istemiyorum
I don't wanna play it
Bununla oynamak istemiyorum
I don't want to stay round here no more
Artık buralarda kalmak istemiyorum
I don't wanna stay here
Burada kalmak istemiyorum
Like rain on a Monday morning
Pazartesi sabahındaki yağmur gibi
Like pain that just keeps on going on
Sadece devam etmeyi sürdüren acılar gibi‘’Her gün evine geldim Harry. Saatlerce hatta günlerce kapına bekledim. Her seferinde seni aradım ama ne açan oldu ne de telefonuna sesli mesaj bırakabildim. Senin için her gün Kilise’ye gittim ve dua ettim. Tekrardan denersin diye içimde bir umut vardı! Tekrardan birlikte olur, mutlu bir yaşam yaşarız diye bir sürü hayal kurdum. En yakın arkadaşım senden hoşlanıyordu ve Amerika’ya sen onunla gitmiştin!’’ Dedim, elim ile onu gösterirken. O kadar fazla söylenecek şeyler vardı ki onu gördüğüm an her şey yok olmuştu. Sadece ağzımdan bunlar çıkıyordu.
‘’Sana seninle gelebileceğimi söylediğim halde, sen Amerika’ya Emily ile gittin!’’ Gözyaşlarım artık akmamaya başlamıştı ve bu, bu durum için iyi bir şeydi. ‘’Şimdi benim nişanlı olduğumu öğrendiğin çok mu zoruna gitti Harry? Ah!’’ Dedim, gülümsemeye çalışarak. ‘’Duygularımla oynadığını öğrendiğim gün aynı şeyler bana da olmuştu. Ama bak! Ben bunu çoktan atlattım. Sıra sende.’’ Şaşkınlık içerisinde bana bakmaya devam ediyordu. Ne ağzını açıp bir şeyler söyleyebiliyordu, ne de hareket edebiliyordu. Olduğu yerde kaskatı kesilmiş, şaşkınlıkla bana bakıyordu. ‘’Pekâlâ.’’ Dedi, bu sefer kadifemsi sesi kulaklarıma dolarken. ‘’Benim için problem değil.’’ Anlamsızca ona bakmaya başladım.
Neyden bahsediyordu?‘’Nişanlı olman engel değil.’’ Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Ne dediğini anlama biraz uzun sürmüştü ama sonra cümlesine devam etti. ‘’Nişanlı olman tekrardan birlikte olmamıza engel değil.’’ Gözlerim refleks olarak kocaman açılmıştı. Söylediği cümle beynimde yankılanırken kocaman bir kahkaha attım. ‘’Sen iyi değilsin! Sen, gerçekten de iyi değilsin Harry. Sana burada neler yaşadığımı anlatıyorum, sen benden daha özür bile dilememişken, tekrardan birlikte olabileceğimizi söylüyorsun.’’ Şaşkınlığıma engel olamıyordum. Ben nişanlı bir bayandım ve resmen bana onunla gizli aşk yaşamamı istiyordu.
‘’Üzgünüm ama ben sen değilim. Bunu Travis’e yapamam.’’ Tekrardan küçük bir kahkaha atıp, bana doğru gelmeye başladı. Kalbim olduğundan fazla hızlı atıyordu ve terleyen ellerimi sıktığım için yere ter damlaları düşüyordu. Abartmıyordum. Onu gördüğümde genellikle hep aynı şeyler oluyordu. Kalbim sıkışıyordu ve utancımdan kıpkırmızı oluyordum. Sürekli onu bir yerlerde gördüğümde vaya bana karşı yakın temaslar kurduğunda sürekli oluyordu bunlar. Artık alışmıştım ama bunun önüne geçemiyordum. Kendime engel olamıyordum. Beni kendimden geçiriyordu. Elim ayağım birbirine karışıyordu.
‘’Hala bana karşı bir şeyler hissettiğini biliyorum Faith.’’ Tek kaşımı havaya kaldırarak ona baktım. ‘’Bana Faith demekten vazgeç Harry! Bana bir daha sakın Faith deme! O Faith öldü ve sen onu bir daha kazanamayacaksın!’’ Oda çok fazla sıcaktı ve bu benim hem terlememi sağlamış, hem de sinirlerimin artmasına neden olmuştu. ‘’Seni tekrardan hayatımda istemiyorum, tamam mı? O günü hatırlıyor musun Harry? Amerika’ya gittiğin günü? Bensiz, Amerika’ya gittiğin günü hatırla. O gün uçağının kalkmasına az bir vakit varken girdiğim sınavın cevaplarını hemen cevaplayıp senin uçağına yetişmek için hayatımı vermiştim. Lanet olası bir adamdım, ama seni yine de seviyordum. Hayatımı mahvetmiştim senin için. Her şey senin içindi ama sen Amerika’ya Emily ile birlikte gitmiştin. Beni orada gördüğün halde yanıma gelip, bana veda bile etmedin!’’
‘’Veda etmeyi sevmediğimi biliyorsun.’’ Dedi, sözümü keserek. Küçük bir kahkaha attım. ‘’Hep aynı saçmalıklar Harry. Sen her zaman bir yerlere gittiğinde bana söyler ve benimde gelmem için yalvarırdın! Bunları nasıl unutursun?’’ Dedim, ayağımı yere vurarak.
‘’Hiçbir şeyi unutmadım Faith.’’
‘’Sen gittikten sonra neler yaşadığım hakkında hiçbir fikrin yok değil mi? Olamaz zaten! Sormam bile hata! Ne beni aradın, nede seni aradığımda sen telefonunu açtın! Ne yaptın Harry Amerika’da? Emily ile eğlenebildin mi, benim onca aramamdan sonra!’’ Hiçbir şey söyleyemiyordu. Başını kaldıracak cesareti yoktu. Çünkü benim haklı olduğumu biliyordu.‘’Şimdi senden istediğim tek bir şey var.’’ Dedim. Bağırmaktan sesim kısılmıştı ve bu boğazımı acıtıyordu. ‘’Tekrardan hayatıma girmeni istemiyorum Harry.’’ Eğik başını havaya kaldırdı ve bana baktı. Gözlerinin dolduğunu gördüğümde kalbim acımaya başlamıştı. Yanağından süzülen bir damla yaş yere düşerken başını salladı.
‘’Seni üzmeyeceğim, dinleyeceğim seni…’’ Dedi, hemen pes ederek. Tamam, anlamında başımı salladım ve arkamı dönerek kapıya doğru ilerledim.
‘’Ama şunu unutmanı istemiyorum. Ben, bizim için Amerika’ya gittim. Emily ile gitmek zorundaydım. Her şey bizim içindi. Eğer beni düşündüğün zamanlar güzel şeyler hissediyorsan ve özlüyorsan o zaman bizim için bir şans daha var demektir, Faith. Ben sürekli bizi düşündüm. Yeni bizi ve hiç ayrılmayan Faith ve Harry’i düşündüm.’’
Olduğum yerde kaldım ve cümlesini tamamlamasını bekledim.
‘’Ve seni hala seviyorum.’’
Look at all the hate they keep on showing
Göstermeye devam ettikleri tüm nefretlere bak
I don't want to see that
Bunu görmek istemiyorum
Look at all the stones they keep on throwing
Atmaya devam ettikleri tüm taşlara bak
I don't want to feel that
Bunu hissetmek istemiyorum
Like sun that will keep on burning
Sanki yakmaya devam edecek güneş gibi
I used to be so discerning, oh
Çok anlayışlı olmaya alışıktım, oh
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enchanted (Harry Styles FanFiction)
Teen Fiction''Neden beni sevmiyorsun?'' Harry'nin o büyüleyici sesi kulaklarıma doldu ve damarlarıma ilerlemeye başlayarak tüm bedenime işledi. ''Çünkü sen benim gözümde bir çocuksun ve benim bir adamın aşkına ihtiyacım var.'' Bir kaç yıl öncesinde sevgili olan...