Çile

134 8 1
                                    

Onlarca kitabın arasından bir tane seçmek ne zordur... Hani böyle dikilirsiniz rafların önünde, kitaplara bakarsınız ama karar veremezsiniz. Çünkü hepsini almak istersiniz. Bana hep böyle olur. Çünkü bütün kitapların alınıp okunmayı hakettiğini düşünürüm. Onlara kıyamam...

İşte tam o durumdaydım. D&R'ın kocaman raflarından birinin önünde durmuş kendime uygun bir kitap ararken arkadaşlarımı düşünüyordum. Onları ne kadar da özlemiştim. Gerçi Melis'le buluşuyordum sürekli ama yaz tatilinde okuldaki ortamı bulmak zor oluyordu tabi.

Arka cebimde duran telefonumun titremesiyle ve yüksek sesle ötmesiyle yerimden zıpladım. Yanımdaki teyze bana delirmişim gibi baktı ama umursamadım. Hemen telefonumu çıkarıp baktım. İçimden umarım mesaj Uras'tan değildir dedim. Çünkü en son küstük.

Aramızda çok değişik bir ilişki vardı. Çıkmıyorduk ama arkadaştan da öteydik. Birbirimizden hoşlanıyorduk ama çıkmamaya karar vermiştik. Çünkü 16 yaşında iki genç olarak ikimiz de çıkarsak aramızın bozulacağını falan düşünüyorduk. Yani biz şu an arkadaş gibiydik ve benim onu kıskanmaya hakkım yoktu. Ama ben tabii ki geçen hafta onu Yeliz'le el ele görünce kan beynime sıçramıştı ve ona kızmıştım.

Telefona baktım. Mesaj Uras'tandı. "Çisel bak bu yaptığın gerçekten çok saçma... Tam bir haftadır benimle konuşmuyorsun, mesajlarıma bakmıyorsun. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun ama biz seninle çıkmıyoruz! Çıkmama nedenimiz de kıskanıp aramızı bozarız, durduk yere üzülürüz diyeydi hani? Bunu bana sen söylemiştin ama biz çıkmamamıza rağmen sen kıskanıyorsun ve aramız bozuldu. Madem kıskanacaktın teklifim kabul etseydin de bari seni rahat rahat öpseydim Çisel! Artık buna bir son ver lütfen..."

Oflayıp telefonu popo cebime sıkıştırdım. Elimdeki kitaplara döndüm ama aklım Uras'ta kalmıştı. Haklıydı aslında. Kıskanmamam gerekiyordu ama ne yapayım ben Uras'ı çok seviyordum o da bunu biliyord-

İç sesimle konuşmamı bölen bana çarpan bir hödüktü. Hayvan, öyle bir çarptı ki yere uçtum. Açık kumral saçlarım dağılmış, kitabım yere fırlamıştı. Ona iri iri açılmış ve içinde saf nefret barındıran ela gözlerimle bakarken, o da şaşkındı. Yanıma eğilip kitabı eline aldı sonra elini bana uzattı. Ama tabii ki ben o eli havada bırakıp ayağa kendim kalktım. Gözlerim onun ela gözleriyle, upuzun kirpikleriyle buluşunca bir an kirpiklerini kıskandım.

O bana büyülenmiş gibi bakıp"B-ben çok özür dilerim. Bir şeyin yok değil mi, iyisin?" Diye sorarken ben de ona büyülenmiş gibi baktım. Gözleriye saçları aynı renkti ve çok yakışıklıydı. Aman ne diyorum ben ya öküzün teki işte, birden kendimi Urasa ihanet ediyormuşum gibi hissettim.

"Biraz önüne bakarsan daha iyi olacağım" dedim ruhsuz bir şekilde. "Ben tekrar çok çok özür dilerim." dedi. Ne kadar da kibardı. "Bu arada tanışamadık, ben Arel." diyip gülümseyerek elini uzattı. Bi an içimdeki öküz dön poponu git dese de o kadar öküz olmamam gerektiğini düşündüm.

Bana bakan ela gözlerinin içinde kaybolurken elimi uzattım ve onun eline değdiğinde elim alev almış gibi hissettim. Hiç bozuntuya vermeden " Ben de Çisel, memnun oldum." diyip sırıttım. Acaba Arel ne demekti. Ben bunu düşünürken bana dönüp "İstersen şu kafede bir şeyler içelim. Bunu bir özür olarak kabul et." dedi. Şaşırdım, ama içimden Arel'e güvenmek ve ona bir şans vermek geldi. Belki de çok iyi bir insandı hatta biz çok güzel arkadaş olabilirdik.

Ona gülümseyip " Olur ama ben önce kitabın parasını ödeyeyim." dedim. Önce bana sonra hala onun elinde olan kitaba baktı. Bana katizmatik gülüşünden bir adet gönderirken " Demek Necip Fazıl'dan Çile' yi alıyorsun." dedi. Şiir kitaplarını oldum olası severdim. O dizelerdeki kafiyeler beni hep gülümsetirdi.

"Evet, çok severim şiir kitaplarını." dedim. Gözlerindeki parıltıyı görebildim. Nasıl da hemen sevinebilmişti. Aynı küçük bir çocuk gibiydi. Sevincini yüzünden okurken "Ben de bayılırım şiir kitaplarına... Bu kitabın bende çok eski bi anısı var. Sen kafeye git benim kasada ufak bir işim var, halledip geliyorum." diyip bana göz kırptı. Ama benim ağzım şaşkınlıkla açık kaldı. Daha 5 dakika önce tanıştığım bir yabancı -aşırı yakışıklı bir yabancı- ban kitap hediye etmek istiyordu. Kaşları itiraz kabul etmeyeceğini bağırır bir şekilde kalkarken ona teslim oldum. Hafifçe başımı sallarken o kasaya ben de kafeye yöneldim.

ÇileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin