vision | 1.3

957 139 118
                                    

❝Ölüm saati; 17:01❞ 


Adımlarımı durdurduğumda yere eğik kafamı yavaşça kaldırdım ve hemen karşısındaki otomatla kavga eden cılız bedeni gözlerimle arşınladım.

Ciğerlerim daha çok istermişçesine derin nefesler aldığında gerginlikten kuruyan dudaklarımı yaladım. Arkadan küçük bir tokayla bağladığım kısa saçlarımdan çıkıp yüzüme çarpan tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdığımda, yeniden ilerlemeye başladım.

Otomatın önüne yaklaştıkça konuştuklarını daha net duyabiliyordum, birkaç denemeden sonra bile aptal makinenin çalışmadığını söyleyip duruyordu.

Tekerlekli sandalyesinin başında dikilmeye devam ederken beni fark etmemiş olacak ki, "Lanet olsun," ,diye mırıldanmıştı. Tebessüm ettim ve yolda gelirken karşılaştığım bir marketten aldığım şekersiz limonatanın tekini önüne doğru uzattım.

"Otomatı rahat bırakır mısınız Bay Lee?"

Güçlü tutmaya çalıştığım ses tonum değişik bir şekilde oldukça neşeli yükseldiğinde bu hâlime şaşırmıştım, olmadığım biri gibi davranmak bu seferlik kolay olmuştu.

Lee Taeyong, başını hızla bana çevirirken dört gün öncesine rağmen bir gram dahi değişmeyen vişne çürüğü saçlarının arasından bana bakmıştı. Günden güne çöküyor gibi gözüküyordu, camlardan içeriye süzülen ışıklardan teninin soluklaştığını görebiliyordum. Gözleri kızarmıştı, sert yüz hatları artık daha da belirgindi.

Taeyong iyi değildi.

"Hirai Sun?"

İnanamadı, kendisini aptal yerine koyduğumu fark ettikten sonra bile şaşırdı ve hatta öyle bir gülümsedi ki; dünyanın en sağlıklı insanına dönüştü.

"Gelmişsin." ,diye mırıldandığında tekerlekli sandalyesine müdahale ederek yavaşça bana doğru döndü. Hâla havada duran elimdeki içeceği aldıktan sonra gülümsedim, en azından çalıştım çünkü benim ve Taeyong'un buna ihtiyacı vardı.

Koskoca dört gün ve Taeyong'un cevapsız bıraktığım yüzlerce mesajından sonra buraya gelme kararı almama en çok Jaehyun'un yardımı dokunmuştu.

Taeyong'un bu hastanede belki de son günleri geçirdiğini, yanında olmam gerektiğini söylemişti. Dediğine göre kaza sırasında kafasına darbe aldığı için kafa travması ortaya çıkmıştı ve fazlasıyla ağır geçirdiği günleri aşmaya çalışıyordu.

Suçluluğumu yutkunmaya çalışarak, "Geleceğimi söylemiştim." ,diye mırıldandım ancak az önceki hâlimden eser yoktu. Taeyong'un gözlerine her baktığımda restaurantın çıkışında gözlerime bakarken ki korkusunu anımsıyordum.

Onun bu hâle gelmesine sebep olan ikizim, Vizyon'du.

Hâla Vizyon'un ikizim olduğu gerçeğini sindirememiş biri olarak direk bu hastaneye gelmem de fazla düşüncesizceydi, üstelik beni 'gizemli denek' olarak anıp arayan biri daha vardı. Tüm bunlar üst üste geldikçe hayata karşı olan bağlarım zayıflıyor gibiydi, çözüm yolu bulmaya çalışmaktan yorulmuştum. Beklemekten yorulmuştum.

"Onlarca kez mesaj atarak rahatsız ettim seni, özü-"

"Telefonum bozulmuştu."

vision 心身 taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin