❝Taeyong'u tam anlamıyla
kurtarmanın vakti.❞♧
Hani bazen tırnaklarınız kopana kadar çabaladığınız hâlde yaptığınız her şey anında çöp oluyormuş gibi hisseder ancak tüm bunlara rağmen pes etmek istemezdiniz ya; şuan da aynı şeyi yaşıyordum.
Büyük bir el, sol yanağımı sızlatacak kadar yüzümle temasa geçtiği an hızla yere savrulduğumda bile kalkmaya çalışmıştım. Aynı şekilde çeneme isabet ettirilen tekme ile geriye doğru yalpalandığımda da. Sanki, yetecek gücüm varmış gibi, sanki her şeyi kurtabilecekmişim gibi yeniden ayağa kalkmaya çalıştığımda hemen dibimdeki beden bir kez daha vurmak üzere elini kaldırdı.
"Yeter Jaehyun!"
Kısmış olduğum gözlerimi yavaşça açtığımda nefeslerim düzensizleşmişti, yüzüme aldığım darbe beynimi uyuşturmuş gibiydi, konuşacak gücü bulamadığımda Jung Jaehyun'un kahverengileriyle göz göze geldim. Az önce bana vuracak olan eli hâla havada duruyordu.
Bana öfkeli bakışlarından atarken zorlukla, "K-Keşke..." ,diye fısıldadım. "seni öldürüp işi garantiye alsaydı- ",ardından geç olmadan yüzüme bir tokat daha yediğimde tiz kız sesi, "Sana yeter dedim Jaehyun!" ,diye araya girdi. Yüzümü hissedemiyordum çünkü bu pislik, bir kıza kolayca el kaldırabiliyordu.
Yaslandığım duvarda kendime gelmeye çalıştığımda kulaklarım uğulduyordu, yutkunuyor ve sıcaklaşmaya başlayan yüzümdeki acının dinmesini istiyordum.
Özür dilerim.
Zihnimde yankılanarak beni uyaran bu fısıltının kime ait olduğunu biliyordum, bakışlarımı netleştirmeye uğraştığımda hemen karşımda oturan kişiyle göz göze gelmiştim. "Taeyong..." ,diye fısıldarken aptalca sırıtmıştım, hâla yaşıyor olması kesinlikle şansın en büyüğündendi.
Büyük gözleri sonuna kadar açılmış bir şekilde bana bakıyorken dizlerinin üzerinde oturduğunu fark ettim. Ellerini seçemiyordum, büyük ihtimalle arkadan bağlamışlardı. Eskisiden daha da soluk saçları anlına dökülüyordu ve hâla üzerinde duran hastane önlüğünün yakası sağa doğru kaymıştı.
Dayak yememişti ancak fazlasıyla yorgun görünüyordu.
Ağzıma toplandığını hissettiğim sıvıyı sağa doğru dönüp tükürdüğümde hafifçe toparlanabildim, vücudum her bir zerresine kadar ağrı ve acıyla kaplıydı ama dayanmaktan başka çarem yoktu. Bunu biliyordum.
"Merhaba, Hirai Sun."
Deminden beri kulaklarımı dolduran o tiz sesin sahibi yeniden konuştuğunda gözlerimi durduğunu tahmin ettiğim tarafa çevirdim. İlk dikkatimi çeken şey, kumral saçları olmuştu. Beline kadar uzanıyorlardı. Yüzü güzeldi, burnunun üzerindeki yuvarlak gözlükleri ve dik bakışlarıyla kesinlikle bir sekreteri anımsatıyordu. Üzerinde uzun, siyah bir mont vardı.
Ve bu kız... Bu kızı daha önceden görmüştüm.
"Ben Taeyong'un ablası, Lee Jaelin."
Hatırlamıştım ancak ablası olduğunu bilmiyordum ve gözlerim yeniden Vizyon'a baktığında hatırladım.
"Emin ol Hirai Sun, ne Lee Taeyong, ne Jung Jaehyun, ne de Jaehyun'un yanında gördüğün kız yani Taeyong'un ablası zannettiğin kadar hiçbir şeyden habersiz değiller."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vision 心身 taeyong
أدب الهواة❝garip bir hediye ile doğdum.❞ ⊰ vizyon ⊱ girl + lee taeyong | ©zdtrbl vizyon karakteri, quantic dream tarafından geliştirilen beyond/two souls adlı video oyunundan esinlenerek yazılmıştır. ─ yayım: 8.8.18 ─ bitiş: 30.08.20 for : @rissawa...