vision | 2.1 [final]

1.4K 159 100
                                    

Seçim hakkı sunulmadan
verilen hediye.❞ 

Gözlerime hücum edip burnumun ucunu sızlatmaya yetecek kadar güçlü çaresizlik hissiyatı vücudumu ele geçirmişken tek yaptığım titreyen ellerimi tahta zemine yaslamak oldu. Belirli siyahlıklarla kirlenmiş parmaklarıma yanaklarımdan kayıp giden gözyaşları düştüğünde, "Ya-Yapamam," ,diye fısıldadım. "bunu yapamam."

Bunca zaman, hiçbir şekilde bir ruhu kontrol etmeyi öğrenememiş olduğum gibi, şimdi de ne yapacağıma dair hiçbir şey bilmiyordum. Şuanda da beynim o kadar çok ağrıyordu ki, sağlıklı düşünebilecek kadar iyi hissetmiyordum ve her almak zorunda kaldığım nefes çaresizliğimi acımasızca körüklüyordu.

"Yapamaz mısın?" ,hemen bir adım önümde dikilen Lee Jaelin elindeki silahı indirmeden konuştuğunda, alayla güldü. Aniden hissettiğim güçle dizlerim yerle olan iletişimi kestiğinde dizlerim yere sürttü, acıyla dudaklarımı dişlediğimde Jaelin beni sürüklemeye devam etti. Saniyeler içerisinde Vizyon'un yanına geldiğinde beni sertçe yere iteledi. "Yapamaz mısın?!"

Bağırışıyla tizleşen sesi kulaklarıma dolduğunda, sol dirseğimi yasladığım tahta zeminden zorlukla doğrulmuştum. Bakışlarım, yorgunca kalkmaya çalıştığında kolumu tutan el sayesinde güçlü bir şekilde yutkunmuş ve dizlerimin üzerine yaslanmıştım.

"S-Sun, bana bak."

Lee Taeyong'un hafif kalın sesi boğuklaştığında, sağ kolumu tutan uzun parmaklar sıklaştı dikkatimi çekmek istercesine. Gözlerim, az önce konuşan Vizyon'un sert ve hafif çökük çehresinde, bir çözüm ararmışçasına gezinmeye başladığında kesik kesik nefesler alıp veriyordum.

"Ben... Nasıl çıkacağımı biliyoru-" ,kolumu tutan elini tuttuğumda sadece bunu sonuna kadar red edermişçesine kafamı iki yana sallıyordum. "Hayır, bilmiyorsun. Lütfen," ,ağlarmış gibi çıkan sesim büyük gözlerinde takılı kaldı. "bunu yapma."

Fısıltım, bu loş ve soğuk odanın duvarlarından çarparak tekrardan kulaklarıma ulaştığında gözlerimi kapattım. Başım, hafifçe öne eğildiğinde ise dişlerimi o kadar çok sıkıyordum ki; daha önce hiçbir zaman çaresizliği bu kadar çok tatmamış olduğuma onlarca kez hak veriyordum.

"Gözlerime bak."

Kısık çıkan sesini yüzümün birkaç karış ötesinden kolayca duyduğumda, eğer gözlerine bakarsam, onu tekrar göremeyeceğimi biliyordum. Ne yapacaktı, ya da gerçekten Taeyong'u nasıl kurtaracaktı, hiçbir fikrim yoktu ama eğer o gözlere bakarsam bunu yine kendi başına bitirecekti.

En başından beri başladığı işi bitirecekti.

"İ-İstemiyorum," ,diye fısıldadığımda dudaklarımın üzüntüyle gerginleşmesine engel olamıyordum. "Gitmeni istemiyorum."

Kardeşim ve bir insanın hayatı arasında böyle bir seçime maruz kalacağımı hiçbir şekilde tahmin edememiştim; olayların bu raddeye geleceğini bilememem de tamamiyle benim hatamdı.

Yaşadığım, yaşattığım ve yaşatacağım her şey benim hatamdı.

"Kes ve gözlerime bak."

Vizyon, başka seçeneğimizin olmadığını belli edercesine sert bir şekilde konuştu ancak sesi titriyordu ve ben onun da en az benim kadar yaşadığı çaresizliği iliklerime kadar hissedebiliyordum.

"Lee Taeyong," ,diye fısıldadı. "onun hiçbir şeyden haberi yoktu. O seni..." ,parmak uçları yanağımda gezindi. "o seni her şeyden çok seviyordu ama bir türlü söyleyemedi. Ona iyi bak, olur mu?"

vision 心身 taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin