Yazar notu: Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın!
Hatırlatma:
-Size birşey sorabilirmiyim?
K:-Evet?
B:-Siz her zaman Kralın uzağında otururdunuz. Neden bu gün onun yanında oturdunuz?
K:-Yalan söylesem anlayacaksın değil mi?
Güldüm. O da güldü.
K:-Kral sana söylemese de önemli şeyler konuşacağını bana söylemişti. O yüzden yakınında oturmak istedim.
B:-Anladım efendim.
K:- Bu arada eğer istersen...K:-Bu arada eğer istersen Kralı görmeye gidebiliriz. Zîra buraya gelirken onun için endişeleniyordun.
B:-Nasıl olduğunu merak ediyorum ama rahatsız etmek de istemiyorum. Çıkan söylentileri biliyorsunuz. Her ne kadar akla sığmaz olsa da, Kralın itibarını düşürebilir.
K:-Doğru söylüyorsun. O zaman ben yalnız gidiyorum. Kötü bir şey olursa seni çağırırım.
B:-Peki efendim.-dedim. Hızlı adımlarla uzaklaştı. Ben de kendi odama doğru yola koyuldum. Gerçekten Kralla benim aramda bir ilişki olduğuna dair söylentiler çok saçmaydı. Hangi akıllı buna inanır ki?.. Odama geldiğimde bir de ne göreyim?! Küçük prens Akio odamdaki sandalyede uyuya kalmış. Kafasını da masaya koymuş. Onu öyle görünce şaşkınlıktan gözlerim yerinden çıkacakmışçasına açıldı. Bir prens benim odamda ne arıyor olabilirki? Bu bir sürpriz mi? Eger öyleyse uyuya kalmaması gerekirdi. Acaba onu uyandırsam mı? Hayır hayır, en iyisi hemen toz olmak! Onunla konuşmak istemiyorum. Odadan çıkıp kapıyı yavaşça kapattım. Yürüyüşe çıkmaya karar verdim. Zaten uykum yoktu. Sarayda gezerken kafamı havaya kaldırdığımda dolunay olduğunu gördüm. Çok mutlu oldum. Aklıma şu sakuralarla dolu muhteşem güzellikteki nehir geldi. Zaten buraya yakındı. Ama Komutan Krala birşey olursa bana haber vereceğini söylemişti. Ya ben gittikten sonra bir şey olursa?! Beni nerden bulacak? O yüzden en iyisi sarayda kalmam.
"Yarım saattir salak salak geziyorum. Bitmedi mi Kral ziyareti? Gidip baksam mı? Yok yok Hiromitsuya gelmeyeceğimi söyledim. Acaba gitmemem ayıp mı oldu?" Diye milyon tane soruyla kendi kafamın etini yemiştim. Sıkıntıdan çatlıyordum resmen. Derken uzaktan birinin geldiğini gördüm. Hiromitsu sonunda ziyaretini bitirmişti. Gülerek yanıma gelip "N'oldu? Beni mi bekliyordun?" Dedi.
B:-Hayır efendim. Düşündüğünüz gibi değil..
K:-Ee? O zaman gecenin bu saatinde uyumayıp n'apıyorsun?
B:-Uykum gelmediği için yürüyüşe çıkmak istemiştim.
K:-Tamam o zaman sen yürüyüşüne devam et. Görüşürüz Gece Kuşu!
Bunu söyleyip gülümseyerek gitti. Ah Hiromitsu. Çok yakışıklısın ama maalesef odunluğununda geriye kalır bir yanı yok! İnsan bi'eşlik eder. Kralın nasıl olduğunu sormayı unuttum ya off. Neyse, iyi olmasaydı gülerek gelmezdi. Acaba arkasından koşup sorsam mı? Off ne diyorum ya ben. Neyse, artık ayı izlemeye rahatça gidebilirim! Atımı alıp yola koyuldum. Çok geçmedi ki oraya vardım. Atımı bir ağaca bağlayıp çimlerin üzerine oturdum. Muhteşem manzarayı izlemeye başladım.Ay ışığı sakuraların arasından sızıp, aynaya bakarmışçasına nehire yansıyordu. Böcekler, kurtlar şarkı söylüyordu, Esen hafif rüzgar saçlarımı okşuyordu sanki. Havadaki soğuk hoşuma gidiyordu. Bir süre nehrin akıntısına kaptırdım kendimi. Çimlere uzanıp yıldızların bana göz kırpışını izledim. Hepsinin ortasındaki Aya baktım. Yüzümde oluşan gülümsemeyle gözlerimi kapadım ve doğanın beni sarmasına izin verdim. Öyle rahattım ki orada... Sabah olduğunda aşırı mutlu bir şekilde uyandım. Hayatımda ilk defa böyle rahat bir uyku çekmiştim. Ama saraya dönme vaktiydi. Saraydakiler bütün gece beni aramış olabilirlerdi. Tembel bir şekilde ayağa kalktım. Uykumu bastırmak için yüzümü nehrin suyuyla yıkadım. Kendime geldikten sonra atıma binip saraya doğru yola koyuldum. Yolun yarısında önüme 3 atlı çıktı. Önden Hiromitsu, arkasından da 2 asker geliyordu. Hiromitsu beni görünce durdu. Derin bir nefes aldı. Sinirli ve telaşlanmış bir şekilde bana baktı.
K:-NEREDESİN SEN? GECEDEN BERİ SENİ ARIYORUM! NE KADAR ENDİŞELENDİM BİLİYORMUSUN?
Şaşırmış ve kırılmış bir şekilde ona baktım. Çok kötü bağırmıştı. Kırıldığımı anlamıştı. Yanındaki askerlere "Siz geri dönün. Krala Aça'yı bulduğumuzu ve benim ona küçük bir ceza vereceğimi, o yüzden hemen gelmeyeceğimizi söyleyin." Dedi. Ondan bu sözleri duyarken içimde "İşte şimdi naneyi yedim!" Diyordum. Sanırım gerçekten bana ceza verecekti. Askerler "Emredersiniz!" Deyip geri döndü. Bana attan inmemi söyledi. Ben hemen attan inip:
-(masum bir ses tonuyla)Komutanım ben bana ihtiyacınız olmaz diye düşündüm. Hem siz Krala birşey olursa haber vereceğinizi söylemiştiniz. Ama Kralın yanından gelirken hiçbirşey söylemediniz. Ben kötü birşey yapmadım ki! Sadece Ayı izlemek için nehrin yanına geldim-dedim.
Attan inip tam önümde durdu. Gözlerimin içine o kadar endişeyle bakıyordu ki, o an ağlayasım geldi.
K:-Tüm gece mi izledin nehri? Ya da şöyle mi sormalıyım, TÜM GECE Mİ KURTLARIN GELİP SENİ YEMESİNİ, DÜŞMANLARININ SENİ ÖLDÜRMESİNİ BEKLEDİN?
O an gözyaşlarını tutamadım. Ağlayarak:
B:-Amacınız beni ağlatmak mıydı? Benim kalbimin ne kadar güçsüz olduğunu bilmiyor musunuz sanki? Neden beni her seferinde üzüyorsunuz? Prens Akio benim odamı işgal ettiği için onu uyandırmadım ve buraya geldim. Uyumakta mı yasak? Ne yapsaydım, onunla birlikte orada uyusa mıydım?!-dedim.
K:-YETER!-diye bağırdı. Son söylediğim ona ağır gelmişti. Hala ağlamaya devam ediyordum.
K-Ağlayıp zırlamanın zamanı değil. Sana ceza vereceğim daha.
O haldeyken orada cezamı bekleyecek biri değildim. Atıma atladım ve atımı geri çevirip nereye gideceğimi bilmeden yola koyuldum. Arkamdan "Hey! Nereye gidiyorsun? DUR!" diye bağırıyordu. Ama ben onu takmıyordum. Arkama bakmadan ilerliyordum. At sürme sesi geldiğinde beni takip etdiğini anladım.
K:-HEMEN ORADA DURUYORSUN! SANA DUR DEDİM! DUR!
Ağlayarak "BENİ TAKİP ETMESENE!" Diye bağırdım. Yolun sol kavşağına doğru dönüp ormanın içine daldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Samurai: Katana in the Blood
Ficción históricaSamuray bir Türk kızının Japon İmparatorluğunda yaşadığı maceralar. © Tüm hakları Sakuranın düştüğü toprağın altına saklıdır...